1- Aybar, 11 Eylül sonrası dünya ekonomisinde küçülme eğilimi konusunda pek ikna olmuş değil. Başvurduğu IMF kaynağı, 11 Eylül öncesinin durumuna dair tahminlerde bulunuyor. Dolayısıyla eski. Yenilerde hem IMF hem de Dünya Bankası kaynakları küçülmeye dair tahminlerini yayınlamaya başladılar. 3 Ekim tarihli Milliyet'te adı belirtilmemekle beraber Dünya Bankası'ndan yapılan bir açıklamada küçülme ile ilgili sayılar yayımlandı. Bu habere göre, Dünya Bankası ABD, Japonya ve AB ekonomilerinde 2001 için yüzde 0.5- 0.75 oranlarında küçülme bekliyor.
2- Türkiye ile ilgili küçülme tahminlerine gelince... IMF'nin Türkiye için yüzde 4,5 küçülme tahmini, çoğu kez olduğu gibi, iyimser. DİE'ye göre ise ilk altı ayda yüzde 6'lık küçülme yaşandı. Özellikle, ikinci çeyrekteki yüzde 12'ye yaklaşan küçülme, son eylemlerin etkisiyle, yıl sonunda yüzde 9'u bulan bir küçülmeyi çok muhtemel kılıyor. Dolayısıyla, Türkiye ile ilgili küçülme tahminleri, resmi kurumların verileriyle de destekleniyor.
3- Küçülme eğilimleri ile birlikte , dünyadan ister dış borç isterse doğrudan yatırım ya da portföy yatırımı olarak sermaye akışı ihtimalinin daha da azalacağını söylemek için başka ne tür veri zeminine ihtiyacımız olur? Bilemiyorum.
4- Aşırı küçülme ve yeni borç bulamama durumunda Türkiye'nin borç yükümlülüklerini yerine getiremeyeceği, herkesin paylaştığı bir kanı. Bu durumda IMF ve Dünya Bankası'ndan "borç takviminin gözden geçirilmesini içeren bir konsolidasyon talebi, neden söz konusu olmayacakmış?
IMF-Dünya Bankası, bu duruma ikna edilir, edilmez onu bilemem, ama Türkiye'deki güç dengeleri ya da "örgütlü işçi sınıfı"nın gücü, IMF'ye rağmen politikaları -mesela moratoryum, mesela borcun reddi gibi- gündeme sokmaya ve tartışmaya imkan vermediğine göre, geriye, yönetenlerin IMF ile konuşarak borç ödeme yükümlülüğünü hafifletmelerini sağlamaları yolu kalıyor.
Bu başarılırsa, iyi olur, içeride özellikle yoksul emekçi kesim üzerindeki inanılmaz baskı hafifler. Aksinin neler getirdiğini yaşayarak görüyoruz .
5- Küçülen dünya ekonomisi şartlarında ekonomiye korumacı önlemler getirilmesi ve devamında devletin ekonomiye doğrudan ve dolaylı müdahil olması, bence bugün için doğru bir öneridir.
Bu tür müdahalelerin, korkunç boyutlarda işsizliğin önlenmesi, bölgesel uçurumların daha fazla açılmasının önlenmesi için yerinde olacağını düşünüyorum ve bunların 1930'ların iktisadi politikalarına benzemesi ise beni hiç ilgilendirmiyor.
Bu tür bir devlet müdahaleciliği reformist bir taleptir, bunu biliyorum ve bilerek de Türkiye'ye bugün için gereklidir diye düşünüyorum. (NU)