Gazeteci Suzanne Breen, Docklands'daki bombalama olayının hemen ardından, 29 Şubat 1996'da Independent'a bu satırları yazmıştı.
Bir başka kadın araştırmacı, Cynthia Cockburn ise, çatışmalı toplumlarda barış mücadelesini sürdüren kadınları anlattığı, "Mesafeyi Aşmak - Barış Mücadelesinde Kadınlar" kitabında yer verdi bu satırlara.
Siyasetçilerin değil, "sıradan" insanların barışı
"Barışın nasıl yapıldığı konusunda daha fazlasını öğrenmemiz gerekiyordu. Siyasetçilerin nasıl tavır aldığından, neler talep ettiğinden, nasıl ödün verdiğinden değil... Sıradan insanların, milli farklılıkların yarattığı mesafeyi, kurşunlar yerine sözcüklerle nasıl doldurduğundan bahsediyorum. Bunlar için birbirlerine neler söylerler" diyordu Cockburn kitabında.
"Savaşın tek gerçeklik" olduğuna inanmayan kadınları da işte bu yüzden tanımak istemişti.
İşte bu yüzden, Kuzey İrlanda'da, Filistin/İsrail'de ve Bosna'da "sıradan" diye nitelenen kadınların barış ortamını yaratmaya yönelik projelerini inceledi.
Kuzey İrlandalı Katolikler ile Protestanlar, Filistinliler ile İsrailli Yahudiler ve Bosna'daki Müslümanlar ile diğer kesimler arasında, köprü kurma süreçlerini anlamaya çalıştı.
Yaklaşık on yıllık araştırmasının sonuçlarını da "Mesafeyi Aşmak" adını verdiği kitabında bir araya getirdi. "Savaş ve çatışmaların etnik gruplar arasındaki tarihsel düşmanlıklardan kaynaklandığı"; "etnik kimlik ve kategorilerin de değişmeyeceği" anlayışına karşı çıkan kadınların mücadeleleriydi anlattığı.
Kadınların "kişisel" mücadelesi
Cockburn "Mesafeyi Aşmak"ta, bu bölgelerdeki çatışmaları tarihsel bir bağlama yerleştirirken, "savaşın acılarının simgesi olmak" yerine "barışın öznesi olmak" için harekete geçen kadınların yolculuklarını anlatıyor.
"Düşmanlıkları", "nefreti" ve "korkuyu" yenmek için yola çıkan kadınların salt "vatan hainliği" damgasıyla ya da "ciddiye alınmamakla" değil, belki daha da çok kendileriyle "uğraştıklarını" vurguluyor. Okuru, "öteki"nden ayrılıp bir yerlere "dahil" olmasını sağlayan "zihinsel sınır çizgileriyle" yüzleşmeye zorluyor..
Kadınların kişisel öykülerini anlatırken, kimlik, iktidar ilişkileri, çatışma, cemaat kavramlarını da tartışmaya açıyor.
Araştırma sürecinde "akademisyen" ve "aktivist" kimliği arasındaki dengeyi sürdürebilmeyi başaran Cockburn, kuramsal tartışmalara yer verdiği kitabını aynı zamanda, barış mücadelesindeki kadınların deneyimlerini okurlarıyla paylaştığı bir platform olarak da kurguluyor.
"Barış cephesi"nde kadınlar
Belfast'ta "Kadın Destek Ağı", İsrail/Filistin'de "Bat Şalom", Bosna-Hersek'te "Medica Kadın Terapi Merkezi", barış içinde yaşamak isteyen kadınların çabalarıyla kurulmuştu.
Bugün, bu üç bölgede de barış için çalışanlar, militarizme ve adaletsizliğe karşı çıkanlar, hâlâ zorlu bir meydan okumayla karşı karşıya. Üstelik, savaşlar ve çatışmalar dünyanın pek çok bölgesinde yaygınlaşıyor. Ancak her zaman, her yerde "barış cephesi"nde çok sayıda kadın var.
"Bazı kadınlar, cinslerine özgü hayat deneyimleri ile şiddete ve iktidara dair dikkatli ve etkili bir feminist analiz arasında ortak bir zemin aramak konusunda çok kararlı" diyen Cockburn, Belfast, Zenitsa ve Kuzey İsrail'deki "kızkardeşlerinin" mücadelelerinin bu kadınlar için bir umut ışığı olacağını umuyor. (BB/YS)
* Cynthia Cockburn, Mesafeyi Aşmak - Barış Mücadelesinde Kadınlar
* İletişim Yayınları, 2004
* 328 sayfa