Alçakça bir komplo, Deniz Baykal'ın CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etmesine neden oldu.
Özel hayatın mahremiyeti, yaşama hakkımızın önünde gelir!..
Özel yaşam;
Yemek, içmek kadar ihtiyaç, özgürlük ve eşitlik kadar kutsaldır!.
Bu kutsala el uzatmak, onuruna göz dikmek, hukuk devletlerinde en acımasız suç olarak kabul görür!..
***
Kime olursa olsun, bu silaha müsaade edildiği ya da göz yumulduğu anda, bir sonra, kimi vuracağı belli olmaz!..
***
Üstelik, böyle çirkin komplo mekanizmaları bir çalışmaya başlayınca, nerede duracağı da bilinmez!.
Çokça bu tür silahlar dönüp tetiği çekenleri de vurur!..
***
Bu alçakça düzeni,
"Şantaj ve rüşvete" dayalı düzeni,
Yıkmadan demokratik devleti kuramayız!..
Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü sağlayamayız!..
***
Herkse düşen birinci görev; böyle "şantaj" yöntemlerini kınamaktan öte faillerini bulmak ve cezalandırmak kararlılığını göstermek olmalı!..
***
Türkiye günlerdir bu konuyu konuşuyor.
Ahlak, etik, kurallar,
Taraflar, inananlar, inanmayanlar,
Baykal'ı tekrar isteyenler, istemeyenler konuşuluyor!..
Herkes kendine göre bir yorum yapıyor.
Aslında yeterince "bilgi" edinilmeden yapılan analizler bizi nereye götürür?
Gelecekle ilgili bir yanlış yapmamak için sağduyulu ve sakin bakmak, gelişmeleri yakından takip etmek ve biraz da beklemek gerekiyor!..
***
Ancak ilk bakışta, Baykal'ın veda konuşmasında bazı önemli sonuçlar çıktı...
Önce;
Baykal, "yatak odasına" giren şantajın karşısında bile "onurlu" hareket edilebileceğini gösterdi.
Ve "Gülen Cemaati'ni" CHP'liler için meşrulaştırdı.
Sonra;
Bu "komployu" hükümetin yaptığını, bu iddiasının "boş" olmadığını söyleyerek Erdoğan'ı hedef gösterdi.
Ayrıca, kendisine yapılmak istenen "suikast teşebbüsünün" Mustafa Sarıgül tarafından hazırlandığı iddiasını bir gün önce CHP'nin üst yönetimi dile getirmişti!..
Bunlar son derece vahim ve önemli iddialar!..
***
Bu iddialar söylediği gibi çıkmazsa altından zor kalkılır!..
Tüm "güvenilirlik" yok olur!..
Bu arada merak edilen bir konu da; CHP'lilerin Gülen tarikatının aklanmasına ne anlam verdiği?..
***
Baykal döner mi?..
Büyük bir ihtimalle döner!..
Her ne kadar kendisi başka bir aday bulunmasını istiyorsa da,
Başka bir aday çıkmıyor.
1-Komplocu olmamak için,
2-Partinin her kademesine kendisini seçen Genel Başkanlarına saygısızlık yapmak istenilmediği için,
Ve önemli 3'üncü neden ise;
Partinin kurulu kadrosu ve tüzüğü sadece Baykal'a göre hazırlandığı, alternatif yönetimlere göre hiçbir düşünce bulunmadığı için,
10 gün sonraki Kurultay'a başkan adayı çıkamayacak!..
Doğal olarak Kurultay delegelerinin büyük bir çoğunluğu Deniz Baykal'ı tekrar başkan seçecek!..
Bir tek Kemal Kılıçdaroğlu bu düşüncelerin dışındaki alternatiftir.
Ama ona müsaade edilir mi? O da ayrı bir konu!
***
CHP'nin emek verdiği ve yetiştirdiği kadrolarının farklı ve tek tip anlayış nedeniyle dağıtıldığı biliniyor.
Onların yerine "sol ve sosyal demokrasinin" dışından gelenler ikame edildiği de bilinen başka bir gerçek!..
***
Samimi olarak "genç ve yeni kadrolar" isteniliyorsa, öncelikle "sola ve sosyal demokrasiye" hizmet etmiş insanlara çağrıda bulunulmalı!..
Çağrılmalılar ki; çalışanların, hak edenlerin iltifat göreceği, üye hukuku ve demokratik hakların güvencede olduğu, önce ülke, ilke ve parti için çalışılacağı, program ve örgütün düşüncelerinin en kuytu köşeye taşınacağı inancı toplumda tekrar yeşersin!..
Vefanın sadece başkana değil, tüm "parti emekçilerine" aynen gösterildiği bilinci oluşsun!..
Böylece, yeni ve genç kişiler "dar bir kadro" arasına değil, ciddi ve köklü bir "kitle partisine" geldiklerini anlasınlar! Ve buna inansınlar!..
***
CHP bunları yapabilir mi?
Göreceğiz!..
***
Ancak, CHP gerçekten yenilenmeli ve değişmeli.
Devrimci geleneğine dönmeli,
Halkçı parti olarak halkın içinden hiç çıkmamalı.
Yurttaşın elini sıkan,
Evine giden,
Köyünde birlikte yemek yiyen bir parti olmalı.
CHP'ye ihtiyaç olduğu o zaman daha da açık görülecek!..
***
CHP'nin şu anda çok önemli bir görevi var.
CHP, "Anayasa Değişikliği Paketini" ne yapacak?
Anayasa Mahkemesi'ne götürecek mi?..
Anayasa Mahkemesi paketi bozarsa, vahim bir dönem başlayacak demektir!.
Korkarım ki; böyle bir sonuç sonrası,
"Hukuk devletini" ele geçirmek suçlamasıyla AKP, yeniden mahkeme önüne çıkar!..
O zaman Türkiye başka bir çalkantının içine girer!..
***
Diyelim ki, referanduma gidildi.
"Hayır" çıksa da, "evet" çıksa da
Ekim'de erken seçim var!..
***
Hukuk devletinin yıkılışı,
Yürütmenin; yasama ve yargıyı ele geçirişi sonrası Türkiye'sini düşünebiliyor musunuz?..
Türkiye'nin baskıcı, otoriter bir yönetime dönüşeceğini tasavvur edebiliyor musunuz?..
***
İşte böyle bir durumda;
Halkın, "vesayetlerden" kurtulması,
İktidara oynaması ve ülkenin esenliğe çıkması için,
Bir "siyaset önderliğine" ihtiyaç olacaktır!
Bu görev, yenilenmiş, toplumun güvenini almış, sadece konuşan değil, eylemde de halkın, emekçilerin, haklının yanında olan kadrolarla yönetilen "CHP'ye" düşecektir!..
Tabii yapması gerekeni yapabilirse!.. (FS/TK)
* Fikri Sağlar'ın yazısı 13 Mayıs 2010'da Birgün gazetesinde yayınlandı.