Ali Sirmen dışındaki köşe yazarları tasarıyı genel olarak olumlu buluyor, teftiş kurulları, denetim mekanizmaları, üst düzey kamu çalışanlarının görev sürelerinin hükümetle eş olmasını eleştiriyor. Sirmen, ise ulusal devlet yapısını değiştirdiği görüşünden hareketle tasarıya karşı çıkıyor.
Oktay Ekşi: Bir olumlu adım daha...
Ülke yönetimini çok önemli şekilde değiştirecek olan Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı dün resmen gün ışığına çıktı.
Yazının başında söyleyelim: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı demokratikleşmemiz ve hukukun üstünlüğünü sağlama yönünde önemli adımlar atıyor. Kutluyoruz.
(...) Artık bir hastanenin kaloriferlerini tamir ettirmek için, sonucu üç ayda alınabilen yazışmalar dönemi kapanıyor.
(...) Tasarı iyi. Ama bizi çok tedirgin eden tarafları da var. Örneğin, teftiş kurullarını kaldırıyor. Bu görevi Sayıştay'a veriyor.
Gerekçe, ''çok sayıda teftiş kurulu var''mış ''ama yolsuzluklar önlenemiyor''muş.
(...) Teftiş Kurullarının kaldırılmasını -hani son modamız Avrupa Birliği'ne uymak ya- eğer AB'ye uyum için öneriyorlarsa bilsinler ki AB'nin bizden böyle bir isteği yok. Kaldı ki Almanya'da, Fransa'da güçlü teftiş mekanizmaları olduğunu uzmanlar açıkça vurguluyorlar...
Yalçın Doğan: 'Menfaat çeteleri'nin önleri açık!..
Dün açıklanan Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı bir açıdan yıllardır altı çizilen, yerel kararların Ankara'ya gitmeden alınması, bürokrasinin azaltılması konusunda ciddi adım atıyor. Yönetim yapısı ve üslubu değişiyor. Yerel yönetimler güçleniyor. Genel anlamda, bunlar iyi.
Ancak, öngörülen bir başka değişiklik, hükümet programında yer alan yolsuzluklarla mücadele iddiasıyla, taban tabana çelişiyor. Çünkü, tasarı denetim elemanlarını kaldırıyor!. Kaldırmakla kalmıyor, siyasal iktidara bağlı denetim elemanları getiriyor.
Adı üstünde, denetim!.. Kim bunlar?.. Bakanlıkların teftiş kurulları, maliye müfettişleri, hesap uzmanları, değişik kontrolörler. Neyi denetliyorlar?.. Yolsuzluk var mı, yok mu?.. Siyasal iktidarlar halkın parasını nasıl kullanıyor?.. İşlemler, ihaleler yasal mı, değil mi?..
Yolsuzluk yapanlar, hırsızlar, hortumcular, bu denetim elemanları sayesinde ortaya çıkıyor.
Taha Akyol: Yeni 'devrim' süreci
'Devrim' niteliğinde bir yasa tasarısı daha Meclis'e geliyor: Tanzimat'la başlayıp Cumhuriyet'te zirvesine ulaşan "merkeziyetçilik"ten artık çıkıyoruz; "merkez"in pek çok yetkisi, "taşra"ya, mahalli idarelere devredilecek!
(...) Bunu önlemek için devletlerin "idarî vesayet" yetkisi vardır: Merkezî devlet, mahallî idareleri kamu adına denetler. "Üniter devlet"in özelliklerinden biridir.
Hükümet bu konuda ne düşünüyor? Bakan Şahin'in cevabı: İdarî vesayet kurumu devam edecek. Anayasa'nın 127. maddesini aynen koruyoruz. Değiştirmeye niyetimiz de yok, değiştirmek doğru da olmaz! Reform, Anayasa çerçevesinde olacak.
(...) Türkiye epeydir yeniden bir 'devrim' sürecini yaşıyor ve dinamizm bu defa 'toplum'dan geliyor.
Ekonomimiz 'zenaat' üretiminden sanayi ve hizmet üretimine geçmiştir. Türkiye "piyasa ekonomisi" sayesinde uluslararası rekabet dinamizmine sahip bir "girişimci orta sınıf toplumu"na dönüşüyor. Ona göre de demokrasi talepleri artıyor; son örneği, 'devrim' niteliğindeki 6. ve 7. uyum paketleridir. (...)
Güneri Civalıoğlu: Devletin fethi
Erdiğinde, yani, iktidar düştüğünde, müsteşarların, genel müdürlerin ve - seçimle gelmemiş olan - başkanların da görevleri kendiliğinden sona ermiş bulunacak."
Böylece, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana geçerli olan "devlet memuru" yerini artık "hükümet memuruna" bırakıyor.Müsteşar, genel müdür, başkan, iktidarların "adamımız" diye baktıkları memurları olacak.
Onlar da, hükümetleri, artık "patronları" olarak görecekler.
Devlet parasıyla, halkın vergisiyle "siyasetçilerin patronlaşması" tehlikeli bir süreç başlatır.
(...) Bu çok duyarlı konuda "iyi hizmet için takım oluşturmak" ile "bir siyasi partinin değil, tüm ulusu kucaklayan devletin memuru olmak" arasında sağlam bir dengenin formülü bulunmalıdır.
(...) Aslında kamu yönetiminde reform çalışmaları bitmeyen senfonidir.Yıllarca çalınmıştır. Ama son nota konulamamıştır. Nihayet AKP hükümeti tarafından TBMM'ye getiriliyor.
Bu bağlamda olumludur.
Murat Yetkin: Devlet, hantallıktan kurtulacak mı?
İnönü'nün başbakanlık tarifi: Askere, dışişlerine içişlerine karışma, ne yaparsan yap...
(...) Peki bu yasa tasarısı kamu reformundaki dönüşümü tamamlar, devlet yapısındaki hantallığı giderir mi? Bu haliyle hayır. Yerel Yönetimler Yasası ile tamamlanmadıkça eksik kalacak.
Çünkü bu yasayla bile zaten Dışişleri, Genelkurmay, MİT gibi kuruluşlar reformun dışında tutulmuş bulunuyor. Bu belki de Türkiye'nin henüz bazı değişimleri kaldıramayacağı tespitinden kaynaklanıyor.
Yasa tasarısını okuyunca, aklıma geçen pazar Mehmet Barlas'ın Sabah gazetesinde aktardığı bir anı geldi. Barlas, Celal Bayar'la konuşurken başbakan oluşunu sormuş. Bayar, İsmet İnönü'ye gidip "Bu başbakanlık nasıl yapılır?" diye sorduğunu anlatmış. İsmet Paşa da "Askere, dışişlerine, içişlerine karışma, ne yaparsan yap" demiş.
Bugünkü duruma baktığımızda tek farklılık ihtimali içişlerinde görülüyor. Hükümet bari Yerel Yönetimler Yasası'nı bir an önce Meclis'e getirse de içişlerini de kapsama alanına alsa.
Mustafa Karaalioğlu: Kamu Reformu AKP'nin değişimle imtihanı
(...) Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı bütün bu beklentilerin odak noktasında bulunan çok önemli adımdır.
(...) Özetlenecek olursa bu çerçeve kanun, yıllardır söylenen ve istenen bir şeyi "kamu yönetimin katılımcı, saydam, üretken ve hesap verebilir" hale gelmesini hedefliyor. Asıl hareket bu kanundan sonra tek tek bakanlıkların teşkilat kanunlarında yapılacak değişikliklerle ortaya çıkacak.
(...) Projenin mimarı Ömer Dinçer, "Yaptığımız şey bir reform değil, bir yeniden yapılandırma değil, yeniden yapılanmadır. Yukarıdan aşağıya emir vermiyoruz, herkesin katılımının olacağı bir yeniden yapılanma süreci başlatıyoruz. Etkileri zamanla hissedilecek bir değişim süreci başladı" diyor.
(...) Dinçer, "Ankara yüzde 5 küçülecek" derken rüya görmüyor. Şu sözler de ona ait: "Gerçekçi olalım. Bütün bunların yapılabilmesi için yeniden yapılanmanın toplum tarafından içselleştirilmesi gerekiyor. Bir de siyasi iradenin bu işin arkasında sağlam durması şart..."
Sadece siyasi irade değil, bütün toplumun ayağındaki prangadan kurtulması için bu adımın arkasında durması gerekiyor.
Ali Sirmen: Globalleşmenin Yasası Yerel Yönetim Masalı
Dün, hükümet üyeleri tarafından imzalanıp Meclis'e sunulan Yerel Yönetim Temel Yasası Taslağı, kabul edildiği takdirde, Cumhuriyet tarihinin en önemli değişikliğini oluşturacak, ulusal devletin yapısını değiştirip onu bir çerçeve devlet haline getirecektir.
(...) Bu yasa aslında Türkiye'nin küreselleşmeye eklemlenmesini amaçlayan, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası, IMF'nin etkisi ve damgasıyla gündeme gelmiştir.
(...) Tarihte yerel yönetimleri demokrasinin beşiği değildir. Tam tersine demokrasi merkezi yönetimler sayesinde gelişmiştir.
Türkiye gibi, kentlilik bilincinin yerleşmediği, ekonomisi üretime değil, talana ve avantaya dayanan ülkelerde de, yerel yönetimler uygulamada hizmeti yerine ve halka yaklaştıran, yeni bir demokrasi odağı olmaktan çok yeni bir rant paylaşım odağı oluşturmaktadır.
Bu durumda kimi yetkilerin yerel yönetimlere devredilmesi, istenen sonucu vermeyebilip, kamu çıkarının merkezi bir yönetimle olduğundan fazla zedelenmesine yol açabilecektir.
Bu yüzdendir ki küreselleşmenin yasasını incelerken özellikle yerel yönetim masalının gerçek yüzünü göz ardı etmemek daha sağlıklı sonuçlara varmamızı sağlayacaktır. (NM)