2007’nin en önemli kazanımlarından biri Novamed’te kadın işçilerin 448 gün sürdürdükleri grevi başarıyla sonuçlandırmaları oldu. Novamed’de kadınlar günde sekiz saat çalışıyorlardı, 35 dakika yemek molası veriyor, tuvalete izin alarak çıkıyor, hakarete uğruyorlardı.
Hamile kalmak işten atılma nedeniydi. Birbirleriyle konuşmaları yasaktı. Antalya serbest bölgedeki Novamed Fabrikası’nda çalışan 316 işçiden yalnızca sendika üyesi 81 kadın iki erkek işçi greve çıktı. Novamedli kadın işçilere gösterilen kadın dayanışması, hem grevdeki kadın işçilerinin taleplerinin medyada ve kamuoyunda görünür olmasını sağlayarak pratik bir yarar sağladı, hem kadın dayanışmasını güçlendirdi.
En önemli sonuç kadın hareketinin erkek egemen kapitalist sisteme ilişkin eleştiri ve taleplerinin Novamed’li kadınların mücadelesiyle birleştirilmesi oldu. Kadınların grev süresince geçirdiği dönüşüm yalnız kapitalizme ilişkin değildi. Novamed’li kadınlar erkek egemen sistemi de yargılamayı öğrendiler.
Novamed süreci, feministler açısından da kadın emeği ve kadınlar arasındaki sınıfsal farklılıklar gibi konularda düşünme imkânı yarattı. Yalnız grevci kadınlar için değil, dayanışma gösteren kadın hareketi için de dönüştürücü bir deneyim oldu. Novamed sürecinin öğrettikleri aynı koşullarda çalışan binlerce kadın işçiyle beraber erkek egemen sisteme ve kapitalizme karşı yeni bir mücadele zemini yaratılmasında bizlere yol gösterecek.
Kadınlar artık susmayacaklar
Sosyalist bir örgütte, kadınların tacize uğradıklarına ilişkin başvurularının parti disiplin organlarında etkisiz kılınıp, hasıraltı edilmesi ve tacizciye parti yönetimince sahip çıkılıp aklanması sonucunda çok sayıda sosyalist-feminist kadın partiden istifa etti.
Taciz ve tecavüzcüler kadınların susmasından cesaret alır, bu olay bundan sonra sosyalist örgütlerde kadınların -devlete, polise vb. karşı- örgütü korumak için susmayacaklarının, devrimci ve sosyalist sıfatının ardına gizlenmiş tacizcileri teşhir edeceklerinin göstergesiydi.
Kadınlar artık susmayacaklar ve tacizciler hangi sosyalist örgüt ya da kurumda olursa olsun, hangi önemli görevde olurlarsa olsunlar, hangi kahramanlık simgeleriyle korunurlarsa korunsunlar teşhir edileceklerini bilecekler.
Tacizciye arka çıkmak sosyalizmi korumak değil, yaralamaktır. Kadınların toplu istifası, cinsiyetçilikle mücadele eden bir sosyalist, bir feminist olarak benim için 2007’nin en önemli kazanımlarından biri. Burada örgüt ismi geçirmememin nedeni tacizciyi cezalandırmayan partiyi korumak değil, cinsiyetçiliğin ve tacizin, ataerkil sisteme karşı mücadeleyi asıl gündemine almayan bütün sosyalist-sol- demokratik oluşum ve örgütlerde olduğu/olabileceği düşüncesi.
Savaş, yargı, cinsiyetçi saldırılar...
2007’nin en yaralayıcı olayları, savaş, devlet güçlerince yapılan tecavüzler, Demokratik Toplum Partili (DTP) kadınlara yönelik ırkçı cinsiyetçi saldırılar, katil kocalara tahrik indirimleri….
DTP’li kadınların maruz kaldığı ırkçı ve cinsiyetçi kampanya, (evlendi, kocası dağa çıktı vb.) ırkçılığın cinsiyetçilikle nasıl kopmaz bağları olduğunun göstergesiydi. Şimdi olduğu gibi bu süreçte de, büyük medya imkânlarını, koşulsuzca ve sınırsızca savaşın, ırkçılığının ve devlet şiddetinin hizmetine koşarak, kadınlara yönelik aşağılanmaları, cinsiyetçiliği, taciz ve tecavüzü meşrulaştırdı.
Taciz ve tecavüzün bir savaş yöntemi olduğu gerçeği, devlet güçleri tarafından cinsel işkenceye maruz kalan kadınlara hukuki yardım veren Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım projesi kapsamında hazırlanan raporla bir kez daha ortaya kondu.
Rapora göre, toplam başvurucu sayısı, 2006'nın son aylarında 236 iken 10 ay içinde bu sayının 248'e yükseldi. Başvuran kadınların 178'i cinsel taciz, 70'si ise tecavüz mağduru…
Bu taciz ve tecavüz mağdurlarının 210’u savaş ve siyasi nedenlerle tacize ve tecavüze uğradı. Bekâret kontrolü de devlet tarafından bir işkence yöntemi olarak kullanıldı. Raporda dört kadının devlet güçleri tarafından tecavüzüne uğradıktan sonra hamile kaldığı, iki kadının tecavüz sonrası intihar ettiği, birinin de namus cinayetine kurban gittiği belirtiyor. Tecavüz ve taciz faillerinin 196’sı polis, 56’sı asker, 12’si özel tim, 13’ü korucu, 13 infaz koruma memuru.
Erkekler öldürüyor, devlet affediyor
Namus adına işlenen cinayetlerde, "töre" gerekçesine dayandırılan ve kaldırılan ağır tahrik indirimi Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 29. maddesinde “haksız tahrik” başlığı altında uygulanmaya devam ediyor. Son aylarda, İzmir ve Adana'da "cilveli", "piercing taktı" ve "beyaz tayt giydi" gerekçesiyle kocaları tarafından öldürülen üç kadının -Alev Er, Sevgi Aguş ve Oya Can’ın katillerine "haksız tahrik" indirimi uygulandı.
Yasa gereği, öldürülen kadınların davaları, cinsiyetçi yerel mahkemeler ve hâkimlerin takdirine kalmış durumda.
Tahrik indiriminin engellenmesi için öncelikle namus adına işlenen cinayetlerde hâkimin takdir yetkisinin kaldırılması gerekiyor. Tabii ki en önemlisi kadınların mücadelesiyle kadınların onları isterse öldürebilecek isterse dövebilecek olan erkeklerin malı olduğu yönündeki cinsiyetçi kabullerin erkek egemen sistemin ortadan kaldırılması.
Stella Ovadya’nın “tahrik indirimlerini” başlı başına bir kampanya haline getirme önerisi var, bütünüyle katılıyorum.
2008, kadınların onlar üzerinde hak iddia eden erkekler tarafından öldürülmesine olanak tanıyan “tahrik indirime” karşı mücadeleyi yükselteceğimiz bir yıl olmalı. Stella’nın söylediği gibi, aileden olmayan kadınlar için 438. madde vardı. Tahrik indirimi hepimiz için var. (AD/EÜ)