Doğruları kamuoyu ile paylaşmak, eşitsiz ve adaletsiz uygulamaları tüm çıplaklığı ile haber yapmak, bunları tüm engellemelere rağmen kitlelere ulaştırmak karşılaşılan zorlukların etkisini azaltıyor.
Cezaevinde olmakla bunlardan uzak bırakıldım. Ayrıca sadece bizler değil, ailelerimiz de bu haksızlıkların maddi ve manevi zorluğunu yaşıyor.
Yarınların daha yaşanır olacağına duyduğumuz inanç bu zorluklara azda olsa merhem oluyor.
Ülkemizde yaşanan hak ihlallerinin başında Kürt sorunu geliyor. Sonuçlarına katlanıyoruz. Benim tutuklanmam da bundan dolayıdır.
Şu da var ki Avrupa'nın insan hakları ve Kürt sorununun çözümünde daha duyarlı olmasını istiyoruz. Dünyada çözülmeyen toplumsal sorunlara yetişmek zor. Sizin bu adımınızı anlamlı buluyorum, sadece gazetecilik alanını değil Kürt sorununu da kapsıyor.
Bana da sıra gelecekti
1983, Urfa Hilvan doğumluyum. Mersin'de ikamet ediyordum.
İlkokul mezunuyum, evli ve üç çocuk babasıyım. Gazeteciliğe 2007'de başladım. Mersin'de çalışıyorum.
Tutuklanan gazetecilerin haberlerini okudukça bir gün bana da sıra geleceğini biliyordum. Yer yer bunları büyük oğluma anlatıyordum.
Oğlum çok duygusal yaklaşıyordu, gece bazen kalkıp benim yatakta olup olmadığımı kontrol ediyordu.
Bayram sabahı
Ve bir bayram sabahı saat 05.00'de kapılarım kırılırcasına açıldı. Büyük oğlum hiç rahatsız olmadan yatıyordu.
Ortanca oğlum nefret edercesine özel harekât timlerine bakıyordu. Onlara ''babamı götürmeyin'' der gibiydi.
Ama oğlum Welat götürüleceğimi biliyordu sanki. Ellerime kelepçe vurulduğunda, "baba bugün bayram seni götürüyorlar, bizim harçlığımızı kim verecek?" diye sorunca, ''gazeteci arkadaşlarım senin bayram harçlığını verirler'' dedim.
Yine de tutukladılar
Evimde yapılan aramalarda okuduğum gazetelere el koydular ve bana ait olmayan bazı örgütsel kağıtları üzerime attılar. Yapılan incelemelerde her hangi bir parmak izim çıkmadı. Yine de tutukladılar.
İsmini bilmediğim ve tanımadığım bir şahıs üzerime ifade vermiş.
Bu ifadelere göre, 12 Eylül Referandumu'nda sözde insanların üzerinde sandığa gitmemeleri için baskı kurmuşum. Oysa, savcılığın yaptığı araştırmalarda kimseyi tehdit etmediğim ortaya çıktı.
Tehditten beraat aldım.
Yedi yıl bir ay ceza
Evime konulan ve bana ait olmayan, üzerinde parmak izimin çıkmadığı örgütsel dokümanlardan altı yıl üç ay ve evimde çalıştığım gazetenin (Gündem) eski sayıları olduğu için 10 ay da ''örgüt propogandası''ndan aldım. Toplamda yedi yıl bir ay.
Sizin de bildiğiniz gibi Gündem gazetesi çok zor şartlarda çıkıyor. Türkiye genelinde 30 bin aboneye sahip. Özgür Gündem ancak ayakta durabiliyor.
Maaşımı verecek gücü bu durumda yok ama avukatım çalıştığım gazete tarafından gönderildi.
Şu an ekonomik olarak aileme bakacak kimse yok.
Cezaevi yolculukları
İlk Mersin Cezaevi'nde kaldım. Sonra isteğim dışında Adana Kürkçüler Cezaevi'ne getirildim.
Yedi ay Kürkçüler cezaevinde kaldıktan sonra yine isteğim dışı İskenderun M tipi cezaevine getirildim.
Son bir senedir açık görüşe çıkamıyorum. Çocuklarım bu konuda psikolojikman çok kötü durumda.
Sadece haftada 10 dakika çocuklarımla telefonla konuşabiliyorum. Ancak iletişim cezası da gelebilir. İlerleyen günlerde yürürlüğe koyarlar.
Bütün davalarımı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmek istiyorum.
Ufak oğlum beni tanımıyor
Düşünsenize tam bir senedir çocuklarımı kucağıma alıp koklayamamışım. En ufak oğlum beni tanımıyor. Çünkü cezaevine girdiğimde ufak oğlum Muhammed bir yaşındaydı, şimdi üç yaşına giriyor.
Bu nasıl bir hayattır? Çocuklar babasız bırakılıyor. Babalar yargısız infaz ediliyor, cezaevlerine atılıyor, çocuklar baba sevgisini yitiriyor.
Kapalı görüşe bazen geliyorlar. O da sadece 30 dakika. Mersin İskenderun arası dört saat ve görüş saatimiz sabah 9'da. Görüşe yetişmek için gece yarısı çıkmaları gerekir. Onu da yapamıyorlar.
Bakanlıktan ret
Mersin'e sevk istedim, ancak Adalet Bakanlığı reddetti. Yasalarda tutuklunun ailesine yakın olması gerektiğini söylüyor ama pratiğe koyulmuyor.
İddianamede gizlilik kararı vardı, cezaevine girdikten altı ay sonra ilk duruşmaya çıkarıldım.
Türk Ceza Kanunu'nun 314/3 ve 220/6 delaletiyle, 314/2, 3713 sayısının 5/1 maddesiyle yargılanıyorum. Ayriyeten ''propaganda''dan da ceza aldım.
Bazı maddeler düşürüldü. Şimdilik ''örgüt adına suç işlemek'' ve ''propaganda yapmak''tan ceza aldığım dosyam 2011 Nisan ayında Yargıtay'a gitti.
Tutukluluk cezaya dönüştü
Halen Yargıtay'dan bir sonuç alamadım. Bir buçuk yıldır tutukluyum.
Anlayacağınız tutukluluk süreci cezaya dönüşmüş durumda. Bir an önce sonuçlanmasını istiyorum.
Avukatımın ismi Vedat Özkan'dır, mahkeme başkanının ismi Doğan Şahin, iddia makamının ismi Necdet Yalçınşen.
Savcı da ''üyelik'' ve ''propaganda''dan ceza istemişti ve istediği gibi oldu.
Aldığım bu ceza Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kriterlerine uygun değildir ve bu yasalardan dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) çok sefer Türkiye'yi haksız buldu, tazminat cezası verdi. Ben de bu davamı AİHM'e götüreceğim.
Bu Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) değiştirileceğini söylüyorlar. Ama benim cezam yarısına gelmek üzere. Halen bir değişiklik yok.
Tutuklu çok ranza az
Türkiye' de bir çok cezaevinde kapasitenin üzerinde tutuklu hükümlü var. Bulunduğum cezaevi de öyle. Kaldığımız odada sayımız çok fazla. Ranza sayısından fazla tutuklu var.
Savunma hazırlamak için gerekli altyapı imkanı bulamadım.
Bilgisayar ve hukuki materyallerden yararlanamadım. Türkiye'deki cezaevi koşullarını biliyorsunuz.
Umarım çalışmanız demokratik kanallarda bir gelişim sağlamaya yol açar. Düşünce ve basın yayın alanındaki özgürlüklerin önünü açmaya yardımcı olur. (AÇ/BA)
* Ali Çat, gazeteci, İskenderun M Tipi Kapalı Cezaevi, 07 Koğuş, Hatay
** Hapis Gazeteciler "Suç"larını Anlatıyor yazı dizisinde yer alan diğer mektupları okumak için tıklayın.