NTV'de Emin Çölaşan, Yavuz Donat ve Mustafa Balbay "Kapalı Kapılar Ardında" adıyla sahne alıyorlar.
CNN Türk'te ise İsmet Berkan, Fikret Bila ve Sedat Ergin kafa kafaya veriyorlar. Türkiye'yi, "Ankara zannederek" ülke meseleleri üzerinde paten yapıyorlar.
Bunların bir de "ekonomi versiyonları" mevcut... NTV'de Asaf Savaş Akat, Mahfi Eğilmez ve Deniz Gökçe akşam yemeğinden sonra ekrana gelip "soda" niyetine konuşuyorlar.
Bu sonuncu ekibin ikisi (Akat - Gökçe) "prof", biri (Eğilmez) Amerika'dan "ithal prens" ünvanları bulunuyor.
Hepsinin ortak bir tadı var. Onları izleyince kendinizi Geyik Muhabbetleri Derneği'nin genel kurulunda onur konuğu gibi hissediyorsunuz.
Sürekli konuşuyorlar.
Son derece isabetli tespitler yapıyorlar.
Bir hafta önce söylediklerinin, yedi gün sonra tam tersi gerçekleşiyor. Ama hiç önemi yok bunun... Geyikçiler, yeni durum üzerinden "biz zaten böyle demiştik" türünden bir tashih geçiyorlar. Zaten geçen hafta söylediklerini bırakın seyirciler, kendileri bile hatırlamıyorlar.
Bir istisnası var: Ekonomi Geyikleri Derneği Mensupları, hükümetten öte bir gayretle destekledikleri IMF programı karaya oturduğunda, ekrana mor gömleklerle çıktılar.
Enfes bir özeleştiriydi. Süresi de fena sayılmazdı. Bir programda bitti. Ertesi haftadan itibaren "sıfırlanmış" zihinlerle ekrana geldiler.
Yeni yanılgılara doğru leylek formunda uçmaya başladılar.
Bu programları çok dikkatle takip ettiğim için, hangisi olduğunu bir türlü hatırlayamadığım bölümlerinden birinde Emin Çölaşan, Yavuz Donat ve Mustafa Balbay konuşuyorlardı.
Programların diyalog konusunda da topluma örnek olan yanları var. Birbirlerini hiç dinlemiyorlar. Sürekli konuşuyorlar. Aralarından bağlantı olmaması dışında müthiş bir bütünsellik ortaya çıkıyor.
Örnek olarak "kriz programını" verebilirim.
Çölaşan'ın bir tespiti var ki, bunu şimdiye kadar hiçbir yerde ne okudum ne duydum. Siz de ilk defa okuyacaksınız ve çok şaşıracaksınız. Çölaşan diyor ki:
- Ben bi şey söyliyeyim mi? Bu kriz ekonomik değil, siyasidir!
Valla bu tespite şapka çıkartmak, şapkayı hafife almak olur. Onun için başka bir şeyler çıkartmalı...
Mustafa Balbay ise tam Çölaşan'ın bıraktığı yerden devam ediyor:
- Ben geçen gün İzmir'e gittim.
- Balbay sana bir şey söyliyeyim mi?
Son soru cümlesi Donat'ın...
Balbay doğal olarak"söyle" demiyor , kendisi devam ediyor:
- Bu kriz içinde beş ayrı krizi barındırdığı için önemlidir!
Ben bu krizin "önemli" olduğunu Mustafa Balbay'ın yukarıdaki sözlerinden anlamış bulunuyorum.
Program fikir birliği içinde bitiriliyor.
Balbay "bu krizden umut çıkabilir" diyor. Solcu olduğu için "tarihsel iyimserlik" figürünü hafifçe gösteriyor.
Emin Çölaşan da aynı bütünsellik içinde kardeşçe sesleniyor:
- Yok kardeşim, benim umudum yok.
Yavuz Donat ise, kalkan trene koşan geç kalmış yolcu çaresizliğinde diyor ki:
-Ben çok önemli bir şey söyleyeceğim...
-Süremiz doldu. Sen onu haftaya söyle artık.
Haftaya bir başkasının yarım kalacak sözünde buluşmak üzere "veda" ediliyor.
Program bitiyor. Akıllarda zararlı hiçbir iz bırakmıyor.
Dünya televizyonculuk tarihinin en önemli kilometre taşları bu programlarla geçiliyor. İlerde bunlar iletişim fakültelerinde ders olarak gösterilmeli...
- Bakın çocuklar bu programlarla, insanlığa yıllarca neler yapıldı!