"İşkence sistematik olarak sürüyor, cinsel işkence de yaygın olarak uygulanıyor" diyen avukatlar, müvekkillerinin iddialarını, hazırladıkları bir raporla Uluslar arası Af Örgütü'ne de iletti.
Karakaş ve Keskin, halen cezaevinde bulunan müvekkilleri S.Y.'nin 24-27 Eylül arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde gözaltında kaldığı süre içinde yaşadıklarına dair iddialarını şöyle anlattı:
S.Y.'nin anlatımıyla işkence ve cinsel şiddet
Halen Cezaevinde bulunan müvekkilimiz S.Y.'nin 24-27 Eylül 2002 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde gözaltında kaldığı süre içinde yaşadıkları aşağıdaki gibidir.
Başvurucu 24 Eylül 2002 tarihinde saat 16.30 sıralarında Göztepe Çeşme durağında ablasının evinden yeğeni ile birlikte çıktıktan sonra bulunmaktaydı. Sivil 3-4 polis arabası ve çok sayıda sivil polis herhangi bir şey sormadan yalnızca kimliğine baktıktan sonra gözaltına alırlar. Arabanın içinde kendisine başka bir isimle hitap ederler ve yeğenini bir başka arabaya alırlar.
Başvurucu İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine getirilir ve bayan polisler tarafından üst araması yapılır. Bu işlemden sonra başvurucuya bağırıp çağırmaya başlarlar. Başvurucu daha sonra bulunduğu zemin kattan alınarak üst katlara çıkartılır. Kendisini örgüt üyeliği ile suçlarlar ve suçlamaları kabul etmeye, her şeyi anlatmaya ve kendileri için çalışmaya zorlarlar. Başvurucu suçsuz olduğunu söyler, bunun üzerine gözlerini kırmızı bir bez parçası ile bağlarlar. Başvurucunun oturmasına o zaman kadar zaten izin verilmemiştir, bu kez de gözleri bağlı olarak tutulur. Başvurucunun ellerinin duruşuna bile karışırlar ve müdahale ederler. Bu sırada üst olduğu anlaşılan bir görevli gelir ve kendisi hakkında her şeyi bildiklerini, sadece itiraf etmesini beklediklerini söyler ve gözdağı verir. Bu ortamda bulunan ve başvurucunun ses tonundan tanıyıp sarı birisi olarak tanımladığı görevli, kendisine çok kötü davranır. Gözleri bağlı olan başvurucunun duyacağı biçimde, adeta bir kadın ile cinsel ilişkiye giriyormuş tarzında sesler ve iniltiler çıkartır. Yine bu kişi sürekli küfürler eder ve defalarca kere başvurucunun ağzını açıp içine tükürür, diğer görevliler ise başvurucunun ellerini arkadan tutarlar, ardından da başvurucunun kafasına rastgele vurur, ağzındaki tükürüğü atmasına engel olup yutmasını sağlar. Aynı anda görevliler kendisine kaba dayak uygulaması yaparlar. Aynı anda başvurucunun bedenine dokunurlar ancak bu sırada giysileri üzerindedir.
Suçlamaları kabul etmeyen başvurucuyu sürekli aşağıya indirmekle ve daha vahim şeyler yapmakla tehdit ederler. Gece uyumasına ve oturmasına izin vermezler. Yiyecek ya da su da vermezler. Bazen gözlerini açarlar, bir süre sonra yeniden kapatırlar. Yine başvurucuya zorla hareket yaptırırlar, bu sırada da dalga geçip kendisine onur kırıcı muamelede bulunurlar. Başvurucunun hareket yapmayı reddettiği zamanlarda ise dövmeye başlarlar. Başvurucu bu süre içinde ağzının içine tükürülmüş olmasının da etkisi ile birkaç defa kusar. Başvurucu kendisinin sürekli olarak kafasına vurulduğunu, bu yüzden sersemlediğini, saçlarından tutup kendisini yerlere attıklarını, sık sık "fahişe, kendini ne hallere soktun, senin fahişeden ne farkın var" biçiminde sözler söylerler. Yine bakire olup olmadığını sorarlar. Alevi olması nedeni ile aşağılayıp, "sizin için fark etmez, siz böyle şeylere alışkınsınız" derler. Tunceli kökenli olmasını da kınarlar ve dalga geçerler.
Sabah vardiya değişimi sırasında (öyle tahmin ediyor) başvurucuyu aşağı kata indirirler. Aşağıda gözlerini bağlarlar. Sarı olarak tanımladığı olduğunu sandığı polis yine ağzını açıp içine tükürür ve yutması için kafasına vurur ve tükürmesine engel olur. Bunu çok kere tekrar eder. Başvurucuya soyunmasını söylerler, başvurucu içinde bulunduğu çaresizlikte söyleneni yapar, bu sırada yine polisler hep birlikte küfredip dalga geçerler. Gözleri bağlı olan başvurucuyu yere yatırırlar. Bir polis de soyunur ve başvurucuya dokunur, vücudunu eller ve cinsel organını başvurucuya sürter. Ancak tasaddi boyutunda kalır, tecavüz etmez. Penislerini başvurucunun cinsel organlarına ve vücuduna sürtme işlemini başvurucunun ayakta olduğu zaman da sürdürürler. Bu işlemden sonra başvurucuyu yine çırılçıplak halde bir lavaboya götürürler ve üzerine tazyikli soğuk su sıkarlar.
Başvurucuyu gözaltında olduğunun sonuncu gününde, yine çırılçıplak soyarlar ve taciz ederler. Hatta bir polis de soyunur ve bu kez başvurucuyu yere yatırıp üzerine uzanır. Ancak yine sonuna kadar götürmez. Yine son gün başvurucuya tazyikli su sıktıklarında hortumu makattan kendisine sokacaklarını söylerler. Hatta hortumun bir kısmını da zorlayarak makatına sokmaya çalışırlar. Başvurucu bu sırada yere düşer.
Gözaltında bulunduğu süre içinde sürekli olarak dövüldüğünü ifade eden başvurucu, özellikle karnına ve vagen-uterus üzerine tekmelerle vurduklarını, bunun etkisi ile olsa gerek kanama geçirdiğini, kendisine yönelik tecavüz girişimi, taciz ve sarkıntılığın bu haline rağmen sürdürüldüğünü belirtmektedir. Başvurucu yine gözaltında iken zorla diğer kişiler ile yüzleştirildiğini ve onları suçlamaya zorlandığını anlatmaktadır.
Başvurucu 27 Eylül 2002 tarihinde İstanbul DGM Savlığına sevk edilir. Burada Adli Tıp Hekimine gördüğü işkenceyi anlatır. Hekim kendisini çok ayrıntılı muayene eder, sırtında ve omuzlarında bazı işkence izleri tespit eder.
Başvurucu halen Bakırköy Kadın ve Çocuk Ceza ve Tutukevinde bulunmaktadır. Yaşadıklarının etkisinden kurtulamayan başvurucu, konuşması sırasında sık sık ağladı ve bu nedenle görüşmeye ara verilmek zorunda kalındı. Suç duyurusunda bulunmak isteyen başvurucunun kendi girişimi ile Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevki için girişimde bulunuldu ancak henüz sevki yapılmadı.
İşkencenin fiziksel ve psikolojik etkileri
Psikolojik olarak çok etkilenmiş. Düzensiz kanamaları var, karnından aldığı tekmelerin etkisi ile ağrı çekiyor. Sık sık ağlıyor ve sürekli sigara içiyor. Tedavi olmak istediğini belirtmekte ve yardım istemektedir. Uykusuzluk ve bu yönde düzensizlik yaşıyor ve konsantrasyon güçlüğü çekiyor. (BB)