Bir tarafta MHP diğer tarafta bütün partiler yer aldı. Yani "AB ne derse kayıtsız şartsız kabul edelim "diyenlerle "Türkiye büyük ülkedir. Şartlarımızı ortaya koyalım, AB'ye başamız dik girelim" diyen biz MHP..İ
AB uyum yasalarının meclisten geçtiği gece çok hüzünlendim. Gözyaşlarımı zor tuttum. Çünkü bu ülkede artık en büyük suç Türküm demek oldu..Türk Milleti artık AB'nin dayatmasıyla kendi kimliğini bile söyleyemez, horlanan, ülke konumuna sokuluyor.
"3 Kasım seçimlerinde MHP her konuda avantajlı. Seçim sonuçları yine herkesi şaşırtacak. Her şeyden önce lider avantajımız var. Siyasette ciddi, tutarlı, dediğini yapan, güvenilirliği tescil edilmiş Devlet Bahçeli gibi liderimiz var. Bu seçimlerde yüzde 22'lik oydan çok ciddi bir oy alacağımızı düşünüyorum."
Koalisyon ortaklarımızdan DSP ile ortak yönlerimiz fazla.Ulusalcılık anlayışımız birbirine çok yakın. DSP tabanında MHP'li olması gereken insanlar gördük. Seçimlerde bize bu tabandan da oy gelecek.
"3 Kasım'ın ardından ülkede üç dört partili bir meclis oluşacak. Bunlar MHP, AKP, CHP'dir. DYP'yi ise bundan sonraki süreçte yapacağı çalışmalar belirleyecek"
"Bu dönemde inanılmaz yapısal değişiklikler yaptık. Ama bunları halka anlatamadık. Bankalar en çok tartışılan konu oldu. Bankalar için siyasilerin arpalığı denildi. Şu dönemde bütün bankalar siyasilerin kontrolünden çıktı ve özelleşme sürecine girildi. Krizin en büyük sebebi bu bankalardı. Biz bu kara deliği kapattık. Halk bunu ilerde görecek. Biz o kadar sıkıntı çektik. O kadar düzenleme yaptık, bu yüzden yeniden iktidar olmamız lazım. Bu mecburi bir olaydır. Bizim yetiştirdiğimiz meyveleri başkaları yememeli"
"Milletvekilliği adaylığım için birçok ilden " Gel bizim oradan aday ol" diye binlerce mektup ve faks alıyorum. Trabzon'danda aynı şekilde istek ve arzu var. Buda bana gurur veriyor. Ben Trabzonluyum. Kendimi anlatmama gerek yok. Bulunduğum her platformda Trabzon'un hakkını savundum.
"Geçen seçimde arkadaşlarıma"Ben Trabzonu boşaltayım. Ankaradan aday olayım sizde Trabzon'dan gelin daha güçlü olalım" dedim öyle yaptım. Bu dönemdede Ankara'dan adaylığımı açıkladım. Ankara'dan aday olsamda Trabzon'u unutmam, bırakmam. "
"MHP'den milletvekilliği aday adaylığı için çok başvuru olması doğal. Çünki Türkiye'de MHP gibi ülkenin menfaatlerini en önde tutan anlayışa sahip bir parti yok. Adayları en iyi şekilde sıralayacak yol ve yöntemi bulacağız. Söylenecek çok söz var. MHP iyi bir vitrinle seçimlere katılacak.Tek başına iktadar olmaya çalışacağız."
"Adayların belli olmasının ardından Trabzon'a geleceğim. Arkadaşlara yardımcı olacağım, Trabzon'a yaptığımız yatırımlar tamamlanınca Trabzon'un çehresi değişecek. İktidarlar dönemine bakıldığında bu 3.5 yılda Trabzon en büyük hizmeti gördü. Bu icraatlarımızla ortada. Tabiki halkımızdanda oy istemekte hakkımız."
Sadece Trabzon'un değil Türkiye'nin yetiştirdiği en başarılı ve sevilen siyaset adamları arasına adını yazdıran, dobra dobra açıklamaları ile dikkat çeken, milletvekilliği ve bakanlığı döneminde Trabzon'a büyük hizmetler yapan MHP'nin cesur yüreği olarak tanınan partinin Devlet Bahçelidensonraki ikinci adamı Bayındırlık ve İskan Eski Bakanı Koray Aydın Karadeniz Gazetesi'ne çok özel açıklamalar yaptı. Başkentte konuğu olduğumuz Aydın ile yaklaşık 1,5 saat süren söyleşimizde gerek Türkiye gerekse Türkiye gündemiyle ilgili sorduğumuz sorulara büyük içtenlikle cevap verdi. İşte Koray Aydınve açıklamaları..
ÇARPICI AÇIKLAMALAR:
" Türkiye'de bu seçim kararının alınması sıradan bir olay değil. Bu sürecin halkımız tarafından çok iyi anlaşılması gerekmektedir. Türkiye seçim sürecine niçin girdi? Bunun iyice sorgulanması ve bilinmesi gerekmektedir. Mevcut hükümet Türkiye'nin yaşadığı krizden dolayı bir ekonomik istikrar programı uyguluyor. Buda kolay değil. Çünkü yapılan her icraat birilerinin canını yakıyor. Önemli olan siyasi iktidarlar açısından ekonomik istikrar programını uygulamaktır. Düşünün Türkiye onlarca yıllık ihmalin, yanlış yönetilmenin, vurdumduymazlığın, nemelazımcılığın bedelini ödeyeceği bir döneme girdi. Ben bunu şöyle söylüyorumki denizin bitip karanın göründüğü noktaya gelindi. Artık Türkiye öyle bir noktaya geldi ki işin idare eder bir tarafı kalmadı. Sonra bakıyım, sonra çözeriz diyeceğimiz zamanda değiliz. Ne yapmamız gerekiyorsa şimdi yapmalıyız. Böyle bir dönemde MHP hiç de sorumluluğu olmadığı halde büyük bir sorumluluk üstlendi. Bu aslında bir siyasi riskti. Ama ülkenin sıkıntılı, meşakatli ve zor döneminde "Önce ülkem ve millletim" diyen ve bu anlayışı benimseyen MHP'nin risk almasından tabi bir şey olamazdı. Biz bu riski üstlendik. Ekonomik istikrar programının tam oturduğu, ekonomik dengelerin yerleştiği, enflasyonun düşüşe geçtiği, dövizin normal seyrine girdiği bir Türkiye'de 2004 yılında seçim yapmak ve bu rahatlığın meyvelerini alarak seçime gitmek iktidar partileri açısından avantaj olmasına rağmen biz kimsenin beklemediği bir anda "Haydi seçime" dedik ve büyük destek gördük "
MHP TEK BAŞINA DİRENÇ GÖSTERDİ
" Türk halkı çok dikkat etmesi gereken bir süreçten geçiyor. Bu süreç AB ve onun önümüze çıkardığı fırsatlar. Yani Türkiye'ye yaptırılmak istenenler karşısında Türkiye sıkıştırılmış bir vaziyetteydi. Ellerini boğazımıza geçirmişler, bizim milli devlet yapımızı ve statümüzü tersine çevirecek, milli devlet aslını ortadan kaldırarak Türkiye'nin başına büyük sıkıntılar açacak konularda Türkiye büyük yaptırım ve zorlama ile karşı karşıya bırakıldı. Bu dış zorlamaya karşılık hükümet içinde MHP direnç gösterdi. Bir karşı duruş koydu. Özelllikle eğitim ve dil gibi meselelerden taviz vermiyeceğini ve bu yapıların değiştirilmesine katkı sağlamayacağını kararlı bir şekilde ifade etti. Bu söylemimizden asla vazgeçmedik.O zaman mademki MHP bu işe direnç gösteriyor, Türkiye'ye biz bu elbiseyi giydirmeliyiz diyenler her zaman olduğu gibi dar bir alanda üç beş sermayedarın kontrolünde yeni bir siyasi organizasyona girdiler. Organizasyonun içinde ne yazık ki hükümetin içinde olan bir parti de yer alıyor. Bu siyasi organizasyonla mevcut siyasi iktidarı değiştirerek dışardan bize zorlanan konuları rahatça uygulayacakları bir hükümet modelini ortaya koymaya çalışıyorlar. Bu çalışmalar sırasında genel başkanımız Devlet Bahçeli alışılmadık bir çıkış yaparak bu Türkiye'nin geleceğini yeniden tayin etme isteklerine karşın Milliyetçi ve Demokrat olmanın gereğini yaparak haydi seçim dedi. Yani dedik ki bu işi siz belirliyeceğinize halk belirlesin. Sizin dar odalarda yapacağınızı 67 milyon yapsın. O zaman gelin milli iradeye teslim olalım. Bu güne kadar iktidar partilerin içinde böyle sıkıntılı ve zor dönemlerde halkın sıkıntısının had safhada olduğu zamanda bu riski göze alarak halka gidebilen bir siyasi parti daha düşünemiyorum"
DERVİŞ ÜZERİNDEN ÇEVRİLEN DOLAPLAR:
" Türkiye'de Derviş üzerinden oynanan oyunlar, çevrilen dolaplar, filmler, onun Amerika ayağı, ve bir partinin parçalanması hemen onun ardından kalkıp Amerika'ya gitmesi ardından gelip solu toplama çalışmaları yapmasına bir anlam veremiyorum. Arkalarındaki medya gücünü de gördükçe, seçim konusunda ne kadar doğru bir karar verdiğimizi bir kez daha anlıyorum. Seçimi ilk duyduklarında bütün partiler şoke oldular. Hala kendilerine gelemediler. Dolayısıyla suni şişirmeler yapıyorlar. Yani solu ve sağı bir araya getirmeye çalıştılar. Öcü olarak kullandıkları da AK Parti. Yani AK Partiyi suni olarak şişirerek ona karşı ittifak yapalım diye bir karşı odaklanma meydana getiriyorlar. Aslında ne onların dediği kadar AKP güçlü. Ne de böyle bir siyasi belirsizlik var. İnşallah aklan kara 3 Kasımdan sonra halkın iradesiyle belirlenecek" ifadelerini kullandı.
MHP AK PARTİ BALONUNU PATLATACAK:
" Fazilet'in kapanmasının ardından bir grup Saadet Partisini kurdu. Diğer grupda AK Parti'yi kurdu. Ondan sonra bunun üzerinde gereksiz spekülosyonlar yapıldı. Türk siyasetinde ekonomik krizin yaşattığı bir şaşkınlık var. Halk siyasete kızıyor. Enterasandır bu kızgınlık hem iktidara hem de muhalefe idi. Böyle bir dönemde basının da gereksiz yere yaygara yapması sonucu vatandaşa sorulduğunda AK Parti'ye oy vereceğim cevabı alındı. Neden sorusu sorulduğunda ise cevap veremedikleri bir yapı ortaya çıktı. Ak Parti şu anda köpüğü büyük parti. Şimdi seçim zamanı. Gerçekler anlatılacak. Anlatıldıkça köpük ortadan kalkacak ve esas gövdesi meydana çıkacak. Esas gövdesi ise çok fazla bir şey değil. Fazilet'in bir bölü ikisi. Siyasetin esas sorgulanacağı döneme giriyoruz. Herkes iktidar partileri ve geçmişten gelenleri sorguluyor ama henüz AK Parti sorgulanmadı. Şimdi o sorgulanma başlıyacak. Ben AK Parti'yi şöyle değerlendiriyorum. Milli Nizam, Milli Selamet, arkasından Saadet arkasından da Fazilet kapandı. Ben din esaslı bir düzen kuracağım diyen partilerden Fazilet kapanınca, onların bir bölü ikisi biz uslandık dedi. Artık siz ne derseniz onu yapacağız. Gerekirse emir de alırız diyen bir parti oluştu. Bir insan emir almaya başladımı hiç bir şey yapamaz. Bunlar bir balondur. Bu balonun patlatılması gerekmektedir. Biz MHP olarak bu balonu patlatacağız ve içlerinin ne kadar boş olduğunu Türk milletine göstereceğiz "
GÖZYAŞLARIMI ZOR TUTTUM:
" Kamuoyu araştırmaları gerçeği yansıtmıyor, siyasette esas şekil ekim ayında belirlenecek. 99 seçimlerinden önce hangi anket MHP'nin oy alacağını söylerdi. Anketlerde bizi hiçbiri kısmına koyuyorladı. Biz yüzde 18 oy aldık. Bu nasıl bir kamuoyu araştırmasıdır. Beşte bir insanın oyunu alan bir partiyi ankette göstermiyorlardı. Aynı durum yine söz konusu. Görünüyorki ana gövde itibari ile varlığını en iyi devam ettiren parti MHP'dir. İktidarların dezavantajları var. Her kızgınlık onlardan soruluyor. Seçim kararı alınıp da seçim yaklaştıkça insanlar daha sıhhatli düşünmeye daha doğru tahliller yapmaya başlayacaklar. Dünya literatüründe iktidar partilerin oyları seçim yaklaştıkça artar. Bu her yerde böyledir. En sorunsuz parti biziz. Özellikle seçim kararının alınması ile birlikte yaşanan tartışmalı dönemde. Meclisten geçen AB yasaları konusunda meclisin de ortaya koyduğu tablo enterasandır. Bununda iyi sorgulanması lazım. Bir tarafta MHP diğer tarafta bütün partiler yer aldı. Yani AB ne derse kayıtsız şartsız kabul edelim diyenler, diğer tarafıda Türkiye büyük ülkedir. Şartlarımızı ortaya koyalım, AB'ye başamız dik girelim diyen biz oluşturduk. AB uyum yasalarının meclisten geçtiği gece çok hüzünlendim. Gözyaşlarımı zor tuttum. Çünkü bu ülkede artık en büyük suç Türk'üm demek oldu. Ülke üzerinde herkesin hakkı var fakat Türk'lerin hakkı yok durumuna getirildi. Türk Milleti artık AB'nin dayatmasıyla kendi kimliğini bile söyleyemez, horlanan, itilen bir ülke konumuna sokuldu. Halbuki bu konularda daha müzakereci ve hakkını arayan bir ülke olabilirdik. Bu aşırı teslimiyetçilği ben bir milliyetçi olarak kabul edemiyorum. Bu kadar parti de bu potaya nasıl girdi bunuda hala anlamış değilim"
TÜRKİYE TESLİMİYETÇİ OLAMAZ:
"Avrupa Birliği'ne tamamıyle karşı olduğumuz söylentileri yanlış, Bizim iddiamız şudur. Herkes bizim gibi dik durarak, büyük ülke olduğumuzun farkında olarak onlara da büyük olduğumuzu hissettirseydi herşey daha güzel olurdu. Onlar da bizi daha rahat kabul ederdi. Karşılarındakini sinmiş, pısmış, her denileni yapmaya hazır halde görürse tutumlarıda buna göre değişir. Biz ne istediğini bilen büyük liderlerin olduğu büyük ülke olarak davransaydık müzakerelerini ona göre yaparlardı. Biz işi öyle bir teslimiyetçilikle yaptık ki buna onlar bile şaşırdı'
DERVİŞ'LE MÜCADELE ETTİK:
" DSP'nin parçalanması süreci ibret vericidir. Bu süreç Türkiye'ye zarar vermiştir. Parçalanma sürecinin de baş aktörlerinden biri Kemal Derviş. Bu adam partiyi bir bölü iki yaptı. Hükümetin içinde bir bakan partileri bir araya getirmeye çalışıyor. Bu siyasi etik açısından ahlaksızlıktır. Bu adamın görevini bırakması lazımdı. Bu konuda ortağımızı da uyardık. Bunu bırakın dedik. Türkiye'ye ilk geldiğinde söylediğimiz bir şey vardı Derviş mutlaka bir partiye girmeli. Biz olacakları önceden gördük ve bu söylemlerde bulunduk. Üç partili bir koalisyonda olduğumuz için sadece uyarmamızla kaldık. Biz Derviş'le her alanda mücadele ettik. Özellikle tarıma olan bakış açısını büyük zorluklarla değiştirdik. Elde ettiğimiz doğrudan gelir desteği MHP'nin zaferidir. Bu yıl 1 katrilyon 400 trilyon köylünün cebine karşılıksız yardım girecek. Geçen süreç içinde Türk siyasetinin çok iyi sorgulanması ve bu döneme çok iyi bakılması gerekmektedir "
ARTIK SANDIKTAN KAÇAMAZLAR:
" MHP'ye karşı oyunlar oynandığı açık ve net olarak ortaya çıkmıştır. ANAP, DYP, SAADET ve YTP destekli yeni bir iktidar meydana getirme çabaları var. Tansu Çiller'i de seni başbakan yapalım diyerek bu işe dahil ediyorlar. Oda neyse bu başbakanlığı çok seviyor. Bu yüzden bu iktidar oluşumuna sıcak bakıyor. Bunların çalışmaları örtülü seçimden kaçma yarışıdır. Artık sandıktan kaçamazlar. Çiller, bir yıldır seçim diyip duruyor. Ne yaparlarsa yapsınlar sandığı önlerinde görecekler "
YAPTIKLARIMIZI HALKA ANLATAMADIK:
"Bu dönemde inanılmaz yapısal değişiklikler yaptık. Ama bunları halka anlatamadık. Bankalar en çok tartışılan konu oldu. Bankalar için siyasilerin arpalığı denildi. Şu dönemde bütün bankalar siyasilerin kontrolünden çıktı ve özelleşme sürecine girildi. Krizin en büyük sebebi bu bankalardı. Biz bu kara deliği kapattık. Halk bunu ilerde görecek. Biz o kadar sıkıntı çektik. O kadar düzenleme yaptık, bu yüzden yeniden iktidar olmamız lazım. Bu mecburi bir olaydır. Bizim yetiştirdiğimiz meyveleri başkaları yememeli"
BAHÇELİ GİBİSİ YOK :
" 3 Kasım seçimlerinde MHP her konuda avantajlı. Seçim sonuçları yine herkesi şaşırtacak. Her şeyden önce lider avantajımız var. Siyasette ciddi, tutarlı, dediğini yapan, güvenilirliği tescil edilmiş Devlet Bahçeli gibi liderimiz var. Bu seçimlerde yüzde 22'lik oydan çok ciddi bir oy alacağımızı düşünüyorum. Tansu Hanım'lı DYP'nin atak yapması mümkün değil. Lider değiştirselerdi büyük fırsat yakalarlardı. ANAP erime süreci içinde. Önceki seçimde ANAP'ın oylarında MHP kökenli insanlar var. İktidarda olduğumuzdan kaybedeceğimiz oylar var ama alacağımız oylarla bunlar dengelenecektir. AB kıskacında Türkiye'ye aldırılan kararların ardından insanların daha realist düşüneceğini Milliyetçi hassasiyetlerin çok lazım olduğu bir döneme giriyoruz "
DSP TABAN'I BİZE YAKIN:
Koalisyon ortaklarımızdan DSP ile ortak yönlerimiz fazla.Ulusalcılık anlayışımız birbirineçok yakın. DSP tabanında MHP'li olması gereken insanlar gördük. Seçimlerde bize bu tabandan da oy gelecek. 3 Kasım'ın ardından ülkede üç dört partili bir meclis oluşacak. Bunlar MHP, AKP, CHP'dir. DYP'yi ise bundan sonraki süreçte yapacağı çalışmalar belirleyecek. Şu andaki durumu iyi değil. Çok zigzag yaptı son üç ayda. DYP kötü yönetiliyor. İyi bir yönetimle DYP'nin çok iyi bir sıçrama yapması lazımdı. Seçimden sonra başka bir seçim de yapılabilir. Siyasi dengeleri daha iyi yerli yerine oturturuz . Koalisyonun yani bir kaç partinin bir arada olması çok zor bir sanat. Bu iktidarın bu kadar sürmesinde bizim takındığımız uzlaşmacı kültürün katkısı büyük. Biz tek başına iktidar olursak her şey değişir" şeklinde konuştu.
ANKARADAN ADAYIM..TRABZONU BIRAKMAM
ADAYLARI EN İYİ ŞEKİLDE SIRALAYACAK YÖNTEMİ UYGULAYACAĞIZ
MHP'den milletvekilliği aday adaylığı için çok başvuru olması doğal. Çünki Türkiye'de MHP gibi ülkenin menfaatlerini en önde tutan anlayışa sahip bir parti yok. Adayları en iyi şekilde sıralayarak yol ve yöntemi bulacağız. Söylenecek çok söz var. Türkiye bu duruma bir anda gelmedi. Ağır ihmallerin arkasında yatanları anlatacağız. MHP iyi bir vitrinle seçimlere katılacak.Tek başına iktadar olmaya çalışacağız. Çünkü Türkiye'nin her zaman MHP'ye ihtiyacı var"
HER YERDEN TEKLİF VAR:
Milletvekilliği adaylığım için birçok ilden " Gel bizim oradan aday ol" diye yoğun teklif alıyorum. Binlerce mektup ve faks alıyorum. Trabzon'dan aynı şekilde istek ve arzu var. Buda bana gurur veriyor. Ben Trabzonluyum. Trabzon'dan aday olmam istenmem doğal. Geçen dönem arkadaşlarıma dedimki "Ben burayı(Trabzonu) boşaltayım Ankara'dan aday olursam ben Ankarada siz Trabzon da daha çok hizmet veririz" dedim. Öylede yaptım. Kendimi anlatmama gerek yok Bulunduğum her platformda Trabzon'un hakkını savundum. Bu dönemde Ankara'dan adaylığımı açıkladım. Ben Ankara'dan aday olsamda Trabzon'u unutmam, bırakmam. Mutlaka her zaman olduğu gibi bu seçimin ardından da katkılarım sürecektir. Adayların belli olmasının ardından Trabzon'a geleceğim. Arkadaşlara yardımcı olacağım, birlikte çalışacağız. Trabzon'a yaptığımız yatırımlar tamamlanınca Trabzon'un çehresi değişecek. İktidarlar dönemine bakıldığında bu 3.5 yılda Trabzon en büyük hizmeti gördü. Bu icraatlarımızla ortada. Tabiki oy istemekte hakmımız."
96 SEÇİMLERİNİN BURUKLUĞU:
" Trabzon'a küskünmüsünüz sorunuza gelince. Siyasetçinin küskünlüğü olmaz. Açıkça söylüyorumki milletvekilliği dönemimde çok iyi çalıştım. Bunları bize halk hep söyledi. Seçim zamanı bazı yerleri gezince halk bana "Sendemi oy istiyorsun biz senin neler yaptığını biliyoruz" dedi. Fakat o seçimde (1996) istediğimiz neticeyi alamadık. Bu bende bir burukluk yarattı. Bu yüzden geçen dönem (1996) Trabzon'dan aday olmadım. Ben Trabzon'dan 96 seçimleri sonrası ayrılırken herkes hüzünlendi. Havalimanının her köşesinde birileri ağılıyordu. Bunun üzerine eşimde "Niye ağlıyorsunuz. Merak etmeyin. Koray buraya bakan olarak dönecek" dedi. Siyasetçilerin yetişmesi kolay olmuyor. Allah'a şükür bugün güçlü bir konumdayım. Siyasette bir kişinin güçlü olması bulunduğu yer açısıdan önemlidir. Siyasette üretilen değerlere sahip çıkmak onlara güç vermek lazım. Ben herkesi kucakladım. Herkesin son olarak başvurduğu kişi oldum. Trabzon'da da aday çok olacak. Hepsi benim arkadaşım. Büyük mücadele olacak. Kim hakederse o kazansın."
YAPILAN İŞİN KIYMETİ BİLİNSİN:
"Son dönemde şahsımla ilgili eleştirilere gelince. Ben bir çok şeyi aştım. Son olarak Bakan Abdülkadir Akçan'ın açıklamaları geldi gündeme. O da bana bir tekzip dosyası gönderdi. İşte dosya önümde. Durumu böyle kapattık. Söyleyenler eninde sonunda üzülecek. Hayal kuramayan insan ufkunu açamaz. Yapılan sahil geçiş yolu için herkes gerekli gereksiz konuşuyor. O yol bittiğinde Trabzon sahili müthiş güzel olacak. Yürüyüş yerleri, reglasyon alanları yapılacak. Sahil çöplükten kurtulacak. Çevreci arkadaşlara duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyorum. Umarım aynı duyarlılığı çöp konusunda da gösterirler. Bu yol Trabzon'a prestij kazandıracak. Türkiye'de numunesi olmayan ve Trabzon'da ilk olan bir yol olacak tamamlanınca. Tanjatta bitiyor. Güney çevre yolunu hayal olmaktan çıkardık. Projesi hazır. Ellerine fırsat geçenler yapsınlar. Ben en hızlı ne yapılabilir onu araştırdım. Kalkıp güney çevre yolunu yapalım dediğimde bir milyar dolara yakın parayı nasıl temin edecektik. Buna kim kredi verirdi. Ben yine kredi ile bu yolun yapımını başlattım. O sene hazine garantisi ile kredi alınan tek projeydi sahil geçiş yolu. Şimdi tuttular bu yolu tartışıyorlar. Bitmiş halini herkes aklında canlandırabilse iyi sonuçlar ortaya çıkarırlar. Yapılan işin kıymetini herkes görsün "
TRABZONSPOR'A GÜÇLÜ YÖNETİM:
Aydın, son olarak Trabzonspor'u da değerlendirerek" Trabzon'un yarısı Trabzonsporludur. Trabzon'la özdeşleşmiş bir takımı kimse küçümseyemez. Küçük gösteremez. Takımı eski günlerine döndürecek organizasyonları mutlaka yapmak lazım. Takıma her zaman ciddi katkılarım oldu. Bunları başkaları yapsa kendini kahraman ilan eder ortada gezerdi. Ben çocukluğumdan beri bu işlerin içindeyim. Üretmek zorunda olan bir insanım. Trabzon'un sorumluluğunu üstlenen herkese maddi ve manevi katkılarım oldu. Son dönemlerde çok hatalar yapıldı. Artık geleceğe bakmamız lazım. Aralık ayında yapılacak olan kongre çok önemli. Bu kongre oldu bittiye getirilmemeli. Çok güçlü bir yönetim oluşmalı. Herkes biraraya gelmeli. Bu konuda bende üzerime düşen görevi yapacağım. Benim hiç bir beklentim yok. Tek beklentim Trabzonspor'un güçlü olması. Geçen yıl yaşadığımız başarısız dönem hepimizi derinden üzdü. Çocuklarımız diğer takımları tutan arkadaşları yanında ezildi. Bunu özellikle Trabzon dışında yaşayan Trabzonlular, Trabzonsporlular çok iyi bilir. O nedenle Trabzonspor'un her yönden güçlenmesinin ilk yolu güçlü bir oluşumdur"