Zeytinler yer altı servetine feda ediliyor
* Zeytincilik Yasasının 20. maddesine göre "Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez.
* Hazırlanan Tasarı'nın 22. maddesi ile, "Yer altı servet ve kaynaklarının işletilmesine yönelik faaliyetler bu uygulamadan muaftır".cümlesi ekleniyor.
* Zeytinlik sahasında yapılacak maden arama faaliyetleri esnasında zeytin ağaçları kesilemez. Ancak, bu faaliyetler esnasında ağaç kesiminin zaruri olduğu durumlarda Bakanlığın izni ile ağaç bedeli ödenerek zeytin ağaçları kesilebilir.
* Zeytinlik sahası içinde madencilik faaliyeti yürüten gerçek ve tüzel kişiler tarafından, bu alandan çıkarmış oldukları madenin binde biri (yüzde 0,1) zeytinciliğin geliştirilmesi, ıslahı ve teşvikinde kullanılmak üzere, Bakanlık bütçesinde açılacak olan "Zeytincilik Özel Hesabı"na aktarılır.
* ABD'nde bütün endüstrilerin, EPCRA (Acil Durum Planlaması ve Toplumun Doğruyu Bilme Hakkı (1986)) Yasası ve buna ek olarak PPA (Kirlenmeyi Önleme(1991)) yasası uyarınca zehirli kimyasal ve öteki atıklarını Çevre Ajansı EPA'ya bildirmeleri gerekiyor.
* Tasarıyı hazırlayanlara göre, taş, kum, çakıl, kireç ocağı böylesi atıklar bırakır da; siyanür yığın liçi ile altın işletmek, ağır metallerle yüklü atık barajları, asit maden drenajı salan pasalar, silisli tozlar, vb. böylesi sakıncalar taşımıyor.
* Komisyon bu çelişkiyi ortadan kaldırmış ve zeytinciliği taş, kum, çakıl, kireç ocağı için de açık alan durumuna getirmiş.
* 8-10 yılda tüketilecek maden yatağı karşılığında onlarca, yüzlerce yıllık zeytinlikler gözden çıkarılırken bunun bedelinin çıkarılan madenin binde bir karşılığı bir fonda toplanarak karşılanması düşünülürken, komisyonda bundan da vazgeçilmiş.
Koruma Yasası kimi koruyacak?
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu İçin Getirilmek İstenen Değişiklikler'e baktığımızda ise şunlar dikkat çekiyor.
* Tasarının Gerekçe'sine göre, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespiti daha sağlıklı yapılabilsin; madencilik faaliyetlerinin engellenmemesi sağlansın; yatırımlar ve tasarruflar daha sağlıklı yürütülebilsin; süregelen maden ruhsatları ile ilgili müktesep haklar korunabilsin diye Tasarı'nın 23, 24, 25 ve 26. maddeleri Koruma Kanunu'nda istenen değişikliklere ayrılmış.
* Koruma Yasasının 7. maddesinin "Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tespiti Bakanlıkça doğrudan doğruya veya diğer ilgili kurum ve kuruluşların uzmanlarının yardımlarından faydalanılarak yapılır" diyen birinci fıkrasının "Korunması gerekli taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının tespiti, Kültür Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili ve faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların görüşü alınarak yapılır şeklindedir.
Bu maddenin "Koruma Yüksek Kurulu salt çoğunlukla toplanır, toplantıya katılan üyelerin en az dörtte üçünün oyları ile karar verir" diyen dördüncü fıkrasının da "Koruma Yüksek Kurulu üye tam sayısıyla toplanır şeklinde
Burada kararlar oy çokluğu ile alınır." şeklinde değiştirilmesi; 53. maddenin (9) numaralı bendinden sonra gelmek üzere "(10) Maden İşleri Genel Müdürü veya Yardımcısı, (11) Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü veya Yardımcısı, (12) Tarımsal Üretimi Geliştirme Genel Müdürü veya Yardımcısı, (13) Çevre Koruma Genel Müdürü veya Yardımcısı" ve 58. maddenin (f) bendinden sonra gelmek üzere de, "(g) Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığı teknik temsilcisi, (h) Sağlık Bakanlığı temsilcisi, (I) Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcisi" eklemelerinin yapılması istenmektedir.
* 8'i müsteşar ve genel müdür düzeyinde bürokrat ve 6'sı da Koruma Kurulu başkanları arasından bakanlıkça seçilen toplam 14 üyeli Koruma Yüksek Kurulu'na bu kez 4 bürokrat daha üye yapılıyor. Artık kararlar 9 üyenin oyu ile alınabilecek.
"ÇED raporu komisyona göre gereksiz"
2872 sayılı Çevre Kanunu İçin Getirilmek İstenen Değişikliklere baktığımızda ise şunları görüyoruz.
* Tasarının 27. Maddesi ile Çevre Yasasının 10. maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere "Üretim yapılmadan yürütülecek petrol, jeotermal ve maden arama faaliyetleri, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) kapsamı dışındadır.
* Ancak, yol yapımı, sondaj ve yarma faaliyetleri sonucu görüntü kirliliği oluşması halinde, faaliyet sahibi bu kirliliği Çevre Bakanlığına verdiği taahhütname doğrultusunda gidermekle yükümlüdür. Madenlerin işletilmesi hususunda ÇED uygulaması ile ilgili usul ve esaslar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." fıkrasının eklenmesi istenmişti.
* Maddenin gerekçesine göre, "Madencilikte faaliyetler arama ile başlamaktadır. Maden İşleri Genel Müdürlüğünce her yıl yaklaşık 4000 civarında arama ruhsatı verilmekte bunlardan ancak 300'ü işletme safhasına geçebilmektedir. Arama faaliyetlerinin günümüze değin ÇED prosedürü kapsamında değerlendirilmiş olmasının, sektöre yatırım yapacaklar için, yatırım kararında başlangıçta caydırıcı bir rol oynadığı görülmüştür.
Milli Parklar için Enerji Bakanlığı izni
2873 sayılı Milli Parklar Kanunu İçin Getirilmek İstenen Değişikliklerde şu bilgiler yer alıyor.
* Tasarının 28. Maddesi ile, Milli Parklar Kanunu'nun 3. maddesinin bu birinci fıkrasında yer alan "....Milli Savunma, İmar ve İskan, Kültür ve Turizm Bakanlıklarının" ibaresinin "... Milli Savunma, Kültür, Bayındırlık ve İskan, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre, Tarım ve Köyişleri, Turizm Bakanlıklarının" şeklinde değiştirilmesi istenmektedir.
* Maddenin gerekçesinde "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının olumlu/uygun görüşü alınmadan milli park, tabiat parkı, tabiat anıtının belirlenmesi bu alanlarda bir daha madencilik ve petrol faaliyetlerinin yapılamayacağı sonucunu doğurmaktadır.
* Muhtemel maden kaynaklarımızın atıl kalmaması için, bu alanların tespitinden önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığından da olumlu görüşünün alınması öngörülmüştür.
* Yıllar önce, Artvin Cerattepe'de Cominco'nun altın ve bakır işletmek istediği alanın Milli Park sınırlarında değişiklik yapılarak serbest bırakıldığı anımsandığında sonucun ne olabileceğini kestirmek güç değil.
3621 sayılı Kıyı Kanunu İçin Getirilmek İstenen Değişiklikler:
Kıyılar herkes için değil
* Kıyı Yasası'na göre; herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, telörgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz.
* Madencilik Yasa Tasarısı'nın 29. Maddesi ile, Kıyı Kanunu'nun bu maddesinin dördüncü fıkrasının (b) bendine "yetiştirme tesisleri ibaresinden sonra gelmek üzere "ile maden, petrol ve jeotermal kaynak ve işletme tesisleri" ibaresi eklenmek istenmektedir.
* Maddenin gerekçesinde "Karada, denizde ve göllerde oluşan maden ve petrol yataklarının kıyıya tekabül eden kesimlerinde de doğal kaynakların aranması ve işletilmesine imkan tanımak ve kıyılarda oluşan plaser maden yataklarının da işletilmesini sağlamak amacı ile bu düzenleme yapılmıştır." açıklaması yapılıyor.
4122 sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu ve Seferberlik Kanunu İçin Getirilmek İstenen Değişiklikler:
Petrol varsa ağaca gerek yok
* Tasarının 30. Maddesi ile söz konusu yasanın yasakları tanımlayan, bina ve tesis yapılmasını bile yasaklayan 13. maddesine "Bu kanun kapsamında izin verilen alanlarda petrol ve maden arama ve işletme faaliyetleri, bu alanlarda yapılan masrafların ruhsat sahibince tazmin edilmesi şartıyla ve Orman Kanunun 16. maddesi hükümleri gereğince yürütülür." İbaresine ek yapılmak isteniyor.
* Bu kanun hükmüne göre tahsis edilen sahada halen petrol ve madencilik faaliyeti yapılmakta ise; bu faaliyetin izin süresinin bitimine kadar, ruhsat sürelerinin uzatılması halinde de bu süre bitimine kadar bu sahalar hakkında ormansız alan statüsü uygulanır." şeklinde değiştirilmesi istenmektedir.
* Açıkçası, maden arama ya da işletme ruhsatı verilen bütün ağaçlandırma alanları artık ormansız alan sayılacak.
4342 sayılı Mera Kanunu İçin Getirilmek İstenen Değişiklikler:
Verimliliği tespit edilen meralar maden sahası olacak
* Yürürlükteki Mera Yasası'ndaki"verimliliği kesinlikle saptanan maden ve petrol arama, ön işletme ve işletme faaliyeti için zaruri olan," anlatımındaki "verimliliği kesinlikle saptanan" nitelemesi kaldırılmak isteniyor.
* Komisyon görüşmelerinde bu madde biraz daha değiştirilip meralarda madencilik yapma izni alınması yerine, değişiklik "(a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine; 3213 sayılı Maden Kanununun 7. maddesine göre çalışan komisyonca belirlenen taahhüt bu kanuna göre verilmiş izin yerine geçer.
Bu Kanuna tabi yerlerde üretim olmaksızın maden ve petrol arama faaliyetleri herhangi bir izne ve kısıtlamaya tabi olmadan yürütülür." şeklinde yalınlaştırılmış,
İstanbul'un içme suyu da tehlikede
2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun İçin Getirilmek İstenen Değişiklikler:
* Maden Yasa tasarısı, İstanbul'un içme suyu alınan havzalarının korunmasını düzenleyecek yönetmeliği İSKİ Genel Müdürlüğü'nün değil, ilgili bakanlıklardan görüş alınarak Bakanlığın hazırlamasını uygun görüyor. Tasarının pek çok yerinde, kullanıldığı her yerde "Bakanlık" teriminin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı anlamına geldiğini anımsatmanın da tam yeri.
* Tasarıdaki "Orman, ağaçlandırma alanlarında, askeri yasak bölgelerde ve SİT alanları yakınlarında madencilik faaliyetlerinde bulunulması ilgili Kanun hükümlerine göre izne tabidir." Sözleri değiştiriliyor.
Bunun yerine "Orman ağaçlandırma alanları, milli parklar, tarım alanları, mera alanları, sulak alanlar, su havzaları, karasularında , SİT alanları ve turizm bölgelerinde madencilik faaliyetlerinin hangi kriterlere göre yürütüleceği ilgili bakanlıkların uygun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.deniyor.
Ne yapmalı?
* Tasarının bu durumu ile yasalaşması madenciliğin içinde bulunduğu bunalıma bir çözüm getiremeyeceği gibi, tarımsal, çevresel, doğal ve kültürel varlıklarımız için de yıkım getirecek bir metin. Bu özellikleri ile yasalaşmaması tek doğru çözüm olacak.
* Yurtseverliğin gerektirdiği en doğru tavır bu taslağın yasalaşmasına karşı çıkmak olmalı.
* Her şeyden önce taslağın, varolan 3212 sayılı Maden Yasasının 7. maddesini değiştiren 3. maddesi; çeşitli yasalarda değişiklik getiren 25-35 maddeleri tasarıdan bütünü ile çıkarılmalıdır.
* Tasarının öteki maddeleri de madencilik kesiminin içinde bulunduğu bunalımın aşılmasına yarayacak hükümlerden yoksundur. Bu nedenle, tasarı olduğu gibi geri çekilmeli ve dünya örnekleri ve yurt çıkarlarının ışığında bütünü ile ve yeniden hazırlanmalıdır.(NK)