Yaklaşık 12 öğrenci arkadaşla birlikte 06 Nisan 2009 tarihinde gözaltına alındım. Sebep, iki gün önce Urfa/Amara yürüyüşünde Mahsum Karaoğlan arkadaşımızın polis tarafından katledilişini protesto etmemizdi.
Dört gün sonra çıkarıldığımız Ağır Ceza Mahkemesi'nce tutuklandık. Doğrusu tutuklanmayı beklemiyorduk. Bunun için kısa bir zamanda çıkarız diye düşünüyorduk. Fakat iddianame çıkınca anladık ki tüm umutlarımız boşmuş. Birkaç "gizli tanık" yaratmışlardı. Meğer hiçbir zaman yüzünü görmediğimiz bu gizli tanıkların ifadeleri doğrultusunda tutuklanmışız.
İddianameyi okuyunca, biz neymişiz diye kendi kendimize takılıyorduk. Sanki tüm Dicle Üniversitesi'ni yerle bir etmişiz. Hâlbuki arkadaşlar kendi gözleriyle görmüşler. Koca üniversitede tek bir cam kırılmış onu da polisler kırmışlar.
Daha vahimi, bugünlerde çok konuşulan Cihan Kırmızıgül davasında görüldüğü gibi bizde de suç delili puşiydi.
Puşi bizim buranın geleneksel örtüsüdür. Tabi son zamanlarda buranın sınırlarını aşarak moda objesi oldu ya neyse!
Gizli tanık veya ajan ve polisler hepimizin puşiyle başımızı örttüğü ve bu şekilde eylemde bulunduğumuz şeklinde ifade vermişler. Tabi bunun görüntülerinin de olduğunu da söylediler. Gerek biz gerekse de avukatlarımız her duruşmada bahsedilen görüntülerin gösterilmesini istedik. Taleplerimiz hiçbir zaman mahkeme tarafından kabul edilmedi. Edilemezdi çünkü bu görüntülerin olması imkânsız. Hiçbirimiz puşi muşi takmamıştık.
On iki arkadaş olarak aynı iddianameyle üç farklı mahkemede yargılandık. 4. Ağır Ceza Mahkemesi, dört arkadaşa bir yıl sonra sadece propaganda cezası vererek tahliye etti.
5. Ağır Ceza, 1,5 yıl sonra bir arkadaşa propaganda cezası, diğer üç arkadaşa yaklaşık 13 yıl ceza verdi. Benim diğer üç arkadaşla birlikte yargılandığımız 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 13 yıla yakın ceza aldık. Sadece bizim dosyamız hâlâ Yargıtay'da bekliyor. Velhasıl, hepimize savunma alınmadan ceza verildi. Anadilde savunma yapmak istiyorduk. (AN/HK)
* Meçhul Öğrenci Postası mektuplarını okumak için tıklayın.