Belediye park yapmış, gençler de serbestçe oturuyorlarmış. Aman aman! Uygunsuz hareketler varmış.
Pardösüler hemen toplanmış, küçük çocuklarını yanlarına almış ve “aşk parkı değil aile parkı istiyoruz” diye pankartlar açmış.
3-5 yaşındaki çocuklar aile aktivisti olmuş! Sakarya’da “aile-devlet, vatan-millet, Sakarya”!
Bir bilseler ki bu çocuklar, aile aşka karşı ve gelecekleri karardı… Acaba bu gösteriye ortak olurlar mıydı?
Aşk hem coşkudur hem de özgürlük.
Aşk özgürlüktür çünkü kişi kendine mesafe koymaz, sevgiye mesafe koymaz, rol üstlenmez ve enerji ile yaratıcılığı buluşturur. Özgürlük için farkında olmadan sorumluluğa büyük bir adım atar. Gerçeği rüyada bulur ve insan seven gücünü coşturur. İşte tam da bu konumundan dolayı arife tarif gerekmediği gibi aşıka da maarif gerekmez.
“Mahalle baskısı” gibi, “imam öğretmeni yendi” gibi tahrik-bilim sloganlardan sonra geldik dayandık yine en başa “Aile baskısı”!
Aile aşka karşıymış, Sakarya’dan milli bir görev olarak yankılandı.
Delik çorap
“Bir gün bile delikli çorap giydirmedim” diyen sadık aile-eş, yani kadın. Erkek “eş” “ikinci baharımdan ödün vermem” diye ter ter tepinen bir milletvekili, eski olmaya çoktan başlamış kadın eş, yani “aile”, yani kadın, “delik çorap giydirmedim” diyor. Adam aile içinde aşk olmaz’a inanmış kadın ise aile içinde aşksız yaşamaya alışmış ve çoraba takmış.
Her ikisi de erkek egemen kültürün temsilcileri. Aile tanımı itibariyle nüfusun yarısı için köleliğe benzer hizmet ve vazife diğer yarısı için vazife ve sonra aşk formülünün kurbanları. Yani özgürlüğe yasaklılar. Erkek aileye yani tek kadına “esir” olmaksızın sonradan özgürlüğe doğru sıçrama yaparken kadın çorapla köleleşmiş, çünkü o aile… aşkı çocuk doğurma sınırlarıyla tanıyan milyonlardan sadece bir tanesi. Zaten kadının adı öncelikle “aile”, sonra ise yok!
Durum açık işte, istenen şu: Kadın nüfus yüzde 50, bunun yarısı yani nüfusun yüzde 25’i aile için erkenden hazırlanmalı, parka bahçeye gitmeden… Diğer yarısı da ikinci üçüncü baharlar için açığa alınmalı. Yani aileye “ufak bir ara” için.
13-14 yaşında
"Henüz 13-14 yaşında…" Türkülerde ne de çok var bu "sapıklık". Evlilik yaşını 14’e çekmek konusunu düşünmek ne olsa gerek? Bir türkü mü, bir aile takıntısı mı, yoksa aşka yasak mı? Cevap şu aşağıdakilerden biri olabilir:
- Aile terbiyesini kadına cinsel yönden erken vermek, eve kapatma yaşını erkene çekmek ve aşka karşı güvenlik temin etmek;
- İlk nesil kadını üretime sokup tüketmek, ikinci yarıya erken geçmek;
- Serbest nüfus dolaşımını zaman dilimleri açısından uzatmak;
- Genç kadınların okuma ve düşünme ve sorgulama özgürlüğünü daraltarak erkek egemen eğitimi ağırlaştırmak;
Ve hepsinden önemlisi aşkı aileye yasaklamak! Aşkı ailede boğmak ve dışarıdaki aşkı aile kadınına yasak edip geçici olarak “açığa alınan” aile dışı kadını bir sürelik serbest kılmak. Yasak aşk anlayışını “kadına aşk yasak” hale getirmek.
Üzmez mi üzer mi tenor?
Irz düşmanları kol geziyor. Birini “milli görüşlü, tecrübeli, vatanperver gazeteci” aile babası olarak, diğerini de sanatçı kimliğiyle az kaldı “aşka serbest” hale getirenler yetkililer! Ve maalesef medyatik medya. İhtiyar olan aşka serbest hale hemen getirildi ve bol bol sahne aldı, park muhafazakarlığının yarattığı "sapıklıkla"…
Gençler uygunsuz oturuyorlarmış, aşk değil aile parkı istiyorlarmış pardösülüler. Buyurun işte aile parkına... Henüz 13-14 yaşında... "Büyük"ler eş alırlar 13-14 yaşında! Yetiştirirler ve sonra da “kendi tercihi” derler. AB'den bu yana devreye kendi tercihi de girdi ya.
“Parklardan” kurtarılmış bir genç “aile”, serbest bırakılan yaşlı erkeğine arabada keyifle sırıtarak kavuşurken, tüm tacize uğramış kadınlarla alay eder gibi sanki kendisi hiç tacize uğramamış gibi. “Aile bekçisi”, devlet gibi "bayanlar" bunlar. Aşağılandıklarını kölelik uğruna hemen unutanlar!
Yerel yönetim
Ve artık çıplak siyasetle ilgilenelim, yerel seçimler geliyor falan derken bir çarşaf bir rozet derken, büyük yerlerden IMF ağırlığında sözler çınlarken “seçimlerde aday gösterirken kota uygulamak kadınları aşağılamak olur” zarafeti ile konuşan devlet “büyüğü”, kadına karşı “aile ile devleti birlikte kurtararak” yasaklı İnternet tüplerine serbestçe girerken...
Sahte polisler “açığa” alındığına inandıkları “serbest” kadınları bir pavyondan zorla alarak, saçlarından sürükleyerek tecavüz etmeye götürüyorlar.
Gerçek polisler de gençleri yaşlıları vurup duruyor, /“münferitlerden” sonuncusu Atina’da oldu/ çocukları gözaltına sürüklüyor.
Kim protesto edecek? Hani pardösüler? Pardösüler inanmış bir kere pavyondaki kadın mutlaka tecavüze hazırdır diye... Aile aşka karşı, aile cinselliğe karşı. “Yaşasın kadın köleliğini muhafaza eden iktidar”lar ve sadece onların cinsellikleri!
Kadınlara karşı bu nefret bu saldırı piyasadan mı geliyor, uluslararası sermayenin bozulma krizi mi yoksa? Pederşahi erkek krizi böyle mi oluyor?
Yerel siyaset nasıl olacak, kaleden kaleye şahin uçurarak mı, yoksa kadın adaylar göstererek, erkeklerle birlikte çalışmayı öğreterek mi? İhlalleri hak gören eğilimlerini törpüleyerek mi?
İşte son ayların Türkiye manzaraları... İşte Türkiye ve bölge soruları... Arada da kadına verilen seçme ve seçilme hakkı, insan hakları günleri kaynadı gitti!
Bunlar münferit manzaralar diyenler yerel yönetimler için kılıç kalkan kuşanmışlar. Şu kale bana, bu kale de bana, o kale hep bana, kalelere taarruz var -6 milyon yeni yetme seçmenle...
Şiddete terör, trafik kazalarına da canavar diyerek büyük bir siyasal mücadele verdiklerini sanıyor “iktidar”lı adamlarımız, ve eline bıçağı kapıp kurban kesiyor veya kendini de erkekçe şuradan buradan doğruyor -Çengelköy sahillerine doğru.
Canavar, terör, tehlike tehdit, kurban, pusu, kin, baskın, “suçlu çocuk”, yoksul, tecavüz ve sahte polis!
Pokerde rest!
Tüm bunlara önemli bir katkı da komşudan geldi: Irak’ta Kürdistan’da parlamento kararı ile çok eşlilik yasalaştı. Kürt kadınları ayağa kalktı ama Barzani yasayı geri çevirirse erkeklere mahcup olurmuş! Üçüncü AKP “iktidarı” gelip de hemen çifte vatandaşlık çıkarıverir, böylece bölgenin tüm erkeklerine her yaştan seferberlik. “Aşk kalsın aile yeter” der dururlar. Bir odadan bir odaya “ABD demokrasi”si, ABD’den de ilticalar olacaktır. Enerji sadece petrolde mi yani? Kadın üzerinden de üretim var, katliam var, sıpa var, sopa var.
Türkiye'den kadın örgütlerinden de destek aldı Iraklı Kürt kadınların başlattığı protesto. DTP’li kadın temsilcilerimizden bu duruma tepkisini gösterenlere bir de soru geldi, “Sizi neden ilgilendiriyor?” Pes mi pas mı? En “büyük”leri AKP ye oy verin diye çağrı yapacak, yani içerden ilgilenecek ve propaganda yapacak, Kürt kadınları savunmaya gelince temsilcilerimiz aynı “büyükler” tarafından dışlanacak!
Artık bu bağlantıları görmenin zamanı gelmedi mi?
Kumaya ve kumara son!
Aileye aşk gerek, devlete de gerçek demokrasi ve özgürlük gerek.
Gençler ve kadınlar, özelikle genç kadınlar yerel yönetimlerde olmalı, onurlu bir yaşam için, tecavüze, aşağılanmaya, ayrımcılığa son vermek için. (BE/TK)