12 eylül darbesi toplumun bütününe yönelikti. bu darbe sayesinde ve yüzünden gerçekleştirilen pek çok değişiklik, toplumun geniş kesimlerini etkiledi. bu gün yaşanan insana ve insan varlığına aykırı tüm düzenlemelerde bunların şöyle ya da böyle etkisi oldu.
12 eylül darbesi sırasında ve sonrasında yaşanan, en temel hakları ortadan kaldıran "yargı" kararıyla gerçekleştirilenler dahil pek çok insan hakkı ihlâli, yitirilen, kaybedilen insanlar, bireysel ve toplumsal ölçekte yaşanan maddi ve manevi kayıpların tam anlamıyla bir envanteri henüz çıkarılmış değil.
78'liler girişiminin özverili çabalarıyla derledikleri ve burada ifade edilenler durumun vahametini gösterse de bence yalnızca buzdağının görünen yüzünü ifade ediyor.
12 eylül darbesi aslında ikisi sağ kaldıkları için şimdi yargılanan "beş general"in marifeti değildi.
bu sadece bir toplum mühendisliği projesi de değildi.
tüm bunlardan daha da öte bir "ekonomik dönüşüm"ün tamamlanması, ülkede henüz kendi unsurlarını tam anlamıyla oluşturamamış kapitalizmin, bu eksiklerini tamamlayarak, her şeyi "kâr"a ve "kazanç"a özdeş hale getirilmesi, sömürünün sürdürülmesi, evrensel tüm insani değerlerin ortadan kaldırılmasına yönelik de ciddi bir saldırıydı.
şimdi içinde olduğumuz duruma bakıldığında bunda (ne yazık ki) başarılı olunduğu görülüyor.
bu başarı da tıpkı darbe konusunda olduğu gibi beş generale ait değil kuşkusuz.
içinde hemen her kesim yer alıyor ve şu ya da bu oranda katkıları ve payları var.
ekonomik dönüşümün sonuçları toplumun sosyal olarak oluşumunu ve varlığını sağlayan başka alanlarda da somut olarak kendisini gösterdi: eğitim, adalet, sağlık, sosyal hizmetler, kültür, iletişim ve medya alanları bu temel dinamiğe göre yeniden şekillendirildi ve bu sisteme uygun hale getirildi.
işte 12 eylül darbesi'nin sonuçlarının dökümleri çıkarılırken, bu alanlarda nelerin olup bittiği, bu değişikliklerin kimlerine eli ya da aracılığıyla ve nasıl gerçekleştirildiği; bunlardan kimlerin nasıl ve ne oranda yararlandıkları da ortaya konulmalıdır.
kuşkusuz bunu yalnızca mağdurlar ya da hak ihlâllerine maruz kalanlara bırakmamak gerekir.
onların mağduriyetlerini kanıtlamaları beklenmemeli ve hesaplaşma bundan sonraya bırakılmamalıdır. bu noktada asıl sorumlu bu alanların aktörleri, onların örgütleri ve kurumlarıdır. çünkü gerçek bir yüzleşme ve hesaplaşma ancak bu şekilde sağlanabilir.
önce mevzuattan başlanmalı
bu düşünceyi sağlık alanında olanlara bakarak ve bu alandan doğru örnekleyecek olursak, 12 eylül darbesi'ne karşı olan tüm sağlıkçıların ve örgütlerin bu yüzleşmeyi ve hesaplaşmayı yapma zorunlulukları olduğunu söyleyebiliriz.
bu kesimler gerek teker teker, gerekse bir araya gelip el ve işbirliği ile, öncelikle 12 eylül darbesi'nin sağlık alanında yaptıklarını ve sonuçlarını ortaya koymalıdır. kuşkusuz başlangıç noktası çıkarılan yasa, yönetmelik vb. mevzuat olmalıdır. tüm bu mevzuat "hak temelli bakış"la değerlendirilmeli ve insan haklarına aykırı tüm düzenleme ve değişiklikler ortaya konularak, görünür hale getirilmelidir.
mevcut ekonomik ve politik değişiklikler nedeniyle bugün "sağlık" da bir değer olarak tümüyle "para"ya endeksli hale gelmiştir.
mevzuatın bu gözle gözden geçirilmesinden sonra bu dönüşümün sağladığı değişiklikler nedeniyle ortaya çıkan sonuçlar görülebilir hale getirilmelidir.
bu bağlamda yaşanan süreçten her anlamda zarar görenlerin mağduriyetleri ve yitirdiklerinin açık bir dökümü yapılmalıdır. tüm mağdurlar mağduriyetlerini buraya somut olarak ekleyebilmelidir.
ardından bu uygulamalar ve değişikler sırasında, bunlardan yararlanarak, aslında hak etmedikleri halde herhangi bir şekilde kişisel ya da grupsal bir çıkar elde edenler açıkça ortaya konulmalıdır.
zarar görenler ve bunların sorumlularıyla, muhataplarından ve faillerinden somut olaylar düzleminde hesap sorulmalıdır.
açık işbirliği ve insan hakkı ihlâllerine katılım
sağlık alanının kurumları ve yapılarıyla, bu alanda bulunanların 12 eylül darbesi'yle başka ilişkileri ve işbirlikleri de vardır:
sağlık alanında görev yapan çeşitli kişiler, bu dönemde gerçekleştirilen insan hakları ihlâllerine ya katılmışlar ya da onların gerçekleştirilmesi sırasında bir şekilde destek olmuşlardır.
yine sağlık kurumlarının ve çalışanlarının bir bölümü sahip oldukları tıbbi bilgi ve deneyimlerini, bu ihlâllerin gizlenmesi ya da görünmez hale getirilmesi konusunda bilerek ve açıkça kullanmışlardır.
ayrıca yine kişisel olarak bilimsel ve akademik ilerlemeleriyle ilgili olarak darbenin sağladığı koşul ve olanaklarından yararlananlar, dolayısıyla darbeden bir şekilde "nemalananlar" da bulunmaktadır. kimileri ise darbenin tarafında ve ondan yana olduğu için çeşitli mevki ve makamlara getirilmiş, mesleki ilerlemelerini bu yakınlıkları nedeniyle gerçekleşmiştir.
onların bu davranışları nedeniyle aslında o mevki ve makamlara gelebilecek iken, salt bu nedenle hak kaybına uğrayanlar, işlerinden görevlerinden uzaklaştırılanlar, hak ettikleri mevki ve makamlara gelemeyenler, akademik ilerlemelerini gerçekleştiremeyenler de vardır.
ayrıca bu dönemde, başka alanlarda olduğu gibi sağlık alanında çalışan kişiler arasında herhangi bir yolla muhbirlik ya da ajanlık yapanlar da vardır.
tüm bu tutum ve davranışların sonucunda ortaya çıkan her anlamdaki haksızlıkların ve mağduriyetlerin de ortaya konulması ve hesap sorulması da gereklidir.
"zorunlu hizmet" ve sonuçları
12 eylül döneminde hekimlere çıkarılan özel bir yasayla "zorunlu hizmet" uygulaması getirilmiştir.
bu "zorunluluk" nedeniyle sağlık hizmetinin toplumun geniş kesimlerine ulaşması sağlanmış olsa da, uygulama nedeniyle ortaya çıkan mağduriyetler de söz konusudur.
özellikle belirli bölgelerde görev yapanların uğradıkları baskılar ve mesleki faaliyetlerine yönelik baskılar söz konusudur. bu baskılar sırasında ve bunlara bağlı olarak yaşamını yitiren sağlıkçılar ve hekimler mevcuttur.
bunlar da başta mağduriyetleri yaşayanlar ve yakınları tarafından ayrıntılarıyla ortaya konulmalı, görünür, bilinir hale getirilmelidir.
sağlık alanında hizmet verenler, tüm bu gerçeklerle önce kişisel olarak kendileri, ardından örgütleri, en sonunda da tüm toplum yüzleşmelidir.
somut tutum ve davranışları ile bir suç işleyen ya da suça katılanların yargılanmaları sağlanmalı, sonuçta gereken yaptırımlara uğratılarak ve bu sırada yaşanan mağduriyetler de ilgili kişiler ve devlet tarafından tazmin edilerek, tüm boyutlarıyla "sağaltıcı" bir adaletin gerçekleşmesi sağlanmalıdır.
bunu sağlayacak unsurlardan birisi de, bu süreçte bir şekilde maddi ya da manevi olarak "haksız çıkar ve/veya kazanç" elde edenlerden, çeşitli mevki, makam ya da görevlere getirilenlerden, çeşitli unvanlar verilenlerden, yine yargı yolu kullanılarak ve kanıtları ortaya konularak bunların geri alınması olacaktır.
bu da hem yüzleşmenin sağlanması, hem de adaletin tüm boyutlarıyla gerçekleşmesi konusunda bir diğer önemli noktadır.
sağlık alanında bunu gerçekleştirecek, örgütsel yapılar mevcuttur, gerekli bilgi ve deneyim birikimi de vardır. ayrıca tüm bu sürecin görünür hale gelmesini sağlayacak kayıtlar ve kanıtlar da bulunmaktadır.
kuşkusuz bunların hepsi bir ve aynı anda gerçekleşmeyecektir. ama ankara'da başlayan "12 eylül darbesi davası" ve bu bağlamda gerçekleşen yargılamasının "sembolik" olmaktan çıkması için yapılması gerekenlerden birisi de kanımca budur.
yukarıda saydığım her alanda bunları gerçekleştirmek bir hak ve aynı zamanda ödevdir. tüm darbe karşıtları bu ödevin gereğini yerine getirmelidir. (ms/hk)