Akın Birdal, kitabını yayınlayan A7 Kitap Yayıncılık‘ın Genel Yayın Yönetmeni Arzu Sandal‘la birlikte Frankfurt Kitap Fuarı‘ndaki Türkiye Standı‘nda..
İnsan Hakları Derneği (İHD) Onursal Başkanı Akın Birdal‘ın tamamlandıklarında en azından altı cildi bulacak bir “yakın tarih dizisi“nin ilk kitabı “Sarı Zarf“, okur karşısına Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı‘nda çıktı.
Birdal, adını kökü Kırım‘a dayanan ailesinin tarihinde çok önemli yeri olan bir “sarı zarf“tan alan kitabında, kendi öz yaşam öyküsünü başta Türkiye‘de insan hakları olmak üzere hep en ön sıralarında yer aldığı demokrasi ve özgürlük mücadelesinin son yarım yüzyıllık tarihine ilişkin zengin bir panaroma eşliğinde dile getiriyor.
Frankfurt Kitap Fuarı‘ndaki Türkiye Ulusal Standı‘nda “A 7 Kitap Yayıncılık“a ayrılan bölümde, sıradışı bir yöntemle sergileniyor… Diğer standlardan çok farklı olarak burada sadece tek bir kitap, yani “Sarı Zarf“ var. Yani raflara çok sayıda “Sarı Zarf“ yan yana yerleştirilmiş. “A 7 Kitap Yayıncılık“, edebiyattan gastronomiye çeşitli alanlarda çok sayıda kitap yayınlamış olan bir yayınevi olduğu için bunun özel bir durum olduğu ortada. Zaten yayıncının yazarına, onun sıradışı yaşam öyküsüne ve mücadelesine, kitabına gösterdiği bu özen tabii ki fuar ziyaretçisi dikkatli kitapseverlerin de gözünden kaçmıyor.
Bunlar arasında yazarı ve mücadelesini büyük ölçüde bilen, tanığı olan ve bizzat orada yer alanlar da; adını, öyküsünü ilk kez duyanlar da var… Ve raflarda eseri eline alıp, sayfalarını karıştırmak, incelemek ve bir kaç sayfasını orada okumak isteyenler için yetecek sayıda kitap var… Ötesi fuarı gezmekte olan ve zaman zaman dinlenmek üzere yayınevine ayrılan bölüme gelen Akın Birdal‘ı görme, tanışma, hasret giderme ve sohbet etme şansı bulabilenler de var. Kitaplar da fuarın son gününden itibaren üzerinde yayınevinin mühürü bulunan bir sarı zarflar içinde yeni sahiplerini bulacaklar.
Frankfurt ve çevresinde yaşayıp, fuara gelme şansı bulamayanlar da şanslı… Akın Birdal, 12 Ekim cuma günü Frankfurt Halkevi‘nde (Werrastr. 29), 13 Ekim Cumartesi günü de Frankfurt Alevi Kültür Merkezi‘nde (An der Steinmühle 16) düzenlenen söyleşi ve kitap tanıtımı toplantılarının konuğu olacak. (Her iki etkinlik de saat 19.30‘dan sonra başlayacak.) İsteyenler bu toplantılarda kitaptan edinme ve yazara imzalatma şansı da bulabilecekler.
Sarı Zarfın peşinde
“Sarı Zarf“, şimdiye kadar insan hakları ve kooperatifçilik alanlarında çok sayıda makaleler yayınlayan Akın Birdal‘ın uzun bir aradan sonra çıkan dördüncü kitabı. Önceki kitapları 2000 (Sol Elim), 2003 (Betula) ve 2006 (Can Suyu) yıllarında yayınlanmıştı.
Yazar, edebiyatçı ve hukukçu Burhan Sönmez‘in özsözünü, bilim insanı Fikret Başkaya, yazar Mıgırdıç Margosyan, insan hakları mücadelesi önderlerinden Yavuz Önen, gazeteci İnci Tuğsavul ve gazeteci Doğan Özgüden çiftinin de “son söz“ünü (arka kapak yazıları!) kaleme aldıkları “Sarı Zarf“, Akın Birdal‘ın peşine düştüğü, halen izini sürdüğü “sarı zarf“ın öyküsüyle başlıyor.
Kırım‘ın Sovyetler Birliği çatısı altında olduğu yıllarda, oradan Niğde‘ye gönderilen bir sarı zarf bu… İçinde ne yazdığı halen bilinmiyor. Çünkü kendisi de bir göç dalgasıyla oraya savrulmuş olan postacının büyük inatla sürdürdüğü araştırmalarına rağmen alıcısına ulaşmamış ve “adres bulunamadı“ damgasıyla geri gönderilmiş…
Akın Birdal, adres yerinde “Kırımlı Habibullah, Kayabaşı Mahallesi, Niğde“ yazan o sarı zarfın izini sürüyor halen. Çünkü, zarfın gönderildiği “Kırımlı Habibullah“ onun dedesi ve zarfı gönderenler de 1915‘te Rusya‘ya egemen olan Çar‘ın zulmünden kaçarak, Türkiye‘ye gelen Habibullah‘ın Kırım‘da kalan akrabaları…
Akın Birdal, çocukluk döneminde öyküsünü dinlediği 20 X 15 cm boyutlarındaki sarı zarfın izini bulmak ve dolayısıyla oradaki akrabalarıyla biraraya gelebilmek umuduyla Kırım‘a gitmeyi hep istemiş. İki kez de bu hayalini gerçekleştirmeyi denemiş. Ön hazırlıkları yapmış, ancak her ikisinde de yola çıkmadan kısa bir süre önce yaşanan büyük siyasal olaylar (ilki Türkiye‘deki 12 Eylül askeri darbesi, diğerinde de 1991‘de Sovyetler Birliği‘nin dağılması) nedeniyle, bu yoldaki girişimleri ertelemek zorunda kalmış.
Kitabın 300 sayfayı aşan geri kalan bölümü ise Birdal‘ın çocukluk, gençlik yıllarını, meslek yaşamını, siyasal ve sosyal mücadeleye atılışını, meslek örgütlerine girişini, kuruluşundan bugüne İnsan Hakları Derneği‘nin tarihini içeriyor. Burada arşivinden çok sayıda fotoğraf ve belge de yer alıyor. Aziz Nesin‘den, Vedat Türkali‘ye, Can Yücel‘den, Hırant Dink‘ten Mihri Belli‘ye Türkiye‘nin son yarım yüzyılına damgalarını vurmuş mücadele arkadaşlarını, onlarla birlikteliklerini anlatıyor.
Ve “ikinci yaşgünü“nü, 12 Mayıs 1998‘i…
“İşte bunlar katillerim“ sözleriyle başlayan bölümde kendisine yönelik suikast girişimini ve sonrasını anlatıyor…
“Hastaneye gittiğimde vücudumda kan kalmamıştı. 12 ünite kan verilmiş. Kan verenlerin çoğu, üniversiteli gençlerdi. (…) Şimdi damarlarımda o devrimci, hak arayıcısı ve savunucusu direnen gençlerin kanı dolaşıyor“ diyor ve o dönemde kendisine “kan vererek, ses vererek, ziyaret ederek ve dua ederek can veren herkese“ bir kez daha teşekkür ediyor.
Ve bu arada biraz da ironi. O saldırıda ölümün kıyısından geri dönmüş olması nedeniyle kimi dostlarının her yıl 12 Mayıs‘ta kendisini arayarak o günü de “yaş günü“(!) olarak kutluyorlarmış.
Birdal‘ın kitabı 2015 yılında yitirdiği hayat arkadaşı Gülşen Ülker‘e, ölümünden sonra yazdığı, büyük ozan Nazım Hikmet‘in “Tahir ile Zümre“ şiiriyle başlayan mektubuyla sona eriyor. Yani okurlarının da okumasına izin verdiği mektubu eşine “Sarı Zarf“la gönderiyor.
Ve orada bu “sarı zarf“ inadının sadece ailevi kökenleri bulma, akrabalarla buluşma özleminden kaynaklanmadığını anlıyoruz…
Şöyle diyor:
“Sarı Zarf, aynı zamanda geçmişi bugüne bağlayan ve gelecek kuşaklara yeni sözler-umutlar taşıyandır.
Sarı Zarf‘ın kendisi olmasa bile onun imgesi ve hayali yaşamımıza anlam katmaya yetiyor. Yeter ki içimizde taşıdığımız, peşine düştüğümüz, inatla bizlere ve insanlığa ilişkin izleri yitirmemek değil mi?
O anlam bazen aşktır, bazen devrimdir, bazen ekmek, barış ve özgürlüktür. Bazen de yorgun bir işçinin alın terini koluyla silmesi ya da bir çocuğun tebessümü ve sevincidir.
Bazen de Sarı Zarf, güne uyanış, bir soluk alış ve bir adımdır.
Sarı Zarf unutmaya karşı bir bellek oluşturmaktır da. Unutmamak, unutturmamak…
Velhasıl insana ilişkin uzun bir yürüyüş...“
Akın Birdal kendi Sonsöz‘nde bunu en az beş eserin daha takip edeceğinin sözünü veriyor. Bunu okurlarını alıp, evinin odalarını gezdirerek, o odalardaki raflarda yer alan belge ve bilgileri içeren yeni kitaplarıyla yapacağını söylüyor.
Bunlardan birinde KÖY-KOOP‘u, köylülüğün yoksulluk ve muhafazakarlıktan nasıl kurtulacağının hikayesini anlatacak.
Onu takip eden kitap Türkiye‘deki insan hakları mücadelesini, bir sonraki eseri kendisine yönelik saldırıyı ve sonrasındaki süreci ele alan “bir suikastın anatomosi“ni, dördüncü kitap cezaevinde yaptığı söyleşileri, beşinci de TBMM‘ndeki insan hakları, demokrasi ve barış çalışmaları içerecek.
Frankfurt Kitap Fuarı, 70 yaşında.
Fuarda kutlanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi de 70 yaşında.
Ve Akın Birdal da 70 yaşında ve esas itibarıyla insan haklarını anlattığı kitabı vesilesiyle fuarı ziyaret ediyor.
Üçünün de doğum yılı 1948.
Fuarda insan haklarını konu alan birçok etkinlik düzenlendi, düzenleniyor.
Bunlar arasında Türkiye‘deki insan haklarını konu alan etkinlikler ağırlıkta.
Keşke bu etkinlikleri organize edenler, bu fırsatı değerlendirip, bu konunun uzmanını, yaşayan en kıdemli tanığını, yayın dünyasının bu büyük buluşmasında, uluslararası kamuoyuyla buluştursalar ve böylece “üçlü yaşgünü“ kutlasalardı. Önemli bir fırsatı kaçırıyorlar.
Ama Frankfurt Halkevi ve Alevi Kültür Merkezi‘nden aldığı davetler, fuardaki ilgililerin bu ayıbını bir nebze olsun unutturacaktır umarız. Bu vesileyle 70‘nci yaşını ona layık bir biçimde kutlama şerefi de onların olacak. (GK/EKN)