İhale Yasası bizi yakından ilgilendiriyor
TMMOB Başkanı Kaya Güvenç bugün yaptığı basın toplantısında şunları söyledi:
* Ülkemizin kalkınması, halkımızın refah düzeyinin yükseltilmesi için önemli bir yasa olan Kamu İhale Yasası, mühendisleri ve mimarları yakından ilgilendirmektedir.
* Yolsuzlukları önleme gerekçesiyle yeniden düzenlenmek istendiği belirtilen Kamu İhale Yasası taslağı üzerindeki çalışmalar büyük bir gizlilik içinde sürdürülmektedir. Her gün değiştiği duyulan taslağın elimize geçen ve 18 Ekim tarihini taşıyan şekli, düzenlemenin asıl amacının kamu alımlarının yabancı şirketlere açılması olduğunu kanıtlamaktadır.
Kısa süre sonra yeni baskılar gelir
* Yasa Avrupa Birliği'ne (AB) entegrasyon sürecinin bir parçasıdır. Yabancı firmaların ihalelere katılmasına olanak tanıyan eşik değerler yabancı firmalarca uygun bulunan değerlerdir. Kaldı ki, kısa bir süre sonra yeni baskılarla bu değerlerin de aşağıya çekilmeyeceğine ya da bütünüyle kaldırılmayacağına ilişkin hiçbir güvence bulunmamaktadır.
* Kamu ve özel sektör kaynaklarımızın yetersizliği, altyapımızın rekabete uygun olmaması nedeniyle, ihalelerde yerli firmaların rekabet şanslarının az olacağı açıkça bellidir.
* Taslak, eşit olmayanlara "eşit koşullar sağlamak" gibi bir anlayışı benimsemektedir. Bu uygulamayla, ne yerli sanayimizin, ne reel sektörümüzün ne de eğitilmiş insan gücümüzün geliştirilmesi mümkün olacaktır. Uluslararası tahkim nedeniyle de yerli firmaların eşitsizliği artacaktır.
Mühendis ve mimarlar işsizken
* Ülkemizin diğer bütün çalışanları gibi, aralarında mühendislerin ve mimarların da yer aldığı eğitimli işgücü de işsizlik ve yoksulluk kıskacında bulunurken, diğer kamu ihaleleri gibi danışmanlık hizmetleri de yabancı firmalara açılmaktadır. Oysa bugün sayıları dört yüz bine yaklaşan mühendislerin ve mimarların en az üçte biri ya işsizdir, ya meslek dışında çalışmaktadır ya da yoksulluk ücretleriyle yaşamak zorundadır.
* Geri kalmışlık zincirinden kurtulmak için eğitimin geliştirilmesi, bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirmeye yatırım yapılması gerekirken, bunlar yapılmadığı için mühendislerin ve mimarların büyük bir bölümü mesleklerini uygulayamazken, şimdi siyasal iktidar bu koşulları ağırlaştıracak girişimlerde bulunmaktadır. Bunları anlamak mümkün değildir.
* İlk Taslağın ortaya çıkmasından hemen sonra Avrupa Birliğinin yoğun girişimlerine konu olan Kamu İhale Yasası, bu şekliyle halkımızın değil, yabancı firmaların çıkarlarına hizmet edecek, ülkemizi sömürgeleştirme yolunda yeni bir adım olacak ve toplum kaynaklarının yabancı sermayeye aktarılması için yeni bir araç olarak kullanılacaktır. Karşılıklılık ilkesini bile içermeyen
Taslak, yabancı sermayeye verilmek istenen yeni bir ayrıcalıktan başka bir şey değildir.
Yabancı sermayeye koşulsuz teslimiyet
* Özetlemek gerekirse, IMF'nin koşul olarak belirttiği diğer bütün düzenlemeler gibi, bu düzenleme de, bu şekliyle, ülkemizin yıllık 25 ile 35 milyar dolar arasında olduğu tahmin edilen bu büyük bir pazarının koşulsuz olarak yabancı sermayeye açılmasını sağlamak üzere hazırlanmıştır.
* Şubat krizinden sonra, IMF'nin verilecek krediler için çıkarılmasını şart olarak öne sürdüğü 15 yasanın arasında yer alan Kamu İhale Yasasının elimizdeki taslağı, uzun yıllardan beri yakınmalara neden olan kimi teknik konularda ve ayrıntılarda, örneğin ödenek olmadan ya da inşaat işlerinde projeler tamamlanmadan ve ÇED raporu alınmadan ihaleye çıkılmaması, vb. gibi iyileştirmeler getiriyorsa da, kapsamı ve düzenlemeleri itibariyle, bu alandaki sorunları ve yolsuzlukları önleyecek nitelikte değildir.
* Kaldı ki, bu iyileştirmelerin de geniş bir tartışma ortamının yaratılarak taşıdığı kimi eksikliklerden arındırılması gerektiğini de belirtmek durumundayız.
* Bütün ülkeler kamu alımlarını, ulusal politikalarının ve kalkınma planlarının gerçekleştirilmesinde, kamusal kaynakları kalkınmanın stratejik önceliklerine göre yönlendirmenin önemli bir aracı olarak kullanmaktayken, Taslak bu anlayıştan bütünüyle yoksundur.
Kamu kesimi dışında tutuldu
* Oysa, kamu alımları her şeyden önce, toplumun doğrudan ya da dolaylı gereksinmelerinin kamu kaynakları kullanılarak karşılanmasıdır. Toplumun, gereksinme olarak adlandırılıp ihaleye çıkan işlerin gerçekten gereksinme olup olmadığını denetleme olanağı bulunmamaktadır. Oysa, yolsuzlukla mücadele hedefleniyorsa, toplum denetiminin bu noktadan başlaması gerekmektedir. Bu nedenlerle de , yasanın amaç maddesinin hem bu hususu hem de kamu ihalelerinin halkımızın refah düzeyinin geliştirilmesinde ve gelir adaletsizliğinin giderilmesinde bir araç olduğunu ve kamu yararının temel alındığını belirtmesi gerekmektedir.
* İlginçtir ki,Taslağın amaç ve temel ilkelerinde "toplum yararı ya da kamu yararı" sözcüğü yer bile almamaktadır.
* Çok uzun, yer yer bir yönetmeliği andıran bu Taslağın göze çarpan diğer birkaç noktasına kısaca değinmekte yarar var:
* Bu Taslakta "ticari ve sınai yapıda olan ve piyasa koşullarında faaliyet gösteren" "kamu iktisadi kuruluşları ile iktisadi devlet teşekkülleri" ve bunların iştirakleri yasa kapsamının dışında tutulmuştur.
* Taslak,şeffaflık ilkesinin esas alındığını belirtmekle birlikte, bizzat Taslağın metni şeffaf olmaktan, anlaşılır olmaktan uzaktır ve yorumlara açıktır.
* Toplum denetiminin sağlanacağı temel bir ilke olarak belirtilmekle birlikte, bu denetimin mekanizmaları ile ilgili hiçbir düzenleme olmaması, bu ilkenin bir söz olarak kalacağının kanıtıdır. Kamu İhale Kurumu ve bu Kurumun karar organı olan Kamu İhale Kurulu Bakanlar Kurulu tarafından atanmaktadır. 9 üyeden 7'si doğrudan Bakanlıkların temsilcileridir. Bu yapısıyla Kurulun özerk olması mümkün değildir. Ayrıca Kurulun hesap verebilirliği de açık değildir. İlginç olan, bu Kamu İhale Kurumunun kuruluşlardan ya da kişilerden istediği bilgilerin verilmesinin yasa hükmü haline getirilmesine karşın, Kurumun isteyenlere bilgi vermesi konusunda bir açıklık getirilmemiştir.
* İtirazlar ya da şikayetlerle ilgili getirilen düzenlemeler, bir kısıtlama listesini andırmaktadır. Temel İlkeler maddesinde "kamuoyu denetiminin sağlanması" belirtilmesine karşın, şikayet hakkı sadece "hak kaybı iddiasında bulunan yapım müteahhidi, tedarikçi veya hizmet sunucusuna" tanınmıştır. Ne bu işlemlerle doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenen yurttaşların ne meslek örgütlerinin, ne diğer kitle örgütlerinin olaylara müdahale etme hakkı bulunmamakta, hatta bu hak kısıtlanmaktadır.
* Konunun kısıtlayıcı, eksik düzenlemelerle geçiştirilmesi ya da İhale Kurumuna bırakılması ve yargı yolunun belirtilmesi yeterli değildir. Bu durum, kuşkusuz bir taraftan uluslararası tahkimle, diğer taraftan da idarenin keyfi davranışını sürdürmek isteğiyle açıklanabilirse de, bu durumun yeni düzenlemenin gerekçesine uygun olmayacağı açıktır.
* Önemli projelerin de içinde yer alacağı bazı yapım işlerinde, uygulama projesi olmadan ön ya da kesin projeyle ihaleye çıkılabileceği hükmü getirilmesine ve kamu kaynaklarının en çok bu tür işlerde yanlış kullanılabileceği riskine karşın, ayrıntılı bir düzenleme getirilmemesi dikkat çekicidir. Zaten bu tür projelerin çoğu yasanın kapsamının dışında kalmaktadır. Kapsam içinde kalanlar ise belirsizlik içinde bırakılmıştır.
Kemal Derviş'in telaşı
* İlginç olan bir başka husus, bu Taslakla, yasanın yürürlük tarihinin 2004 yılına bırakılmış olmasıdır. Ancak anlaşıldığı kadarıyla Sayın Derviş, yasanın bir an önce çıkarılmasını ve hemen yürürlüğe konulmasını istemektedir. Bütün yurttaşlar gibi, bizim de bu telaşın nedenlerini bilmek hakkımızdır. Madem ki şeffaflık bu yasanın temel bir ilkesi olacaktır, o halde Sayın Bakanın da aynı ilkeye uyarak bu yasanın temel hükümlerini ve acele etmesinin nedenlerini bütün yönleriyle kamu oyuna açıklaması gerekmektedir.
* IMF'nin çıkarılması için direktif verdiği Kamu İhale Yasasının, kamu alımlarını yabancı şirketlere açacak şekilde ve son zamanlarda alışkanlık haline geldiği gibi, yani ilgililerce yeterince tartışılmadan ve kamu oyu tarafından anlaşılmadan yasalaştırılmaya çalışılmasını, krizden çıkmaya değil yeni krizlere bir davetiye ve halkımızın ve ülkemizin çıkarları açısından yeni bir tehdit ve uluslararası sermayeye bir teslimiyet olarak görüyoruz. (NA)