coğrafyaya ihtiyaç duymuştur. Bunu yaparken de kendi
doğallığıyla bunu birleştirerek ve değiştirerek doğal olan
barınma ve temel ihtiyaçlarını üzerinde yaşadığı topraklardan
elde etmeye çalışmıştır. Bu topraklarda yaşayan insanlar sürekli
olarak daha fazla toprak sahibi olmak isteyenler ve topraklarda
egemenlik kurmaya çalışanlar tarafından rahatsız edilmişlerdir.
Bu rahatsızlık sonucunda bu topraklarda yaşayan insanlar ya
direnmekte yada bu bölgeden göç etmek zorunda bırakılmıştır.
Göç eden insanların kurdukları yaşantıları bir yıkım sürecinin ve
doğalıklarının yok olması gibi olumsuzluklara neden olmaktadır.
Göç eden insanlar gittikleri yerlerdeki kendilerine ait olmayan bir
siyasi ekonomik ve kültürel yapılanma içinde yaşamak zorunda
bırakılmıştır.
Ülkemizde de yaşanmakta olan yerinden edilme ve göç olgusu
cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte dalga dalga yayılmaya
başlamıştır. 90?lı yıllardan itibaren, ülkemizin Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde güvenlik gerekçe gösterilerek,
insanların yaşadıkları bölgelerden göç etmesi zorunluluğu
dayatıldı; OHAL uygulaması ile sosyal yaşam koşulları her geçen
gün daha da ağırlaşarak yayla yasakları, insan hakları ihlalleri,
köy yakmalar, koruculuk sisteminin gelişmesi ile birlikte;
dayatmalar sonucu binlerce insan yerlerinden zorla göçertildi.
98?li yıllara gelindiğinde çatışmalı ortamın kısmen son bulması,
köylülerin tekrar geldikleri yere geri dönme umudunu gündeme
getirdi. Haksız bir şekilde göç ettirilen insanların yasal
başvuruları görmezlikten gelindi. Geri dönmek isteyenlere haksız
bir şekilde belgeler düzenlenip köylülerin sadece yazın,
tarlalarında çalışmalarına izin verilmekte, kışınsa kendi
kaderlerine terk edilmektedirler. Van?a bağlı köylerde bunu
görmek olanaklı. Van?da köylülere giriş ve çıkışlarda köylülerin
pasaport diye nitelendirdiği bir belgeyi imzalamaları ve köylülerin
girişlerde ve çıkışlarda, çevredeki olup bitenleri güvenlik
güçlerine bildirme koşulu ile ajanlaştırmayı dayattığı
görülmektedir. Köylülerle görüştüğümüzde kendilerinin bu
ülkenin vatandaşı sayılmadıklarını düşünmekteler. Çünkü
kendilerinin olan tapulu arazilerine bile girmek istediklerinde
kendilerinden istenen pasaport, kendilerine yaşadıkları ülkede
yabancı muamelesi yapıldığı hissi vermektedir.
Göç-Der olarak mağdur edilmiş insanlara baskı ve yaptırımların
uygulanması, çözüm değil tam tersi sorunun daha da derinleşip
kökleşmesine sebep olacaktır. Soruna kalıcı ve köklü çözümler
için, kamuoyunu ve yetkilileri duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Göç-Der Genel Merkezi
Not: bu belgede can güvenliği nedeniyle isim verilmemiştir.