Kitap fiyatları 35 milyon
Bir başka arkadaşıma telefon ettim, onun henüz bir işi var ama giderek iş olma niteliğini yitiriyor. Dördüncü sınıfa başlayan oğlunun kitaplarını sorar sormaz, ezbere kalem kalem anlattı. Dilbilgisi, Türkçe ve Bütün Dersler yardımcı kitabı 16 milyon TL tutmuş. Henüz hocalar tek tek tercih ettikleri kitapları söylemedikleri için hepsi alınmamış, tahmini 35 milyon kadar tutacak. Kitap fiyatları 2-3-4 milyon arasında seyrediyor.
Kitapla bitse iyi. Arkadaşım, pantolon, ayakkabı, çorap, marka, gömlek için 100 milyon, defter kalem için de 23 milyon ödemiş. Çanta geçen yıldan idare edebilir; buna seviniyor ama pergel, atlas gibi isteklerin de sıra beklediğini ekliyor.
Her okul bitiminde çocukların rafı, masası, varsa odası genel bir temizlikten geçer. O defterler, kimi zaman belki de kapağı bile açılmamış kitaplar kapının kenarına yığılır. Hani bir ihtiyacı olan çıkar, diye kitaplar bir süre bekler, sonunda bir yerleri boylar. Artık, o kitapların kitap olarak kullanılma olasılığı çok aza inmiştir. Kitaba ihtiyacı olanlarla, artık o kitaba ihtiyacı olmayanlar bir türlü buluşamaz. Gerçi gazetelerde, "kitaplar bitpazarında" gibi başlıklarla ikinci el kitap satışı haberleri okumaya başladık.
Ders kitapları pazarı
Bit pazarlarıyla sorun çözülmez, olsa olsa ders kitapları yayıncılığı sektörünün bu "gelişme"den azıcık canı sıkılır. Bu hakikaten çok büyük bir sektör; trilyonlar, belki de katrilyonlarla ifade ediliyor. Arada, kitap basmaktan değil ama ders kitabı basmaktan büyük paralar kazananlardan söz edilir; o kadar çok kazanırlar ki başka alanlara, sözgelimi "prestij" babında edebiyat, sanat üzerine kitaplar basmaya falan kayarlar. Yine söylenenlere bakılırsa, bu sektöre girmek de o kadar kolay değildir. Öyle, "bir büro tutayım ben de ders kitabı basayım" diyemezseniz.
Bu yıl ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin sayısı; 13 milyon 500 bin. Ortalama her öğrenci en az 4 kitap alıyor desek, 54 milyon kitap gerekiyor. Ortalama bir kitaba 3 milyon fiyat koyalım, sonuç: 172, 000, 000, 000, 000... Bu nasıl okunuyor? Üstelik, bu sonuca, en iyimser hesaplarla vardık. Düşünsenize; herhangi bir kitap beş bin sattığında, "iyi" kabul ediliyor bu ülkede.
Biz anneler ve babaların önünde, mevzu çocuklarımızın okulu olunca, akan sular durur. Hayatın başka alanlarında sorguluyor, tartışıyor, itiraz ediyor olsak bile iş çocuğun okuluna geldi mi susarız. Ya çocuğa dünyayı zehir ederlerse, kaygısı bizi her türlü sorudan uzaklaştırır.
Öğretmen sendikaları göreve
Her yıl yüz binlerce kitap çöpü boyluyor; çöplerden toplanan kitaplar yeniden kitap olup bize dönüyor. Biz de, bu döngüye para ödemeye devam ediyoruz. Tabii, sorgulamaya çekindiğimiz konulardan biri de çocuklarımıza onca para vererek aldığımız, almakta zorlandığımız kitapların içindekilerdir. Bu konuyu da atlamasak, fena olmaz gibi.
Dünyanın kimi yerlerinde uygulandığı üzere, kitaplar neden parasız değil, yani devlet neden kitapları dağıtmıyor, kullanılan kitaplar yıl sonunda neden iade edilip sonraki yılın öğrencilerine verilmiyor? Üstelik, bizler her türlü beyanname verirken, eğitime katkı sunmaya devam da ediyoruz.
Anne babalar örgütlü değiller. En fazla okul aile birlikleri vardır ki, onların da içinde sahiden veli örgütlenmesi denebilecekler çıkar mı acaba?
İş, öğretmenlere, öğretmenlerin örgütü sendikalara düşüyor. Neden "parasız kitap" kampanyası başlatmıyorlar? Ey sendikalar, siz başlatın, biz anneler, babalar sizinle birlikte olalım; bakarsınız okula bu yıl başlayan minikler bile bu kampanyaya katılır. Arkadaşımın kızını okula kitapsız gittiği için üzmeye kimin hakkı var? (NA)