Evin reisi kocadır hükmü kaldırıldı. Soyadı, ikametgah seçiminde eşitlik gibi pek çok olumlu değişiklik de gerçekleşti.
Ama asıl tartışma yaratan konu olan mal rejimine ilişkinse "edinilmiş mallara katılma rejimi" benimsendi. Mesele, evlilik sırasında edinilen malların boşanma sırasında nasıl bölüşüleceğiydi. Bugüne kadar Medeni Yasa'nın değişmesi için mücadele eden kadınlar, mal ortaklığı rejiminin yasal rejim olarak benimsenmesini talep ettiler. Yani evlilik sırısanda edinilmiş bütün mallar, boşanma sırasında eşit olarak paylaştırılsın isteniyordu.
TBMM'de özellikle MHP ve Eski FP'li milletvekillerinin direnç göstermesi sonucu mal rejimi, katılma rejimi olarak benimsendi. Kadınlar da, çabalara rağmen yasal rejimin katılma rejimi olarak benimsenmesinden sonra, enerjilerini yürürlülük maddesinin düzeltilmesine harcadılar. Bir yanıyla "teknik" olmaya aday bu tartışmalara fazlaca girmeden konu belki şu şekilde özetlenebilir..
Halen evli olan kadınlar ancak 1 Ocak 2003 yılına kadar eşleriyle bir sözleşme yapmaları halinde bu düzenlemeden yararlanabilecek. Dolayısıyla bu hüküm geriye doğru işletilmiyor. Yani halen evli olan yaklaşık 17 milyon kadın, eğer gidip noter huzurunda eşleriyle bir sözleşme yapmazlarsa, yasanın bu kadınların hayatında her hangi bir etkisi olmayacak.
Yasanın yürürlülük tarihi olan ocak 2003'den sonra evlenenler, bir sözleşmeye gerek duyulmadan bu rejimden yaralanabilecek.
Yasa yürürlüğe girdikten sonra boşananların 2003 yılına kadar edindikleri malları katılma rejimine göre tasfiye edilecek, bu tarihten önceki mal varlığı ise eski rejime tabi olacak.
Dolayısıyla hukuk tekniği açısından da oldukça karışık bir uygulama ile karşı karşıyayız.
Evlilik birliği sırasında edinilen malların ortak bölüşümünü sağlayacak olan "edinilmiş mallara katılma rejimi" haldeki duruma göre, hele ocak 2003den sonra evlenmeyi düşünen kadınlar açısından bir kazanım sağlıyor. Ama kaşıkla verilen, yürürlülük maddesi dolayısıyla kepçeyle geri alınıyor.
Sonuç olarak kadınlar aile reisliği düzenlemesinin kalkması ve mal rejimindeki değişiklik maddeleri dolayısıyla kısmi bir kazanımla bu süreci, her şeye rağmen geride bıraktı. Hiç yoktan iyidir değil mi? Öte yandan memleketimizde yasaların ancak 50 yılda bir değiştiğini hatırlarsak bu kazanıma gölge düşüyor.
Gerek medeni yasa gerekse diğer hukuk metinleri genel sistematiklerini soyut bir eşitlik anlayışı üzerine oturttukları sürece herhangi bir düzenleme gerçekten kadınlar açısından kazanım içermeyecek. Bu yüzden yapılması gereken erkeklerle kadınlar eşitlermişçesine düzenleme yapmak yerine kadınların lehine pozitif ayrımcılık düzenlemeleri koymak olmalı. Gerçek bir eşitliğe giden yolda asıl önemli kazanım bence bu yöndeki değişiklikler olacaktır.