Avukat Yasemin Öz ve avukat Eren Keskin Urfa'da yaşanan ve basına "kızlık zarı davası" olarak yansıyan tazminat davasını bianet'e değerlendirirken mağduriyetin ''bekaret'' üzerinden kurulmasına karşı çıkıyor.
İmam nikahlı eşinin bir başkasıyla resmi nikahı ve bu evlilikten çocukları olduğunu öğrenen bir kadın, "evlilik vaadiyle kandırılıp, kızlık zarının bozulduğu" gerekçesiyle tazminat istedi. Davanın görüldüğü Urfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi de davacının manevi tazminat talebini kabul etti.
"Evlilik vaadiyle kızlık bozmak" eski Türk Ceza Kanunu'na göre suç sayılıyordu ancak bu 2005'de yapılan bir düzenlemeyle suç olmaktan çıktı. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, istemin kabul edilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu vurgulayarak tazminat kararını bozdu; yerel mahkeme direnme kararı aldı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 4. Hukuk Dairesi'nin kararının yerinde olduğuna kanaat getirdi.
Öz: Tazminat kararı bekaret mevzusunu meşrulaştırır
Davayı bianet'e değerlendiren avukat Öz, Yargıtay kararının doğru olduğunu söylüyor. Öz, bu tip kararların belli durumlarda kadını koruyabileceğini ama tazminat isteminin kabul edilmesi durumunda bekaretin kadın cinselliğinin denetlenmesi için bir araca dönüşebileceğini belirtiyor.
"Dosyayı okumadım, ama basına yansıdığı kadarıyla kadın erkeğin evli olduğunu bilmiyor olsa da rızayla girdiği bir ilişki söz konusu. Bekaret bozma denilen şey cezalandırıldığı sürece kadınların bakire olması gerekir. Bu durum kadın cinselliğinin bekaret üzerinden denetlenmesine neden olacaktır. Bu tip şeyler belirli durumlarda kadınları koruyabilir ama uzun vadede kadınlar açısından koruyucu birşey değil. Bu kadın, aldatılma gibi başka nedenlerle tazminat isteyebilirdi.
"Bekarete tazminat vermeye başlarlarsa bekaret mevzusu meşruiyet kazanır ve kadının saklaması erkeğin de müdahale etmemesi gereken birşey olarak algılanır."
Keskin: Yasal düzenlemeler değişti, anlayış değişmedi
Avukat Keskin de mağduriyetin bekaret üzerinden kurulmaması gerektiği görüşünde. Davacı ve avukatının davayı kızlık zarı üzerinden kurmasının, egemen görüşün topluma da yansımasından kaynaklandığını söylüyor.
"Bekaret konusu aslında kadına yönelik şiddetin en ağır alanlarından biri. Çok uzun yıllar bekaret kontrolü Türkiye'de fütursuzca uygulandı. 2005'deki değişikliklerle bekaret kontrolünde belirli kurallar getirildi. Ama anlayışın değiştiğini düşünmüyorum. Bu dava da bekaretin son derece önemli olduğunu gösteriyor.
"Devletin totaliter yapısı nedeniyle devlet bakışı topluma da yansımış durumda ve bunun değişmesi için hiçbir şey yapılmıyor. Bu davada kızlık zarı nedeniyle değil, yaşanan şiddet nedeniyle kurmak gerekiyor mağduriyeti. Size bir şey doğru olarak sunulduğunda, mağduriyetinizi o doğru üzerinden kuruyorsunuz. Bu kadın tabi ki tazminat isteyebilir ama davanın yaşadığı cinsel şiddet ya da manevi zarar üzerinden kurulması gerekir. Egemen bakış mağduru da etkiliyor, burada görülen bu."(ÇT/HK)
* Himen, tıp dilinde "bekaret zarı" anlamına geliyor.