*Fotoğraf: AA-arşiv
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu Nevriye Kuruç bireysel başvurusu hakkında pilot karar verdi (5.7.2022 tarih Başvuru Numarası: 2021/58970) Karar 22.7.2022 tarihli 31900 sayılı Resmî Gazetede yayımlandı.
Konusu iş mahkemesinde açılan bir işçi alacağı davası. 7 senedir sürüyor ve halen kesinleşmemiş… Makul sürede sonuçlanması gereken davanızın 7 sene sürmesi ne demektir?
Adil yargılanma hakkınız ihlal edilmiş demektir.
Adil yargılanma hakkı Anayasa ile herkese tanınmış bir insan hakkıdır. Bu hakkınız ihlal edilirse anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes gibi yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahipsiniz.
Adil yargılanma hakkınız ihlal edilirse hangi yargı yoluna başvurmalısınız?
Başvurabileceğiniz etkili yargı yolu ve/veya makamı yoktur.
İşçi hakkı olarak açılan alacak davasının bu kadar uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varan Anayasa Mahkemesi; adil yargılanma hakkı ihlali nedeniyle etkili başvuru yolu olmadığını tespit etmiştir.
Bu başvuruda; yargılamanın makul sürede tamamlanmadığı şikâyetinin ileri sürülebileceği etkili bir yol bulunmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
16 Ağustos 2021 tarihinde AYM’ye bireysel başvuruda bulunulmuştur. AYM kararında aşamaları yazılı olan dava özetle şöyledir: Başvurucu 10.12.2014 tarihinde Bakırköy 7. İş Mahkemesinde Sağlık Bakanlığı, P.E.O.Tic.A.Ş. ve Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi aleyhine alacak davası açmıştır. Başvurucu davalı hastanede 23.7.1999 tarihinde temizlik işçisi olarak işe başlamış, 27. 10. 2014 tarihinde emekli olmuştur. Ödenmeyen kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, millî ve dinî bayramlarda çalışma ücretlerinin ödenmesini talep etmiştir.
İş Mahkemesi 18.10.2017 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. İstinaf incelemesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.1.2020 tarihli kararıyla İş Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Başvurucu 16. 8. 2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
İş Mahkemesi, 7.12.2021 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Davalı Sağlık Bakanlığı istinaf isteminde bulunmuş, karar henüz kesinleşmemiştir.
Adil yargılanma hakkını Güher Ergun ve diğerleri (B. No: 2012/13, 2/7/2013) kararında ele alan AYM; makul sürede yargılanma hakkının ihlaline karar vermiştir. AYM yargılama faaliyetinin uzamasını önleyici veya uzamadan doğan zararları giderici nitelikte etkili bir başvuru yolu bulunmadığını ifade etmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. Maddesine göre herkes davasının, makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.
Sözleşme'nin "Etkili başvuru hakkı" başlıklı 13. Maddesine göre "Bu Sözleşme ’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir."
AİHM Türk hukuk sisteminde Sözleşme'nin 6. Maddesinde belirtilen yargılama süresinin uzunluğuna ilişkin olarak Sözleşme’nin 13. maddesi anlamında etkili bir şikâyet mekanizması bulunmadığını Daneshpayeh/Türkiye (B. No: 21086/04, 16/7/2009) kararında tespit etmiştir.
Ümmühan Kaplan/Türkiye (B. No: 24240/07, 20/3/2012) kararında ise AİHM; pilot karar usulünü uygulamıştır. AİHM; makul sürede yargılanma hakkı ihlallerinin yıllardan beri devam ettiğine vurgu yaparak Türk hukuk sisteminde bu sorunun yapısal ve sistematik bir sorun teşkil ettiği sonucuna varmıştır. AİHM, Daneshpayeh/Türkiye kararında vardığı sonuçlara atıfta bulunarak iç hukukta başvurucuya davanın Sözleşme'nin 6. Madde kapsamında makul bir süre içinde görülmesine imkân tanıyan bir yolun olmaması nedeniyle Sözleşme’nin 13. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
AİHM, makul sürede yargılanma hakkına ilişkin ihlallerin Türk hukuk sisteminde yapısal ve sistematik bir sorun olduğu kanaatindedir.
AİHM Sözleşme'nin 46. maddesi kapsamında yaptığı değerlendirmede makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantı olarak Sözleşme'nin 13. maddesi uyarınca verilen ihlal kararının sonuçlarının giderimi için kararın kesinleştiği tarihten başlamak üzere en geç bir yıl içinde iç hukuk düzeninde uygun ve yeterli bir giderim sağlamaya imkân verecek etkili bir hukuk yolunun düzenlenmesi gerektiği sonucuna varmıştır (Ümmühan Kaplan/Türkiye, §§ 67-75).
Pilot Karar nedir? Pilot karar tekniği, yapısal bir sorundan kaynaklanan ve çok sayıda kişiyi ilgilendiren davalarda -kısaca- AYM ve AİHM’nin alınması gereken genel önlemleri belirlediği karar uygulamasıdır ve TBMM adil yargılanma hakkı doğrultusunda yasal düzenlemeler yapmak yükümlülüğündedir.
Türkiye geçici de olsa pilot kararla belirlenmiş olan sorunu çözmek amacıyla; 9.1.2013 kabul tarihli 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun kabul edilmiş ve Tazminat Komisyonu kurulmuştur.
Dönelim AYM kararına…Başvurucu; açtığı alacak davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği görüşündedir. Yargılamanın makul sürede tamamlanmadığı şikâyetini ileri sürebileceği etkili bir yol bulunmamaktadır. Bu nedenle de hem makul sürede yargılanma hakkının ve bu hakla bağlantılı etkili başvuru yolu hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
AYM, yaptığı inceleme sonunda makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasına yönelik başvurulabilecek etkili bir yol bulunmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine dair 5.7.2022 tarihli pilot karar vermiştir.
Anayasa’nın 40. Maddesinde güvence altına alınmış hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkesin yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkı (etkili başvuru hakkı) güvence altına alınmıştır. Somut olayda Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılıdır.
AYM Basın Duyurusunda belirtildiği üzere; “Etkili başvuru hakkı anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir.”
Anayasa Mahkemesi bireysel başvurunun; ikincil nitelikte yani idari ve yargısal başvuru yollarının tüketilmesinden sonra başvurulabilecek kendine özgü, olağan dışı, anayasal bir başvuru yolu olduğunu vurgulamaktadır.
Soruyu şöyle sorabiliriz: Anayasa Mahkemesinden önce adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle kişilerin başvurarak iddialarını “inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya” elverişli idari ve yargısal yollar var mıdır?
Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru nedeniyle içinde bulunulan durumu pilot kararında şöyle açıklıyor:
“71. Anayasa Mahkemesinin 1/7/2022 tarihli istatistiklerine göre bireysel başvurunun kabul edildiği 2012 yılından beri makul sürede yargılanma hakkı yönünden 16.887 başvuruda ihlal kararı verilmiştir. Aynı tarihli istatistiklere göre Anayasa Mahkemesinin önünde hâlen makul sürede yargılanma hakkını ilgilendiren yaklaşık 55.000 başvuru bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesinin son üç yıllık istatistiklerine bakıldığında 2020 yılında yapılan başvuru sayısı 40.402 iken 2021 yılında bu sayı 66.121'e çıkmış, 2022 yılında ise sadece ilk altı ay içinde yaklaşık 65.000 başvuru yapılmıştır.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvurulara bakıldığında 2020 yılında 6.782, 2021 yılında 24.553 ve 2022 yılının sadece ilk altı ayında yaklaşık 34.000 başvurunun yapıldığı görülmektedir. Buna göre söz konusu hak yönünden yapılan başvuruların artış oranının çok yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Anayasa Mahkemesinde derdest başvuru sayısı 108.000 civarında olup incelenmeyi bekleyen bu başvuruların yarısından fazlası makul sürede yargılanma hakkı ile ilgilidir. Bunun yanında bu hakka yönelik başvurularda verilen ihlal kararı sayısının yüksekliğine de dikkati çekmek gerekir.
72. Sözleşme ve Anayasa'yla güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biri olan, yargılamaların makul sürede tamamlanmasına yönelik olarak -gerek uluslararası kuruluşlarca gerekse yasama, yürütme ve yargı organlarınca- çeşitli tedbirler alındığı bilinmektedir.
73. Bu bağlamda Türkiye'nin de dâhil olduğu Avrupa Konseyi üyesi ülkeler tarafından adil yargılanma hakkının önemli bir başlığını oluşturan yargılamaların makul sürede bitirilmesi ilkesinin daha etkin olarak gözetilmesi ile uzun süren yargılamaların önüne geçmek amacıyla Avrupa Yargının Etkinliği Komisyonu (CEPEJ), 2007 yılında kısa adı SATURN olan Yargıda Zaman Yönetimi Merkezini kurmuştur. Merkez, davaların makul sürede bitirilmesine yönelik birçok çalışma gerçekleştirmiştir. 6/12/2016 tarihinde ise CEPEJ Genel Kurulu, SATURN çalışma grubu tarafından metinleştirilen yargılamaların belli sürede sonuçlandırılması için oluşturulan uygulama rehberini kabul etmiştir. Bu rehberde üye ülkelere davaların 1, 2 ve 3 yıllık sürelerde bitirilmesi tavsiye edilmiştir. Ancak üye ülkeler için asıl hedefin davaların bir yıllık sürede bitirilmesi olduğu belirtilmiştir. Söz konusu rehber; yargıda hedef süre belirlenmesini, süreye uyumun takip edilmesini ve denetim mekanizmasının oluşturulması ile uzun süren davalar ile ilgili çözüm önerisi geliştirilmesini öngören bütünleşik bir sistem getirmektedir. Bu uygulama, yargılamaların kalitesinden ödün vermeden süresinde bitirilmesi ile yararlanıcılara öngörülebilir bir yargısal süreç sunarak yargıda şeffaflık ve kamuoyu denetimini sağlamaktadır.”
Yine AYM’nin 5.7.2022 tarihli aynı kararında yazılı tespitine göre;
“81. Son olarak yüksek yargı organlarının kararlarında da sıklıkla makul sürede yargılanma hakkına yönelik ilkelere yer verildiği görülmektedir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/12/2021 tarihli ve E.2018/62, K.2021/363 sayılı kararında "Makul sürede yargılanma hakkının amacı; tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması, adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup hukuki uyuşmazlığın çözümünde bu hususa gerekli özen gösterilmelidir." ifadesine yer verilmiştir (ilgili Danıştay kararı için bkz. Danıştay Onüçüncü Dairesinin 8/6/2016 tarihli ve E.2016/1621, K.2016/2257 sayılı kararı).
82. Görüldüğü üzere makul sürede yargılanma hakkına yönelik söz konusu anayasal temel hakkın ihlaline yol açan yapısal bir sorunun olduğu hem Anayasa Mahkemesi hem de AİHM tarafından tespit edilmiş bir olgudur. Bu olgunun farkında olan kanun koyucu, idari makamlar ve yargı organları da sorunu çözmeye yönelik çeşitli adımlar atmış; bazı tedbirleri uygulamaya koymuştur. Esasen Anayasa'nın 36. ve 141. maddelerine göre yargılama makamlarının davaları makul bir sürede sonuçlandırması yükümlülüğünün bulunduğu tekrar hatırlatılmalıdır.
Bununla birlikte alınan her türlü tedbire rağmen yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı ve uzun sürdüğü durumlarda, bu ihlal nedeniyle ortaya çıkan zararları giderecek geçici de olmayan bir mekanizma ve dolayısıyla etkili bir başvuru yolu bulunmamaktadır.
Nitekim yukarıda değinilen mevzuatta öngörülen Tazminat Komisyonu başvuru yolunun AİHM ve Anayasa Mahkemesi önünde bulunan ve ilgili kanun hükümlerinin belirlediği tarihlerden önce yapılan başvuruları tasfiyeye yönelik geçici çözümler öngördüğü açıktır.
83. Son olarak 29/4/2021 tarihli ve 2021/9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile duyurulan İnsan Hakları Eylem Planı'nın (2021-2023) Hedef 2.4. başlığı altında makul sürede yargılanma hakkının güçlendirilmesi için alınması uygun görülen bazı tedbirlere yer verildiğine dikkati çekmek gerekir. (…)
112. Anayasa Mahkemesi tarafından mevcut başvuru ve diğer derdest başvurular bakımından önceki kararlarında ortaya konulan ilkeler çerçevesinde yeni ihlal kararları verilerek makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle ortaya çıkan mağduriyetlerin tazminat yoluyla giderilmesi sağlansa da bu durum benzer başvuruların yapılmasını önlemeyeceği gibi makul sürede sonuçlanmayan ve özellikle devam eden yargılamalardan kaynaklanan ihlalleri de sonlandırmayacaktır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun ikincilliği ve hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesinden sonra başvurulabilecek bir anayasal başvuru yolu olması da dikkate alınarak yargılamaların uzun sürmesinden kaynaklı ihlaller nedeniyle ortaya çıkan ve yapısal sorun teşkil eden durumun telafi edilebilmesi için kanuni bir düzenleme ile bu konuda başvurulabilecek bir mercinin oluşturulması gerekmektedir. Oluşturulacak başvuru yolunun başvurucuların yargılamaların uzun sürmesinden kaynaklı zararlarını tazmin edebilecek nitelikte olması gerektiği açıktır.
113. Anayasa'nın Başlangıç bölümünde, kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediği ancak belli yetki ve görevlerin kullanılmasından ibaret olduğu, erkler arasında medeni bir iş bölümü ve iş birliği ilişkisinin bulunduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen yetki ve görevlerini yerine getirerek makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla ilgili başvuru yapılabilecek etkili bir yolun ihdas edilmesi gerektiği tespitini yapmıştır. Dolayısıyla kararın bir örneğinin Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan bir temel hak ve hürriyetin ihlaline yol açtığı tespit edilen söz konusu yapısal sorunun çözümü için Türkiye Büyük Millet Meclisine de bildirilmesi gerekir.”
Anayasa Mahkemesi kararına göre TBMM kendisini görevli kabul etmelidir.
Ama şaşırıyor, Anayasa Mahkemesinin kararı neden gönderdiğini soruyor!
Umulmaktadır ki; hiç olmazsa bu kez TBMM “acaba Anayasa Mahkemesi bu kararı Meclise neden gönderdi” diye bir soru sormaz… Sorulması ihtimaline karşılık; Anayasa Mahkemesi diyor ki, adil yargılanma hakkı ve yargıya etkili başvuru hakkı ile ilgili yapılan başvuru sayıları ve verilen ihlal kararları incelendiğinde makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yol açan yapısal bir sorun vardır. Bu yargısal/yapısal sorunun giderilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesine ikincil bir yol olan bireysel başvurudan önce yargıya etkili bir başvuru yolunun kurulması gerekir.
Kararın bir örneği bu nedenle hak ihlaline neden olan yapısal sorunun çözümü için Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilecektir ve zaten Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi dört ay bekleyecektir. Kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihe kadar makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılmış olan ve karar bekleyen başvurular ile bu tarihten sonra yapılacak aynı mahiyetteki başvuruların incelenmesi AYM Genel Kurulu Nevriye Kuruç kararının 22.07.2022 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmasından itibaren dört ay süreyle 22. 11.2022 tarihine kadar ertelenmesine dair pilot karar vermiştir.
Hatırlayalım…TBMM’nin 25 Mayıs 2022 tarihli Genel Kurul gündeminde CHP Araştırma Önergesi görüşüldü ve çoğunlukla reddedildi. “Anayasa Mahkemesi'nin ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin halihazırda kanun değişikliği gerektiren pilot kararlanın belirlenmesi ve genel olarak, bu tür pilot kararlara gelecekte TBMM tarafından ivedi şekilde uyulmasının sağlanması için atılması gereken adımların incelenmesi” amacıyla Meclis araştırması açılması araştırma önergesinin amacıydı ama reddedildi….
Bakalım TBMM Anayasa Mahkemesi ve AİHM’sinin pilot kararları hakkında ne yapacak?
Eskiden beri var olan yapısal/yargısal sorun durduğu yerde duruyor.
Yasama, Yürütme ve Yargı; Anayasa Mahkemesinin ve AİHM’sinin pilot kararları hakkında hiçbir şey yapmıyor.
AİHM ve AYM kararlarını uygulamayan devletten ne beklenir?
(Fİ/RT)