Cumhuriyet, Vakit, Yeni Şafak, Hürriyet, Radikal, Milliyet, Posta ve Sabah gazetelerinde köşe yazarları konuyla ilgili görüşlerini açıklarken ya da General Tolon'un görüşlerini değerlendirirken ikiye ayrıldılar.
Cüneyt Arcayürek ve Emin Çölaşan General Tolon'un sözlerini "Paşa iyi konuştu" şeklinde yorumlarlarken, Hasan Cemal, Mehmet Ali Birand, Umur Talu, Asım Yenihaber, Fehmi Koru, Ertuğrıul Özkök, Fatih Altaylı ve Murat Belge eleştirel yaklaştılar.
Adı geçen yazarların yazılarını bölüm bölüm yayımlıyoruz.
Cüneyt Arcayürek (Cumhuriyet): Davos Oradaysa Hesaplaşmak Burada
(...) Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon ne güzel söyledi: ''Kıbrıs'ta kimin toprağı kime verilecek?'' Sadece Orgeneral Tolon'un bu söylemi mi içimizi ısıtan?
(...) İrticai gidişin bu ve benzeri örneklerini uygulamalarıyla bilen Orgeneral Tolon'un hemen her konuda özellikle laik rejim üzerine söylediklerini yadsıyacak kişinin alnını karışlarım. Orgenerali yanıtlama çabasında AKP merkezindeki sesi yanıtlamak bile abes!
Orgeneral, ''Kim diyebilir ki böyle bir şey yok'' diye soruyor.
Onca örnekten sonra laik rejimi yıkma heveslilerinden hangisi ''Böyle bir şey yok'' diyebilir? (...)
Hasan Cemal (Milliyet): Yine Tolon Paşa!
(...) Paşa'nın konuşması danışıklı dövüş mü? Yoksa askeri disiplinin hiçe sayılması mı? Genelkurmay'ın altındaki başka komuta odaklarından yakılan yeşil ışığın bir ürünü mü? Karşı devrimle mücadele stratejisinin bir parçası mı yoksa?..
(...) Paşa çizmeyi aşmış!
(...) 4) Demokrasilerde asker bu kadar konuşmaz. Demokrasi de, anayasa da, yasalar da buna izin vermiyor.
Hurşit Paşa yine de konuşuyor!
Neden?.. 'Karşı devrim'le mücadele stratejisi mi? Psikolojik savaş yolunda bir adım mı? Belki bu konuyla ilgili bir yazıyı da yarın yazarım.
Mehmet Ali Birand (Posta): Askerimiz AB'yi gerçekten istiyorsa.. .
(...) Hurşit Paşa'nın açıklamasında kullandığı bazı cümleler, yaptığı bazı siyasi değerlendirmeler ve çeşitli konularda farklı düşünenleri vatan hainliği ile suçlaması çelişki yarattı. İnsanları şaşırttı.
Aynı şekilde, Genelkurmay 2 inci Başkanının, tam AB Komisyon başkanı Prodi'nin resmi ziyareti sırasında bir basın brifingi düzenleyip, yine siyasi konularda politika açıklamaları yapması, "kan dökülebileceği" uyarısında bulunması, üstelik bu brifinglerin her ay tekrarlanacağının söylenmesi soru işaretlerine yenilerini ekledi.
(...) Gerektiğinde TSK'nın görüşünü almak, hükümetlerin en tabii görevidir. Ancak şu sıralarda hem AB, hem Irak, hem de Kıbrıs konularında son derece önemli bir aşamadan geçilmektedir. Bundan dolayı, yanlış görüntü vermekten kaçınmak, duyarlı ve titiz davranmak, özetle KONUŞMAYI sivil otoriteye bırakmak daha iyi olmaz mı ?
(...) Demokrasilerde her farklı görüşü vatan ihanet olarak nitelemek hiç olmaz. Siyasi hükümetler yerine politikalar oluşturup kırmızı çizgiler çizmek kabul edilemez. TSK, artık tutumuyla, söylemleriyle tek bir ağızdan konuşmayı benimsemeli ve kendini herşeyin üstünde görmekten vazgeçmeli. Gerçekten AB'yi isteyen böyle hareket eder.
Umur Talu (Sabah): Sınıfta Hain var
(...) Cumhuriyet'te Aydın Ilgaz, Hababam Sınıfı'nın, "Sınıf"ın, babasının öyküsünü, 2004 çocuklarının, gençlerinin gırgıra boğulmuşken bilmediği, pek hatırlatılmayacak, anlatılmayacak 50 küsur yıl öncesini aktarmaya başladı.
Artık bir "özel okul sınıfı" olan Hababam, "sınıf" dediği için baskı gören, hapsedilen, yoksulluğa, hastalığa gömülen, mimlendiği için eşi öğretmenliği bırakan bir adamın "duyarlılıkları"ndan doğmuştu.
(...) Mesele şu ki, bu aralar yine "resmen" tedavüle sokulan "vatan hainleri var"ları duydukça tüylerim ürperiyor. Kimimiz nasıl, sınıfları, eserleri, kitapları özenli bir miras gibi devralmışsak, kimileri de genetik olarak "vatan haini edebiyatı" nı taşıyor olmalı.
O genlerin, nasıl bir utancı, bu ülkenin akıl, fikir, sanat, tartışma, demokrasi, olgunluk, adalet ihtimallerine ne ölçüde şiddetli darbeleri barındırdığını hiç düşünmeden. "Hababam Sınıfı"nı film olarak seversiniz, sevmezsiniz... İzlerseniz, "kurucusu Rıfat Abi"nin fotoğrafına bakış sahnesinde, bir zamanlar "hain" sayıldığını hatırlarsınız belki.
Asım Yenihaber ( Vakit): Nerede o eski hainler!
"Ben paşanın, babacan, sivil aynı zamanda çok konuşanını severim!" Bu "tornistan vecize"mi beğenmişsinizdir zannederim!
Ege Ordu Komutanı Hurşit Paşa, sivilleri çekmiş, İzmir'in bir köyünde güzel güzel konuşuyor. Ahalinin çoğunluğunu örtülü örtüsüz hanımlar teşkil ediyor. Paşa örtülü bir hanımın elini sıkıyor. Mevzu Kıbrıs ve dolayısıyla "ihanet" elbette. Sivil paşam "ver kurtul"cu hainlere veryansın ediyor. Bu arada eskiden bu topraklarda hain yetişmediğini söylüyor ve hainlerimizin son zamanlarda yetişmiş olduğunu ihsas ediyor.
Dedim ya ben paşaların sivil aynı zamanda çok konuşanını severim... Mübarekler konuşmaya başladı mı, Kenan Paşa gibi ağızlarından cevahir saçarlar, bu cevahirlerin içinde elbette bir hayli taş toprak da bulunur. Son konuşan paşam da hakikaten cevahir saçıyor, eh cevahir de toprak ve taş arasında bulunur.
Gelelim eskiden hain yetişmeme meselesine...
(...) Tarihin hainler ve kahramanlar galerisini dolaşmak çok faydalı olur ekseriya.
Şimdi Kıbrıs'ı verip de mi kurtulsak mı, yoksa vermeyip de mi kurtulsak? Veren mi hain olur, vermeyen mi?
Tarih nezdinde müşkül bir soru bu!
Fehmi Koru (Yeni Şafak): Daha sâkin düşünelim
(...) Ege Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon, çoğu köylü kadınlardan oluşan bir dinleyici kitlesine, Kıbrıs konusunda bilgi verirken, büyük bir öfkeyi içinde barındıran keskinlikle, "İçimizde Kıbrıs'ı satmak isteyen hâinler var" deyiverdi.
Ak Parti genel başkan yardımcısı Dengir Mir Fırat da, "Acaba Türkiye'yi Kıbrıs konusunda uzlaşmaz gösterip Avrupa Birliği hedefinden saptırmak vatanseverlik midir?" diye soruverdi. Gördüğünüz gibi, madalyonun yalnızca bir yüzü yok.
(...) Genelkurmay Başkanlığı, daha önceki benzer durumlarda, kendi adlarına açıklama yetkisinin kime ait olduğunu birkaç kez ilân etmek zorunda kalmıştı. Yanlış hatırlamıyorsak, yetkililer arasında Ege Ordu Komutanı bulunmuyor.
Başkalarının yanlışlığını düzeltmede hiç vakit kaybetmeyen Genelkurmay'ın, Org. Hurşit Tolon'un içte ve dışta kafa karıştıran konuşmasıyla ilgili bir açıklama yapması da beklenmeli.
Org. Tolon'un konuşmasından 'hâin' ve 'yurtsever' gibi sıfatları ayıkladığımızda (hatta bazen o sıfatlar da kullanılarak), benzer yaklaşım tarzını benimsemiş kişilerle medyada ve siyasette de karşılaşabiliyoruz. Onlar mı görüşlerini iletmede yetersiz kalıyorlar acaba?
Herkesin arkasına yaslanıp konumu ve yaptıkları üzerinde düşünmesi zamanıdır...
Ertuğrul Özkök (Hürriyet): Yoksa Sezer de mi vatan haini
(...) Tolon Paşa, Kıbrıs'ta çözüm isteyen herkesi ''ver kurtulcu'' olarak etiketledi ve hepsini ''vatan haini'' ilan etti.
Bu durumda ben de ''vatan hainlerinden'' biri oluyorum.
Çünkü Kıbrıs'ta çözüm istiyorum...
Bugünlerde Tolon Paşa'ya rastlarsam ona şu soruyu sormak isterdim:
''Türkiye Cumhurbaşkanı da mı ver kurtulcu bir haindir paşam?''
(...) Biz, köşe yazarlarının başka insanlara bu kadar kolay ''hain'' damgası vurmasına karşı çıkıyoruz.
Yolu açmak
Paşalarımızın bu tavırlarına da karşı çıkmamız normaldir.
Türk halkının yüzde 76'sı, ülkemizin Avrupa Birliği'ne tam üye olmasını istiyor.
Türkiye'ye bu yolu açacak konuların özgürce tartışılması, kimsenin kimseyi hainlikle veya başka etiketlerle suçlamaması gerekir.
Emin Çölaşan (Hürriyet:) Ağzına sağlık Hurşit Paşa
EGE Ordu Komutanı Hurşit Tolon çok güzel söyledi: ''İçimizde Kıbrıs'ta ver kurtul diyen hainler türedi. Kimin toprağını kime vereceğiz? Bu memleket hep güzel insanlar yetiştirdi. Ama son zamanlarda hain de yetiştiriyor...''
Bu sözler AKP iktidarını rahatsız etti. Demeç üstüne demeç verdiler. İşte AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın yanıtı!
''Türkiye'de ver kurtul diye düşünen kimse yok. Ama çözüm çözümsüzlüktür diyenler acaba ihanet etmemiş midir?''
AKP yöneticisi yanılıyor. Türkiye'de Kıbrıs için ver kurtul diyen niceleri var. Bunların köşe yazılarını her gün yüzümüz kızararak okuyoruz. Kıbrıs'ı verelim ki, AB'den müzakere tarihi alalım!
AB bastırıyor: Kıbrıs'ta ödün verin! Ama aynı AB aynı direktifi her nedense Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimine vermiyor.
(...) Hurşit Tolon Paşa doğruyu söylüyor. Bu acı gerçek Ege Ordu Komutanı tarafından dile getirilince, AKP ister istemez karşı çıkmak zorunda kalıyor... Çünkü ellerinden gelse Kıbrıs'ı hemen verip AB'den koca bir ''aferin'' alacaklar.
Fatih Altaylı (Hürriyet): Paşa'nın elinde 'ihanetmetre' mi var?
EGE Ordu Komutanı Hurşit Tolon Paşa konuştu. Allah'ı var açık konuştu.
Kıbrıs'ta çözüm isteyenler hain, İngiltere ve ABD düşman.
Kıyafeti sivil olduğu için konuşmaları Genelkurmay Başkanlığı'nı bağlar mı bağlamaz mı bilemiyorum.
Herhalde bağlamaz.
Çünkü Genelkurmay Başkanı'nın Genelkurmay adına açıklama yapabilecekler listesinde ''Ege Ordu Komutanı''nın adı yoktu. Gerçi o listede Kara Kuvvetleri Komutanı'nın da adı yoktu ama onun açıklaması sahiplenildi.
Bakalım Tolon Paşa'nın açıklaması ne olacak?..
(...) Orgeneral Tolon'a şunu hatırlatmak isterim.
Bir ülkede rütbesi veya makamı ne olursa olsun kimsenin kimseye kendisi gibi düşünmediği için hain deme hakkı yok.
Unutmasın ki, bazen hesapsız tavır sergileyenlerin ülkelere verdiği zararı, bir hain ordusu bir araya gelse veremez.
Murat Belge (Radikal): Gene 'hain' edebiyatı
Bu hafta sonu gene bir kuvvet komutanı general, kendisi gibi düşünmeyenlere 'vatan haini' dedi. Bu zihniyetin medyadaki temsilci ve sözcüleri her Allah'ın günü aynı şeyleri söylerler, hava koşulları gibi bir şeydir onların bunları söylemesi.
Ama generalin söylemesi, her ne kadar o da epey sık olan bir olay olsa dahi, bu 'rütbe' toplumunda daha fazla ağırlık taşır. Hatta belki bir dahaki darbenin sıkıyönetim yargıçlarına 'delil' teşkil eder (bir daha darbe olursa bunun 'yargıcı' olacağını bilmiyorum ama...)
General bu hainlerin eskiden olmadığını, yeni yetişmeye başladığını söylemiş. Bu da yanlış bilgi.
Generalin fikir ve rütbe arkadaşları 20. yüzyılın başından itibaren durmadan hain tespit ettiler. Nurettin Paşa, Ali Kemal'i kışkırttığı insanların eline verip linç ettirdi, asılı cesedinin üstüne de 'Artin Kemal' diye yafta yapıştırdı.
(...) Aynı general, gene kötü niyetli birilerinin, 'Ordu AB'ye girmek istemiyor, buna engel oluyor' diye yalan söyleyerek, halkı ordusundan soğutmaya çalıştığını iddia ediyor.
Yukarıda anlattığım kurumsal durum, AB veya herhangi bir demokratik yapının mantığıyla bağdaşır mı? 'Kıbrıs'ta çözüm olmalı' diyorsanız 'hain'siniz, 'Şeyh Said isyanı İngiliz kışkırtmasına bağlanamaz' diyorsanız 'hain'siniz, özellikle de, 'Demokratik bir toplumda generaller böyle konuşmamalıdır' diyorsanız, 'hain'siniz.
Onun o yetkiyle konuşması için sizin de 'hain' olmanız gerekiyor. Bir kere daha 'hain' olmamak için, generalin bu konuşma üslubunun, Türkiye'yi en çabuk şekliyle AB'ye taşıyacak yol olduğunu da kabul edin. (NM)