Amerikan yönetimi, Amerikan istihbarat örgütleri ve teknoloji... Elbette ki bu kökleri eskilere giden bir izdivaç, ancak; 11 Eylül 2001, Amerikan istihbarat örgütlerinin ve Amerikan yönetiminin teknolojiyle ve teknoloji firmalarıyla ilişkileri açısından bir dönüm noktası oldu.
Orwell bile düşünemezdi
'Özgürlükçü Batı Dünyası'nda 11 Eylül'de İkiz Kulelere düzenlenen saldırıdan sonra, 'terörle savaş' ve 'güvenlik' adına bireysel özgürlüklerin rafa kaldırılması moda oldu. Amerika'da 'Patriot Act' [*] gibi kanunlarla bireysel özgürlükler adım adım ortadan kaldırılıyor. Gerek İngiltere'de, gerekse Avrupa genelinde durum pek farklı değil [*].'Teröre karşı savaş' kapsamında, 'mecburi kimlik kartı', bütün kişisel iletişimlerin denetlenebilmesi, yüz tanıma sistemleri, köşe başlarında video kameralar gibi önlemlerin çoğu ya yasalaştırılıyor ya da yasal zeminleri hazırlanıyor. George Orwell 'in 1984 adlı anti-ütopyasında bizi uyardığı dünyadan pek farkı yok. Elbette Orwell, dev veritabanları ile tuvalet alışkanlıklarımıza kadar bizi takip eden tekelleri, genetik müdahale yoluyla daha rahat paketlenmesi için dört köşe domateslerin üretileceğini, okul çağındaki gençler dahil kitlelere 'uyumlu olmaları için' prozac gibi anti-depresan ilaçların verileceğini öngörmemişti. Gerçek her zaman hayal gücünü aşar.
Bunları demişken, 11 Eylül sonrasında, Amerikan yönetimi ve istihbaratının, teknoloji ve teknoloji firmalarıyla ilişkilerine bakmanın ilginç olacağını düşündük. Çizdiğimiz tablonun gelecekte neler getirebileceği üzerine yorumu okuyucuya bırakıyoruz. Özetle, 11 Eylül saldırıları sonrasında, CIA'nin resmen desteklediği teknoloji firmaları ve teknolojiler giderek çoğalıyor, kapsam da genişliyor. Buna göre;
* Amerika'daki teknoloji firmaları,yönetimin büyüyen 'güvenlik' bütçesinden pay kapmak için dikkat çekici bir yarışmaya girdiler.
* Öncelikleri arasına, Amerika'yı 'siber-saldırılara ve yüksek-teknoloji suçlarına' karşı korumayı alan FBI, bu doğrultuda ciddi bir yeniden örgütlenmeye girişiyor ve Web üzerinde her türlü iletişimi dilediğince denetleyebilecek yetkiler istiyor.
2003'de 38 milyar dolar güvenliğe
11 Eylül saldırısından sonra, 2'nci. Dünya Savaşı'ndan bu yana en kapsamlı yapılanma değişikliğine giden Amerikan hükümetiyle iş yapmak isteyen firmaların sayısında ciddi bir artış gözleniyor. Söz konusu firmalara göre vatan sevgisinden kaynaklanan bu ilginin nedeni daha çok, 2003 yılında Amerika'da 'anayurt güvenliği' için 38 milyar dolar bütçe ayrılması gibi gözüküyor. Elbette Amerikan hükümeti enformasyon teknolojileri alımları alanında daha önce de cimri değildi, bilişim sektörünün yüzde yirmisine karşılık gelen yıllık bir 150 milyar dolar kaynak, federal, eyalet ve yerel yönetimlerce bilişim ürünlerine aktarılıyordu. Ama şimdi durumun rengi biraz daha değişik, aslında bambaşka amaçlar için geliştirilen yazılımlar dahil olmak üzere, hükümet kurumlarına 'güvenlik' sağlama amaçlı onbinlerce yazılım teklifinde bulunuluyor.
Bir yazılım firması, müşteri takip yazılımının teröristleri izlemekte kullanılmasını teklif ediyor. Bir başka firma ise, iş ortaklarının iletişim kurması için geliştirdiği uygulamaları, CIA ve FBI gibi hükümet kurumlarının bilgi paylaşmakta kullanabileceğini savunuyor. Diğer yandan, ticari kargo sevkiyatlarını takip etmekte kullanılan bir teknolojinin, terörist saldırılara özellikle maruz kalabileceğinden korkulan limanlardaki konteynırları izlemek için kullanılması öneriliyor.
Müşteri İlişkileri İdaresi yazılımları [CRM - Customer Relationship Management] alanındaki çalışmaları ile tanınan Siebel Systems, 11 Eylül'den sonra 'anayurt güvenliği'ni destekleyici çalışmalarda öne çıkan firmalardan. Firmanın daha önce müşterileri ve pazarlama verilerini izlemek için geliştirdiği yazılım, şimdi teröristleri izlemek için yeni kurulan Ulaştırma Güvenliği Ajansı'nda kullanılıyor. Siebel CEO'su Tom Siebel, teknoloji ile 'anayurt güvenliğini 'evlendirmek' için konferanslar düzenlenmek peşinde; firmanın bir dönem gazetelere verdiği tam sayfa ilanlarda 11 Eylül'deki uçak kaçırma olaylarının lideri olduğu iddia edilen kişinin resmi ve yanında 'Yarının Muhammed Atta'ları Kim?' manşeti vardı. Siebel'in yeni kurulan 100 kişilik 'anayurt güvenliği' bölümü sorumlusu Matt Malden, 'hükümet istihbarat ajanlarının verimliliği ve üretkenliğinde devrim yaratacak ürünler geliştireceklerini' söylüyor. Aslında bu söylem ülke çapında onlarca 'anayurt güvenliği' konferansında firma yetkililerinin ağzında yankılanıyor. Her ne kadar Siebel yetkilileri bu çalışmaların temelinde kazanç arzusundan çok, terörist eylemleri durdurma konusunda samimi bir istek olduğunu söylese de; bir çok kişi, Siebel ve başka bir çok firmanın, düzenlenen saldırının yarattığı havadan faydalanmaya çalıştığı görüşünde.
Amerikan hükümetine yeni projeler
Yeni dönemde hükümete yapılan ilk tekliflerden birisi, 25 yıl önce yeni kurulduğunda da CIA için veritabanları oluşturan Oracle'dan geldi. 11 Eylül saldırılarından hemen sonra, Oracle CEO'su Larry Ellison, ulusal bir kimlik kartı sistemine geçilmesi için bütün medyalarda demeçler vermeye başladı. Aralık ayında ise Oracle, ulusal güvenlik alanında bir veritabanı oluşturulmasında kullanılmak üzere bir hükümet kurumuna 9i veritabanı yönetim yazılımını bağışladı.
Oracle, bir yandan da Sun Microsystems, Electronic Data Systems ve PwC Consulting ile birlikte, Ulaştırma Güvenliği Ajansı ile diğer federal ajansların biyometrik teknolojileri kullanabilmeleri için yardım sağlıyor. Biyometrik yöntemlerle, havalimanı çalışanları ve uçak yolcuları arasında teröristler olup olmadığı takip edilecek. Biyometri, tanım olarak, insan vücudunun 'özgün faaliyetleri ve göstergeleri' yardımıyla kişilerin teşhis edilmesi. Daha yaygın kullanılan biyometri uygulamaları arasında, göz retinasından, parmak izinden vs. kimlik belirlenmesi bulunuyor.
Yeni Dönemde FBI
Yeni dönemde FBI, siber-suç ve teknoloji konularına odaklanıyor. FBI Direktörü David Mueller'in ifadesine göre, FBI'ın öncelikleri arasında artık 'Amerika'yı 'siber-saldırılara ve yüksek-teknoloji suçlarına' karşı korumak' da var. Kapsamlı bir yeniden örgütlenmeye girişen FBI, terörizmi engellemek için daha fazla kaynak ayırmaya ve yeni ajanlar eğitmeye karar vermiş durumda.
Geçtiğimiz aylarda duyurulan yeni 'Siber Bölüm', FBI'ın teknoloji alanındaki çalışmalarını koordine edecek. Bu bölümün kapsamı, Internet'in, bilgisayar sistemleri ve ağlarının 'suç oluşturan faaliyetlerin araçları ya da hedefleri olması' durumunda federal araştırmaları yönetmek.
Yeni dönemde FBI, terörizmle savaş adına, sayısal ortamda kişilerin bıraktıkları izleri toplamayı ve incelemeyi hedefliyor. Amerikan yönetiminin bireyleri izleme yetkilerinin genişlemesi ciddi tartışmalar yaratırken, Amerikan Adalet Bakanlığı, federal araştırmacılara kamuya açık veritabanlarını tarama ve Web kullanımını gözetleme yetkisi verilmesi önerileri üzerinde çalışıyor. Bu yetkiler verilirse; FBI, bilgisayar teknolojilerini kullanan kişilerin nelerle ilgilendiğine, neler yaptığına, kimlerle nasıl ilişkiler kurduğuna ve neler söylediğine dair dilediğince veri toplayabilecek. Bu yeni düzenlemelerin savunucuları, 11 Eylül benzeri saldırıların önlenmesi için FBI ve CIA'nin elini kolunu bağlayan kısıtlamaların kaldırılması gerektiğini söylüyor. Diğer taraftan sivil hakları koruma adına çalışan gruplar, bu önerilerin 1950 ve 1960'lı yıllarda çok sayıda Amerikan vatandaşı hakkında dosyalar tutulduğu günlere geri dönüş sürecinde bir adım daha olduğunu söylüyor. Center for Democracy and Technology yetkililerinden Jim Dempsey'e göre, FBI, online ortamda neler söylediklerine bakarak, kişileri terörist olarak tanımlayabilecek yetkiler istiyor.
Sivil haklar savunucularına göre, FBI'ın teröristlere karşı savaşması için gerekli olduğunu söylediği yetkiler verildiğinde, gelişmiş teknoloji sayesinde kişiler hakkında istenen bilgiler toplanıp, istenen şekilde kullanılabilecek. Bankalar, Kredi Kartları Merkezleri, ISP'ler ve diğer veri tabanlarındaki bilgiler, gözetleyici video kameralardan alınan görüntüler, telefon konuşmaları gibi bir çok bilgiyle, herkesin dini, siyasi ve kişisel tercihleri veri tabanlarına kaydedilebilecek ve istendiğinde soruşturma açmakta kullanılabilecek.
Bir çok kişi, bütün bunları, 11 Eylül sonrası dünyada Amerikalıların güvenlik içinde yaşamaları için ödemeleri gereken bir bedel olarak göstermeye çalışıyor.
CIA'nin desteklediği projeler
CIA'nin 3 yılı aşkın süredir resmen desteklediği teknoloji firmalarına ve bunların ürünlerine bakmak ilginç olabilir. Bu yeni teknolojilerin, önümüzdeki yıllarda 'kamusal ve kurumsal güvenlik' dışında hangi alanlarda kullanılabileceğine dair kehanetlerde bulunmaktansa, yorumu okuyucuya bırakalım.
CIA desteği, 1999 yılında kurulan In-Q-Tel adında bir firma [*] üzerinden sağlanıyor. Buradaki amaç, CIA'nin ilgilendiği teknolojileri geliştiren firmaların güçlendirilmesi ve bu firmaların ürünlerini hükümete satmalarına yardımcı olunması. Diğer girişim sermayesi firmalarına benzer bir modelde işleyen In-Q-Tel, yeni kurulan ve mevcut firmalarla, üniversitelerle ve araştırma laboratuvarlarıyla çalışıyor.
Genel olarak tanımlamak gerekirse, In-Q-Tel, veri toplama, analiz etme, idare etme ve dağıtma alanındaki yeni teknolojilerle ilgileniyor. In-Q-Tel'in destek verdiği firmaların alanları arasında Şunlar sayılabilir.
* Internet'te arama
* Veri ve bilgi yönetimi
* Güvenlik
* Dağınık veri toplama
* Uzay bilgi sistemleri
Son üç yılda In-Q-Tel, 30 firmaya fon sağladı. Bunlar arasında, Browse3D, Graviton, Northern Light, Stratify, SafeWeb, Zaplet [*] gibi firmalar bulunuyor; bu firmaların geliştirdikleri teknolojilerden 12'si Amerikan hükümeti tarafından kullanılıyor. 11 Eylül saldırısı sonrasında, desteklenen firma ve teknoloji sayısı giderek artıyor.
Adı geçen firmaların teknolojileri şöyle özetleyebiliriz:
Browse3D: Kullanıcıların Web'de nerelerde, nasıl ve ne zaman gezinme alışkanlıkları olduğu konusundaki bilgileri 3 Boyutlu görüntülülerle sunan bir web tarayıcısı;
Graviton: Firmaların algılayıcılar yardımıyla çevre koşullarını uzaktan takip etmelerine yeryüzünün her tarafında haberleşmelerine olanak sağlayan telsiz ağ;
Northern Light: Kişisel gereksinimlere göre özelleştirilebilen arama yazılımı ve ilgili hizmetler;
Stratify: e-postalar ve internetten iletilen başka tür belgelerde bulunan türden 'gelişigüzel yapıdaki' verileri sınıflandıran bir yazılım;
SafeWeb: Internet'te gezinenlerin kimliklerini saklamalarına ve 'cookie'leri engellemelerine olanak sağlayan güvenlik yazılımı;
Zaplet: e-posta temelli 'birlikte iş yapma' yazılımı. E-posta alıp, göndererek, firma içindeki her türlü uygulama gerçekleştirilebiliyor.
Çoğu yeni de olsa, adı geçen teknoloji firmalarının kendi pazarlarındaki yerleri oldukça sağlam görünüyor; yatırımcılarının ve müşterilerinin çoğu dünyada önde gelen firmalar arasında yer alıyor.
Graviton'un diğer kurumsal ortakları ve yatırımcıları arasında Siemens, Qualcomm, Omron, Mitsui, Sun Microsystems, Motorola, Royal Dutch/Shell ve Global Crossing gibi firmalar da bulunuyor. 1999'da kurulan Zaplet'in yatırımcıları arasında, Cisco Systems, Novell, Oracle Corporation ve Research In Motion [RIM] gibi firmalar da var.
Yine In-Q-Tel'in desteklediği teknoloji firmaları arasında olan Intelliseek, Internet'ten intranetlerden ve extranet'lerden seçilmiş ve kişiselleştirilmiş içerik arama çözümleri sağlıyor. Firmanın Web'in gezebileceğimiz kısmından 2,5 ila 10 misli kadar daha büyük olduğu iddia edilen bir 'görünmez Web' içerisinde arama yapmaya yönelik uzmanlığı da var. 'Görünmez Web' üzerinde, basit HTML sayfaları yok; içerik arşivlerinde, kataloglarda vs. tutulan bilgiler var. Bilinen arama motorları buralarda arama yapamıyor.
1997 yılında kurulan Intelliseek'in müşterileri arasında Ford Motor Company, Nokia ile Procter and Gamble'da bulunuyor. Diğer yatırımcılar arasında ise, Ford Ventures ve Nokia Ventures gibi firmalar da var.
In-Q-Tel'in yatırım yaptığı bir diğer firma olan Tacit Knowledge Systems, kurumların bünyelerindeki becerilerin ve insan kaynaklarının sürekli ve otomatik olarak envanterini çıkarma çözümleri sağlıyor. Böylece, gerektiği zaman her türlü uzmana hızla erişilebiliyor. Tacit'in müşterileri arasında, ChevronTexaco, Unisys, J.P. Morgan, Hewlett-Packard, In-Q-Tel, Eli Lilly ve Northrop Grumman da bulunuyor.
In-Q-Tel: Yatırımdan Teknoloji Geliştirmeye
Yeni gelişen teknoloji firmalarına yatırım yapmanın ötesinde, In-Q-Tel bir çok teknoloji geliştiricisi ile [firmalar, kamu ve özel laboratuvarlar, üniversiteler vs.] birlikte çalışıyor. Buradaki amaç, mevcut teknolojilerin açığa çıkmamış yönlerini geliştirmek, yeni ticari fırsatları belirlemek ve In-Q-Tel'in müşterilerine yeni ürünler sağlamak.
In-Q-Tel'in birlikte çalıştığı teknoloji ortakların birisi olan Divine, 'birden çok dilde arama yapmak' için kurumlara ve kişilere çözümler sağlıyor. Firmanın arama motoru olan Northern Light, yedi bini aşkın metin kaynağı ile, altmıştan fazla gerçek zamanlı ticari ve haber kaynağından oluşan bir araştırma kütüphanesine sahip.
In-Q-Tel'in birlikte çalıştığı bir diğer teknoloji firması ise, arama motoru sayesinde, Internet'in ilk zamanlarından beri adını pek çok kişiye duyuran Inktomi. Inktomi, Internet'te ve dünya çapında iletişim ağlarında bilgi arama, yayınlama ve dağıtmak amacıyla çözümler sağlıyor. Inktomi ürünlerini kendisi doğrudan sattığı gibi, dünyadaki iş ortaklarıyla işbirliği içerisinde, bir çok hizmet biriminin 'içerisine gömülü' çalışan 'Inktomi içerik ağı yazılımları' mevcut. Inktomi'nin müşterileri ve iş ortakları arasında, America Online, AT&T, Dell, Hewlett-Packard, Merrill Lynch, Microsoft, Nokia, Sun Microsystems ve Yahoo ! gibi önde gelen firmalar bulunuyor.
Sonuç olarak, bütün bu gelişmeler göz önüne alındığında, bu yeni bir eğilim olmasa da, dünyada yazılım geliştiricileri, değişik alanlarda son kullanıcıya yazılım hizmetleri sunan büyük firmalar ve 'güvenlik' adına bireyleri izleyen kurumlar arasındaki ilişkiler, giderek daha açıkca görülebilen yeni bir modele göre şekilleniyor.
Dipnotlar
[*] 11 Eylül saldırısından hemen sonraki haftalarda, 2001 Ekim ayında Amerika'da çıkan bir kanun olan 'The Patriot Act' yani Türkçesiyle 'Yurtseverlik Kanunu', 'yurdunu seven her Amerikan yurttaşının katlanması gereken bazı durumları [bireysel özgürlüklerinin artık geçerli olmadığı durumları] belirliyor. Yazar James Bamford tarafından 'kitlesel imha silahlarının dinleme-gözetleme alanındaki eşdeğeri' olarak tanımlanan bu kanun, özellikle sivil hakları savunan kuruluşlardan tepki topluyor. Aralarında ACLU [American Civil Liberties Union] ve Electronic Privacy Information Center'in de bulunduğu bir koalisyon olan Free Expression Network'e göre, 'demokrasiye temel bir tehdit' olan bu kanun, güvenlik görevlilerine kişilerin her türlü etkinliğini gözetlemek ve denetlemek için geniş yetkiler veriyor.
[*] İşin ilginç tarafı, İngiltere'de, eskiden beri bu tür 'güvenlik paranoyaları'nın ön saflarında gururla yer alan Thatcher'in eski partisi, 'sağcı' Muhazafakar Parti artık bu yarışta bayrağı yitirdi. Şimdi, Tony Blair'in 'solcu' İngiliz İşçi Partisi, toplum güvenliği adına bireylerin neredeyse sınırsız izlenmesini sağlayacak politikalar geliştirmede herkesin önünde. İngiltere'de hükümetin önerdiği zorunlu kimlik kartı, aslında; bizdeki nüfus cüzdanı, askerlik bilgileri, ikametgah il muhaberi, temiz kağıdı, SSK sicili, vergi numarası ve trafik kayıtlarını bir araya toplayan bir kimlik.
Avrupa'da da iç açıcı olmayan gelişmeler var. 11 Eylül sonrasında Amerika'nın bastırmasıyla, Avrupa Birliği içerisindeki bütün telekomünikasyonun topyekün gözetlenmesini sağlayacak yasal düzenlemeler getirilmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz aylarda Avrupa Parlementosu'nda kabul edilen düzenlemelere göre, Internet firmaları, gelecekte yapılabilecek araştırmalarda kullanılmak üzere, sitelerindeki bilgileri saklamak zorunda kalacaklar.(NK)
[*] http://www.in-q-tel.com
[*] http://www.browse3d.com/index.htm
http://www.graviton.com
http://www.northernlight.com
http://www.stratify.com
http://www.safeweb.com
http://www.zaplet.com
* Vurgular ve arabaşlıklar Bianet'e aittir.