11 Eylül terörünü kınıyoruz
Ensaroğlu basın toplantısında şunları söyledi:
*Amerika Birleşik Devletleri'nin New York ve Washington kentlerinde 11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleştirilen saldırılar sonucu binlerce masum insan hayatını kaybetmiş veya yaralanmıştır. Kim tarafından, hangi gerekçeyle ve kime karşı yapılmış olursa olsun, masum insanların hayatını kaybetmesine neden olan bu ve benzeri eylemleri bir kez daha kınıyoruz.
*Bütün insanlığı sarsan ve katliam olarak nitelenmeyi hak eden bu olay üzerinde iyi düşünülmesi ve herkes açısından ders alınması gerekmektedir. Ancak aradan geçen günler, başta ABD olmak üzere ilgili devletlerin bu trajediyi gereği gibi anlayıp, dünya barışı adına ondan gerekli dersi çıkarabileceklerinden yana ciddi kuşkuları da beraberinde getirmiştir.
*ABD'den yapılan üst düzey açıklamalar, bu ülkenin olayı sağduyulu bir analize tabi tutmak yerine, "uygarlık-barbarlık" ikileminde "iyiler ve kötüler" arasında yapılan bir savaş olarak algıladığını ve dünyanın neresinde olursa olsun düşmanları bulup cezalandırarak, "yüzyılın ilk savaşı"nı kazanmayı düşündüğünü göstermektedir. ABD'ye göre çözüm, saldırıları yapan kişi veya grupların fiziksel varlığını ortadan kaldırmak ve onları destekleyenleri cezalandırmaktan geçmektedir.
Yoketme politikası işe yarar mı?
*Oysa böyle bir felaket karşısında sorulması gereken ilk soru, bunun nedeni olmalıdır. ABD, kendisine yönelik saldırıları bertaraf etmek için sertlik politikası izlemesinin veya "sizi yok edeceğim" şeklindeki tehditlerinin, bu amaçla zaten canını ortaya koymuş olanlar açısından bir anlamı olmadığını artık anlamalı; öncelikle bunca insanın neden kendisine karşı canlarını ortaya koymuş oldukları üzerinde düşünmelidir.
*Kaldı ki bu saldırının failleri, iddia edildiği gibi Müslüman bir ülkeden olsalar bile, bu, bütün bir İslam dünyasının mahkum edilmesi için gerekçe yapılamaz ve failler ile saldırıyı planlayanların kökenlerinin mutlaka aynı olduğu ileri sürülemez.
Haçlı seferi belirledi
*Bu süreçte ABD yönetiminden gelen ve bu olayın bir medeniyetler arası savaşa dönüştürülmemesi, bunun bir Hıristiyan-Müslüman çatışması olmadığı ve ABD'de yaşayan Müslümanların bu saldırıdan sorumlu tutulamayacakları gibi sağduyulu açıklamalar ve özellikle Ulusal Katedral'de farklı dinlerin temsilcilerinin terörü birlikte kınamaları gibi olumlu bazı girişimler, ABD Başkanı'nın, ülkesinin terörle mücadelesini "Haçlı Seferi" olarak nitelemesinin gölgesinde kalmıştır. Bu ifade, en iyimser yaklaşımla yanlış seçilmiş bir deyim olarak görülse bile, ABD yönetimine egemen olan bilinçaltının bir yansımasına da işaret etmektedir.
* Özellikle bu süreçte kaygı verici olan, ABD'nin tüm dünyayı etkileyecek bir dizi şiddet dalgasını başlatacak bir müdahale hazırlığının içinde olmasıdır. Son olarak ABD, Üsame Bin Ladin'in cezalandırılmasına karar vermiş ve Afganistan'a saldırı için hazırlıklara başlamıştır.
Körfez dersleri
*Türkiye'de yaşayan bizler açısından daha endişe verici durum ise, yaşadığımız ülkenin bir kez daha ABD'nin siyasi ve ekonomik çıkarları için bir savaşın içine çekilmesi tehlikesiyle karşı karşıya bulunmasıdır.
*Türkiye'nin , üslerini kullandırmayı da içeren peşin desteği, bölge ve dünya barışına yönelik bir tehdit altında olduğumuz ve her an kendimizi sıcak bir çatışmanın parçası olarak görme riskiyle karşı karşıya bulunduğumuz anlamına gelmektedir. Çünkü ABD'nin, yaşadığı son saldırıdan, Türkiye'nin ise hem kendi yaşadıklarından, hem de Körfez Savaşından hiçbir ders çıkarmadığı anlaşılmaktadır.
*Bu süreçte insan hakları savunucuları olarak bizler, Amerika ve onun desteklediği devletler tarafından masum insanlara yönelik olarak gerçekleştirilen terör ve katliamları kınadığımız gibi, Amerika'daki terör ve katliamı da kınıyoruz. Bu olay sonrasında Amerika'nın sergilediği tutumu, insan hakları, adalet ve barış gibi değerler adına kaygı verici, çözümden uzak ve aynı acıları tekrar yaşatmaya aday bir tutum olarak değerlendiriyoruz. Adil ve kalıcı bir çözümün, birçok koşulun yanında ABD'nin kendi politikasının ciddi bir eleştirisini yapmasına bağlı olduğuna inanıyoruz.
Masum insanlar ölecek
*Yarın Kabil'de veya Kandehar'da ölecek masum insanların Amerika'da ölen masum insanlardan daha az değerli olmayacağını, onlara yönelik bir saldırının da terör eylemi olacağını, dolayısıyla ABD'nin gücünü ispatlamak dürtüsüyle girişeceği ve masum insanların zarar görmesine yol açabilecek birtakım operasyonlara Türkiye'nin yardım ve yataklık yapmaması gerektiğine inanıyoruz. Terörle mücadele, ayrımsız ve evrensel hukuk kuralları içinde yapılmalıdır. Toplum olarak göstereceğimiz duyarlılık, sivil toplum örgütlerinin ısrarlı tutumu ve TBMM'in ortaya koyacağı kararlı bir tavır, hükümetin ve Türkiye'nin bir maceraya sürüklenmesini önleyebilir.
* Sonuç olarak;ABD önderliğindeki bu savaş çığırtkanlığının, tüm dünyada daha ağır insan hakları ihlallerine yol açacağından ve insan haklarının evrenselliği ilkesinin büyük yara alacağından derin kaygı duyuyoruz. Çünkü başta ABD Başkanı George W. Bush olmak üzere birçok Amerikalının, saldırıların arkasında kimler olduğu daha aydınlığa kavuşmadan intikam hesaplarına girmiş olduklarını; daha saldırılarda ölen kurbanları tespit edemeyen ABD'nin, dünyanın bir başka bölgesinde, yeni kurbanları toprak altına gömmenin hesabını yaptığını; suçlunun adil bir yargılama sonunda tespit edilmesi gerektiğinin ve suçun şahsiliği ilkesinin unutulduğunu ve hedef tahtasına oturtulan Afganistan'da insanların daha şimdiden yollara düşmüş olduğunu ibretle görüyoruz.
*Öte yandan saldırılarla ilişkisi olmadığını sık sık tekrarlayan Ladin ise, ABD ve "uluslararası adalet" nezdinde daha şimdiden "mahkum" olmuş durumda ve ABD, elindeki en etkili silah olan medya aracılığıyla, dünya kamuoyunu dezenformasyon bonbardımanına tabi tutarak Ladin hakkında verdiği mahkumiyet kararını meşrulaştırmaya çalışmaktadır.
ABD eğer istiyorsa
* Eğer ABD ve müttefikleri gerçekten yeryüzünden terörü silmek istiyorlarsa,
* Gerçek suçlular, uluslararası bağımsız mahkemelerde adil yargılanarak tespit edilmeli ve verilen karar, kanıtlarıyla birlikte dünya kamuoyuna açıklanmalıdır.
* ABD'de ve diğer Batılı ülkelerde yaşayan yabancıların can ve mal güvenlikleri sağlanmalı ve Ortadoğu kökenli olduğu sanılan bir Hintlinin öldürülmesi gibi olaylara meydan verilmemelidir.
* Körfez savaşı sonrasında Irak'a uygulanan ambargo nedeniyle hala her ay yüzlerce çocuğun ölüme sürüklendiği unutulmamalı ve bu tür yeni insanlık suçlarına yol açılmamalıdır.
Terör lanetlenmelidir
* Terör,en ağır insanlık suçudur ve ister devletler, isterse örgütler ya da bireyler tarafından ve hangi amaçla gerçekleştirilmiş olursa olsun, ayrımsız bir biçimde lanetlenmelidir, kınanmalıdır ve karşı çıkılmalıdır. Ancak terörle mücadele adına bir başka teröre yol açılmamalıdır. Teröre karşı verilecek mücadele, hukuk kuralları çerçevesinde yapılmalı ve adalet öfkeye kurban edilmemelidir. Hiçbir devletin ya da örgütün terörü görmezden gelinmemelidir.
* Herhangi bir devletin ya da örgütün, masum insanlara yönelik saldırılar düzenlemesinin veya bu tür saldırılar düzenleyen kişi ya da gruplara, ülkelere hamilik yapıyor olmasının, hiçbir biçimde o ülkedeki masum insanlara yönelik saldırıları meşrulaştırmayacağı unutulmamalıdır.
* ABD başta olmak üzere dünya devletleri, güçlerini ispatlayacak hukukdışı saldırıların, meşruiyetlerini gölgeleyeceğini bilmelidir.
Tetikçileri belli değil
* ABD önderliğindeki bu savaş çığırtkanlığı, insan hakları ihlalini bir yönetim pratiğine dönüştürmüş ülkeleri, hak ve özgürlükleri kısıtlama yolunda cesaretlendirmemelidir.
* Tarih kitapları, Birinci Dünya Savaşına bir insanın öldürülmesinin, İkinci Dünya Savaşına ise Almanya'nın ırkçılığının neden olduğunu anlatmaktadır. Her ikisinde de sebep ne olursa olsun sonuçta ölen ve sakat kalan on milyonlarca insan olmuştur. Amerikan hükümeti, saldırıyı "Üçüncü Dünya Savaşı" olarak adlandırmıştır.
* Tetikçilerinin öldüğü bir terör olayını yeni bir dünya savaşı sebebi saymak, "medeni aklın" öngörüsü olamaz. Dünya, bu öngörüyle yola çıkılan savaşta ölecek masum insanların ardından bir başka "İnsan Hakları Bildirgesi" düzenlemek zorunda bırakılmamalıdır. (NA)