Daha önceki KESK genel kurullarının aksine, yönetime aday olacakların son anda açıklanması, çeşitli soru işaretlerine yol açtı. KESK merkezini Ankara'ya taşıma önergesinin sonucuna göre hareket etme kaygısının bu durumun ortaya çıkmasında rol oynadığı sanılıyor.
Son anda açıklanan aday isimleri, kamuoyunda fazlaca tanınmadıkları ve sendikal yönetimlerde etkin rol almamış oldukları için, birçok delegenin tepkisine neden oldu. Seçimde, en fazla oy toplayan adayın, ancak 300 oy seviyesinde kalması, bu tepkinin sonucu olarak değerlendiriliyor.
Görüştüğümüz kimi delege ve sendika yöneticileri, ortaya çıkan yönetim tablosunun KESK kitlesini temsil edemeyeceği ve KESK'in önümüzdeki dönemde sendikal etkinlik açısından ciddi bir erozyona uğrayacağını belirttiler.
Bir başka yaygın eleştiri de şu noktalarda yoğunlaşıyor:
*Sendikal yaşam, bu denli köklü sorunlarla yüz yüzeyken, KESK yönetiminin, yine sadece siyasi ittifaklar çerçevesinde belirlenmiş olması,
*Sendikal ve sektörel düzeyde temsil esasının gözetilmemesi,
*Seçilen yöneticilerin KESK'i daha etkin kılma açısından yetersiz olacakları...
"Bundan sonra yaşanacaklar hayırlı olmayacak"
Genel Kurul'da bu eleştirileri kürsüye taşıyan Enerji Yapı Yol Sen Başkanı Cengiz Faydalı, seçimler sonrasında Bianet'e şu açıklamayı yaptı:
"Ortaya çıkan tablo, hem KESK'in sendikal yapısının hem de ittifaka giren grupların harakiri yaptığını göstermektedir. Emekçiler, bu denli ağır sorunlar karşısındayken, siyasi ittifaklarla, kapalı kapılar arkasında ortaya çıkan bu yönetimi , ne kamu emekçileri ne de ittfak yapan gruplara yakın delegeler, içine sindirebilecektir.
"Bu genel kurul, yoğun katılıma karşın , benim gördüğüm en coşkusuz ve anti-demokratik genel kurul oldu. Sendikal sorunları kürsüden ifade etmemize dahi tahammül göstermediler. En az 25 imzayı toplayamayan delegenin önerge verememesi değişik görüşlerin tartışılmasını engelledi.
"Dilerim ben yanılıyorumdur ama, bu genel kurul, KESK'in kendi meşru ve demokratik çizgisinde gerçekleştirdiği son genel kurul olacak gibi görünüyor . Bundan sonra yaşanacaklar kamu emekçileri için hayırlı olmayacaktır. Özelleştirme ve taşeronlaştırma saldırısının bu denli yaygın olduğu günümüzde, kamu emekçilerin nicel olarak bile ciddi bir düşüş yaşadığı bu koşullarda, kürsüden hiçbir sendikal politikanın tartışılmaması, geleceğe ilişkin örgütlenme ve mücadele konularında ciddi hiç bir önergenin gündeme getirilmemesi ne yazık ki, bu öngörümü doğrulayacak niteliktedir.
"Ve gelinen bu durumdan, sadece genel kurulda ağırlıklı olan yapılar değil, onlarla sırf yönetime girmek için ittifaka giren göz yuman, bütün grup ve delegeler sorumlu olacaktır."
Yeni MYK üyeleri ne diyor?
Yeni MYK üyeleri Hasan Hayır ve İbrahim Kudiş ise, ortaya çıkan sonucun olumlu olduğunu , yeni yönetimin KESK ve bir bütün olarak emekçi hareketi daha ileriye taşıyacağını belirterek, yaklaşımlarını şöyle dile getirdiler:
*"Kamu emekçilerinin daha fazla örgütlenmesi ve hak kazanımı için mücadele edeceğiz. İleri sürülen eleştiriler, hangi yönetim gelirse gelsin dışarda kalanlar tarafından söylenebilecek görüşlerdir.
*"Oy kullanan 460 delegenin 300'üne yakının oylarıyla yönetime gelmemiz emekçi kitlesinin genel onayı olarak görülmelidir. Böyle görmeyenler de uç düşüncelerde olanlardır.
*"KESK'in bir an önce iç sorunlarını ve kurumsallaşmada karşılaştıkları engelleri aşarak bütün emekçileri kucaklayacak bir örgütlenme ve mücadele çizgisine kavuşturulması gerekiyor. Seçilen yeni yönetim, bu görevi yerine getirmek için azami çabayı gösterecektir. "
MYK'da kadın sayısı azaldı
KESK Genel Kurulu'nda ortaya çıkan sonuçlardan biri de, daha önce üç kadın üyenin yer aldığı MYK'ya bu kez iki kadın üyenin seçilmesi oldu. Diğer sendikal konfederasyonların aksine, kadınların yönetime girmesi yönünde olumlu bir çizgi izleyen KESK'te ortaya çıkan bu durum, özellikle kadın delegasyon tarafından olumsuz bir gelişme olarak değerlendiriliyor.