Bu sürecin başladığı Eylül 2002'den bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri, olayın güvenlik boyutu başta olmak üzere kendisiyle ilgili konularda, devletin bütün kurum ve kuruluşlarıyla yakın işbirliği içerisinde yüzlerce yıllık devlet geleneğine yakışır ciddiyetle, kendisine verilen yetki ve sorumluluklar çerçevesinde müttefik askeri yetkililerle görüşmeler yapmıştır.
Bu görüşmelerde, TBMM'nin onay vermesi şartıyla, ülkemize gelecek yabancı ülke silahlı kuvvetler mensuplarının hareket tarzları, işbirliği ve koordinasyon esasları ve diğer detaylar belirlenmiştir.
Görüşme sonuçları ve değerlendirmelerimiz her aşamada yetkili makamlara iletilmiştir. Diğer yandan yaklaşmakta olan bir savaşta karşılaşılması muhtemel durumlar için kendi hazırlıklarımızı geliştirmeye, eksikliklerimizi tamamlamaya ve ulusal güvenliğimiz için gerektiğinde uygulanmak üzere çeşitli planlar üzerinde çalışmalara devam edilmiştir.
Bütün bu müşterek ve koordineli çalışmalar ve alınan kararlar sonunda, gerektiğinde yabancı kuvvet kabulünün hazırlıklarının yapılabilmesi için TBMM, yerinde hazırlık müsaadesi isteyen birinci hükümet tezkeresini onaylamıştır.
Bu müsaadeye istinaden hükümet, bu hazırlığın hangi konulara göre yapılacağını ABD ile bir mutabakat belgesine bağlamış ve uygulanması sorumluluğunu TSK'ne vermiştir.
TSK, uygulamayı bu belgeye göre yapagelmiş ve halen buna devam etmektedir. Bilindiği üzere daha sonra ikinci tezkereyle TSK'nin yurt dışına gönderilmesi ve yabancı kuvvetlerin kabulüne ilişkin yapılan istek TBMM tarafından kabul edilmemiştir.
Bütün barışçı çabalara rağmen, savaşın kaçınılmaz olduğunun açıkça ortaya çıkması üzerine bu kez, ABD'nden hava sahamızın ivedi olarak kullanılmasına ilişkin bir istek alınmış ve bu istek üçüncü bir tezkereyle TBMM'ne sunulmuş ve ABD tarafından Saddam Hüseyin'e ülkesini terk etmesi için verilen iki günlük ültimatomun son günü TBMM tarafından onaylanmıştır.
Bu tezkerede bir öncekinde olduğu gibi TSK'nin gerektiğinde yabancı ülkelere gitme yetkisi de yer almıştır.
Verilen bu yetkinin devletimizin ilgili bütün kurum ve kuruluşları tarafından ulusal güvenliğimizin temini yönünde ve bölgesel istikrarın muhafazasının öneminin bilinci içerisinde en uygun şekilde kullanılacağından hiç şüphe duyulmamalıdır. Şu anda bildiğiniz gibi Irak'ta savaş şiddetini arttırarak devam etmektedir.
ABD askeri uçakları hava sahamızı kullanmaya başlamıştır. TSK, Irak'ta oluşabilecek ve milli güvenliğimiz için tehlike oluşturabilecek muhtemel durumlar plan ve hazırlıklarını yapmış olarak gelişmeleri yakından izlemektedir.
Bildiğiniz üzere Kuzey Irak'ta bir süredir bazı TSK unsurları bulunmaktadır. Bu kuvvetlerimizde vaki olabilecek bir saldırı, savaşın beklenmedik gelişmelerine bağlı olarak oluşabilecek büyük bir mülteci akını olasılığının baş göstermesi bölge silahlı güçlerinden birinin diğer birine veya sivil halka saldırıda bulunması suretiyle oluşabilecek istikrarsızlık en önemli güvenlik mülahazalarımızdandır.
Bu ve benzeri tehdit ve tehlikelerin ortaya çıkması ve halen orada olan kuvvetlerimizin buna mani olamayacağının anlaşılması durumunda TSK'nin Kuzey Irak'a ilave kuvvet göndermesine karar verilebileceğini değerlendiriyorum. Ancak bu bölgede stratejik müttefikimiz ABD, halen savaşmakta olduğundan, eylemimiz ABD ile koordine edilecek ve yanlış anlamalara imkan verilmemesi için gerekli diğer girişimlerde bulunulacaktır.
Şayet gelişmeler böyle bir noktaya gelirse, Kuzey Irak'a savaşmak veya işgal etmek için girmeyeceğiz. Sürekli bir tampon bölge oluşturmak gibi bir niyetimiz yoktur. Savaşın bilinmezlikleri dikkate alındığında Kuzey Irak'ta olası istikrarsızlıkların önlenmesinde, oradaki gruplara en büyük dost desteğini, eskiden olduğu yine biz sağlayacağız.
Kendimizi savunma hakkımız dışında sıcak bir çatışmaya girmeyeceğiz. Hiçbir gizli emelimiz yoktur. Hiç kimseye düşmanca bir duygu beslemiyoruz ve beslemeyeceğiz.
Bütün şeffaflığımıza, politikalarımızın açıkça deklare edilmesine ve geçmişteki uygulamalarımızın herkesçe bilinmesine rağmen bu konuda bazı dost, müttefik ülke ve kurumların Türkiye'ye yönelik şüpheci, haksız ve bazen de kırıcı söylemleri Türk halkını derinden etkilemektedir.
Denizler ötesinde kendilerine tehdit olduğunu söyleyenlerin, aynı tehdidin hududunun hemen ötesinde olduğunu söyleyen Türkiye'yi inandırıcı bulmamalarını anlamakta güçlük çektiğimi ifade etmek isterim.
Harekata ilişkin gelişmeler, Türkiye'nin jeopolitik, stratejik değer ve önemini açıkça herkese bir kez daha göstermiştir: Biz bölgenin önemli ve güvenilir bir ülkesiyiz.
Çeşitli menfaat odaklarının yanıltmalarına inanarak, Türkiye'nin bu seçkin özelliklerine gölge düşürecek hareket tarzlarına başvurmak ya da bilerek ya da bilmeyerek bunlara vasıta olmak, Türkiye'nin bölge istikrarına katkıda bulunmak elastikiyetini yok edebilecektir.
Şayet, bir gün işler kontrolden çıkarsa, dilerim bu dostlarımız şimdi karşı çıktıkları hareketleri yapmamızı bizden istemek zorunda kalmasınlar.
Sayın basın mensupları, Irak'ın kendini savunma imkanlarını ortadan kaldırmayacak tarzda silahsızlandırılması, öncelikle kitle imha silahlarından arındırılması, bölgemizin ve ülkemizin istikrar ve güvenliği için hayati öneme haizdir. Ancak bu savaş bizim savaşımız, bu görev bizim görevimiz değildir. Irak'ın toprak bütünlüğü ve petrol kaynaklarının Irak halkının tamamına ait olması bilindiği üzere her zaman ifade edegeldiğimiz dış politikamızdır.
Bu harekat sonucu Irak'ın ulusal bütünlüğü içerisinde hür ve demokratik dünyanın şerefli bir üyesi olması, ülkesini komşu ülkelere tehdit oluşturan terörist unsurlardan arındırması, Irak halkının layık olduğu güvenlik ve refah seviyesine ulaşması en büyük arzumuzdur.
Değerli basın mensupları Avrasya'da ilerideki onyıllara uzanan çok önemli politik, ekonomik, sosyal ve askeri gelişmeler olacaktır. Yeniden yapılandırılacak bu coğrafyada mesele hangi çağdaş seviyede bir ülke ve hangi ülkeler topluluğunun içinde olacağımızdır.
Savaşın ne kadar süreceğini kestiremiyoruz. Ancak akıl ve sevgiden başka her şeyin yedeği olmalıdır öğretisinden hareketle, savaşın beklenmeyenlerle dolu olduğunu, herşeye hazırlıklı olmak gerektiği düşünceleri daima rehberimiz olmuştur.
Ve buna göre hazırlıklarımızı yapmış durumdayız. Bununla birlikte halkımızın hiçbir endişeye kapılmadan huzur ve güven içerisinde yaşamını sürdürmesini öneriyorum.
Aynı zamanda, barışçıl gayretlerimizin tezahürü olarak hala izinlerin kaldırılmadığını, terhislerin durdurulmadığını, askerlik süresinin uzatılmadığını, seferberlik veya sıkıyönetim ilanının teklif edilmesinin düşünülmediğini ve siz değerli basın mensuplarının ve yüce ulusumuzun dikkatine sunmak istiyorum.
Değerli basın mensupları, hazırlıkları yerinde görmek, bilgi almak, komutan arkadaşlarımız, subay, astsubaylarımız ve mehmetçiklerimizle görüşmek üzere kuvvet komutanları ve jandarma genel komutanı arkadaşımla dün bölgede denetleme ve ziyaretlerde bulunduk.
Şunu iftiharla söyleyebilirim ki, yüce Türk milleti Türk Silahlı Kuvvetlerinden gücünden ve verilecek görevleri yapmaya her zaman hazır olduğundan emin olabilir.
Gördüklerimiz bize güven vermiş ve silah arkadaşlarımıza olan inancımızı pekiştirmiştir. Hiç kimse telaş etmemeli. Huzur ve güven içinde işlerini sürdürmelidir. Bizler görevimizin başındayız. Bu aşamada söyleyeceklerim bunlardır. (NM)