13.12.2000 günü RTÜK radyo ve televizyon yayıncılarını uyardı. Terör örgütlerince planlanıp uygulamaya konulan ''ölüm orucu'' ve benzeri eylemlerin bazı görsel ve işitsel medyada gereğinden fazla yer alması yasaya aykırıydı. Devleti güçsüz, ''zaaf içinde'' gösterecek kurguyla yayın yapılıyordu. Bu yayınların hedefi kamu otoritesini yok etmekti!.. Aynı günlerde, Başbakan, Bakanlar ve bir kısım politikacılar da medyayı böyle suçluyordu.
İstanbul DGM Savcılığı da RTÜK gibi düşünüyordu. Bir gün sonra DGM'ye başvurdu. ''Yazılı, sesli ve görsel basın yayın organlarında, ölüm oruçları ve F tipi cezaevlerini protesto eylemlerine ilişkin haberlerde 'amacı ve hedefi, kamu otoritesini yok etmeye, cezaevlerindeki yönetimin kamu görevlilerinde değil, kendi militanlarında olduğunu göstermeye yönelik olan ve terör örgütlerince planlanıp uygulamaya konulan eylemlerin' gereğinden fazla yer alması; yasadışı terör örgütlerinin açıklamaları, yasadışı terör örgütlerinin propagandası ve organize suç örgütlerinin sindirme ve yıldırma gücünün arttırılması boyutlarına ulaştığı'' için yayın yasağı kararı verilmesini istedi.
Haberlerin bu haliyle örneğin Terörle Mücadele Yasası ve diğer yasalara aykırılık teşkil ettiği anlaşılmıştı. Bu yöndeki yayınlar halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve suç işlemeye teşvik ediyordu. Teşviklerin eyleme dönüştüğü görülüyordu!.. Ankara'da ve İstanbul'da F tipi cezaevi uygulamasını protesto etmek amacıyla yapılan ''gösteriler'' de bu tür yayınlardan kaynaklanıyordu. DGM Savcılığı'na göre yayınlar bu suretle ülkenin iç güvenliği ve kamu düzenini ihlal ediyordu. O yüzden suç teşkil eden eylemlere bu yayınların ''sebebiyet verdiği anlaşıldığından'' bu tarz yayın yapılmasının yasaklanmasına karar verilmesini istedi.
Suçlu olarak ve/veya bu tür yayınları gereğinden fazla yapan medya görüldü. Haber tarzı ile yayın kurgusuyla iç güvenliği ve kamu düzenini ihlal eden de medya olmuştu. Bir dönemin en önemli tespiti buydu. Savcılık talebi ve tespiti ''yedek hâkimlik'' kararına dönüştü.
****
İstanbul 4 No'lu DGM Yedek Hâkimliği 14.12.2000 gün ve 2000/675-2511 müt. sayılı kararıyla ''Anayasanın 28 ve 5680 sayılı kanunun Ek 1. maddeleri gereğince, yazılı, sesli ve görsel basın organlarında ölüm oruçları ve F tipi cezaevleri ile ilgili olarak yasadışı terör örgütlerinin açıklamaları, propagandaları, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, suç işlemeye teşvik ve organize suç örgütlerinin korkutma, sindirme ve yıldırma gücünü arttırmaya yönelik yayın yapılmasının yasaklanmasına '' karar verdi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli , kararın sansür olduğunu söylerken haklıydı. TGC, ''Yayın gerçekleşmeden veya suç oluşmadan hükmedilen bu karar, halkın haber alma, bilgi edinme hakkının aracı olan basın özgürlüğüne de ters düşüyor'' dedi. ''Genel bir yayın yasağı ne demokratik anlayışla, ne de hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşır... 21. yüzyılın eşiğinde özgürlükçü bir dünyada, Türkiye'nin tekrar 40 yıl öncesinin yayın yasaklarıyla yüz yüze bırakılması üzüntü vericidir'' derken haklıydı.
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi ise kararı okuyunca, ''İletişim özgürlüğünün böyle kararlarla hiçe sayıldığı ve halkın bilgi edinme hakkının elinden alındığı ülkelere hukuk devleti demek mümkünse, bizimkine de hukuk devleti diyelim'' sözlerinde haklıydı. Bu ''hukuk devleti'' bizimki mi? Evet bizimki. Hukuk devleti böyle bir devlet ve böyle bir devlete de böyle bir hukuk anlayışı yakışır. Yakıştı da...
****
Çorum'da yayımlanan 5 gazete hakkında, F tipi cezaevleri ve ölüm oruçlarıyla ilgili haberlerden dolayı Çorum 1. Sulh Ceza Mahkemesi, İstanbul 4 No'lu DGM'nin ''yayın yasağına'' dayanarak ''toplatma'' kararı verdi. BİA adına Mersin'de gazeteci Nadire Mater 'le birlikte olduğumuz 18 Aralık günü Radyo Metropol'e yayın yasağı bir faks yazısıyla tebliğ edildi. Emniyet Genel Müdürlüğü fakslarla ''yayın yasağını'' Türkiye'deki tüm yerel, bölgesel basın-yayın organlarına da tebliğ etti. Sansür İstanbul'dan çıkıp Türkiye'ye yayıldı. TGC'nin endişelerindeki haklılığı ortaya çıktı. Bu yayın yasağı kalkmadı(mı?)...
Anayasanın 28. maddesinde ve Basın Yasası'nın Ek 1. maddesinde yapılmayan bir düzenlemeye dayanarak tüm Türkiye için verilmiş gibi uygulanan ''yayın yasağı'' kararının kaldırılması için itiraz ettik. Kararın kaldırılmasını istedik.
İstanbul 4 No'lu DGM itirazlarımızı inceledi ve ne olduğunu anlamadığım bir karar verdi. 20.12.2000 gün ve 2000/720-2511 sayılı kararında dedi ki: ''Ülkemizde basının hür olup sansür edilemeyeceği, yayınların önceden hiçbir kurum veya kişi tarafından denetlenemeyeceği ve olaylar hakkında yayın yasağının konamayacağı, mahkememizin yedek hâkimliğince verilen kararın suç olan bazı eylemlerin yasaklanmasına ilişkin olup zaten bu durumun yasalarımızca yasak olduğundan yasanın tekrarı mahiyetinde görülmekle, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına ...''
Mahkeme, itirazlarımızda ileri sürdüğümüz gerekçeleri kabul ediyor. Basın hürdür, sansür edilemez. Mahkeme de aynısını söylüyor. Yayınlar önceden hiçbir kurum veya kişi tarafından denetlenemez. Mahkeme kararında da böyle yazılı. Yayın yasağında yazılı olanlar zaten yasalara göre suç. Tüm yayınlar ve eylemlerle ilgili soruşturma açılıp sorumlular yargılanabilir. Biz de zaten bu nedenle yayın yasağı konamayacağını belirtmiştik. O zaman, neden itirazlarımız hakkında ''karar verilmesine yer olmadığına'' kararı veriliyor acaba? Haklı olduğumuz ''gerekçeden'' anlaşılıyorsa ''yayın yapılmasının yasaklanmasına'' dair kararının kaldırıldığına karar verilmesi çok mu zor?
Yedek hâkimlik kararı bir ''karar'' dır. Türkiye'deki tüm yayın organlarına tebliğ edilmiştir. Eğer yayın yasağı kalktı ise, tüm Türkiye'ye yeniden faks yazısıyla kaldırıldığının bildirilmesi gerekmez mi? Yayın yasağı koyan yedek hâkimlik kararı kalktı mı, kalkmadı mı? İtirazımız konusunda niçin ''karar verilmesine yer olmadığına'' karar verildi. Yoksa yayın yasağı kalkmadı mı?.. Okuduğum kararı anlamaktan acizim... Cehalet işte. Hukukun üstünlüğünü ve hukuk devletinin ne olup ne olmadığını anlayamıyorum.
Ben cahilim...