Sendika, kamu bankalarında iddia edildiğinin aksine, aşırı bir personel şişkinliğinin olmadığını bildirirken, bu gerekçeyle çalışanların üçte ikisinin işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğuna dikkat çekti. Sendika, kamu bankalarındaki sorunların, çalışanların da söz sahibi olduğu özerk bir yapıyla çözülebileceğini bildirdi.
Kamu bankaları olan Ziraat, Halk ve Emlak Bankası'nın ortak yönetim modeli,küçültme ve özelleştirilerek tasfiyeleri için düğmeye basılması çalışanların
örgütü olan KESK'e bağlı Tüm Banka- Sen'i harekete geçirdi.
Tüm Banka-Sen Genel Eğitim Sekreteri Ercan Yıldız tarafından hazırlanan, "Kriz ve kamu bankalarının özelleştirilmek istenmesi" başlıklı 11 sayfalık raporda, tasfiye edilmek istenen kamu bankalarıyla ilgili yaygın olarak inanılan "yanlışlıklar" da teşhir edildi. Ekonomik krizde, kamu bankalarının "günah keçisi", çalışanların da "krizin esas sorumlusu" olarak gösterildiğine dikkat çekilen raporda, "Yaratılan puslu havada hiçbir haklı gerekçe gösterilmeden kamu bankalarının özelleştirilmesi ve personelinin tasfiyesi gündeme alınmıştır" denildi.
"Hakimiyet" uyarısı
Kamu bankalarının toplam mevduatta yüzde 38 gibi bir paya sahip olmasının, özelleştirmenin gerekçelerinden birisi olarak gösterildiği ve bu durumun rekabetin sağlıksızlığına işaret sayıldığı kaydedildi.
Kamu bankalarının özelleştirilmesi ve devreden çıkarılmasıyla birlikte, Yapı Kredi, İş, Garanti, Akbank ve Pamukbank'ın yüzde 28.8'lik toplam mevduat oranıyla piyasaya tamamen hakim olacakları uyarısı yapılan raporda, "Bu durumda rekabetin nasıl sağlıklı olacağı sorusu akla gelmektedir. Kamu bankalarının mevduatının buralara kayacağı da düşünüldüğünde oranın ne kadar yükseleceğini düşünmek bile rekabetin nasıl sağlıklı(!) olacağını göstermektedir" denildi.
"Personel şişkinliği" mesnetsiz
Raporda, özelleştirme yanlılarının, "kamu bankalarında aşırı personel yığılması tezi"nin doğru olmadığı belirtilerek, özellikle Halk Bankası'nda şube başına düşen personel sayısının özel bankalardan da düşük olduğunun altı çizildi ve bu durum bir tabloyla gösterildi. (Tablo 1)
Raporda, Halk Bankası'nın "yaygın yanlış" teze destek sunmak üzere, bir çok şubeyi kapattığı ve bu suretle şube başına düşen personel sayısını yükseltmeye çalıştığı da vurgulandı.
"Görev zararı" siyasilerin suçu
Raporda, kamu bankalarının görev zararlarıyla ilgili olarak şu tespitlerde bulunuldu:
"Görev zararları bankaların yüklenmek zorunda kaldıkları zararlardır. Siyasilerin, kamu bankalarına verdiği görevlerin karşılığını bankalara ödememesinden kaynaklanmaktadır. Ziraat Bankası Müfettişlerinin hazırlayıp Cumhurbaşkanı Sezer'e sunduğu bir raporda da görev zararlarının nasıl oluşturulduğu açıkça görülmektedir.
Raporda prim alacağı kaleminde, 1995 yılında çiftçiye yapılan 4 trilyon liralık ödemenin yüksek faiz oranıyla 2.3 katrilyon liraya çıkarıldığı ve bunun tarıma destek adıyla gösterildiği vurgulanmaktadır.
Yine raporda görev zararına daha yüksek faiz alabilmek için yaklaşık yüzde 50 olması gereken kaynak maliyetinin yüzde 106 olarak gösterildiği belirtilmektedir.
Bu rapor üzerine, Sezer'in kamu bankalarını denetlemek üzere Devlet Denetleme Kurulu'nu görevlendirmesine itiraz seslerinin yükselmesi de, görev zararları ile ilgili gerçekler açısından bir fikir vermektedir.
Yapılması gereken, kamu bankalarını zararla görevlendirenlerin soruşturulmasıdır ."
"Özerk bir yapı"
Raporda, kaynakların rasyonel dağılımını olumsuz yönde etkileyen faktörler olarak şöyle sıralanıyor:
* Devletin kamu bankalarını zaman zaman piyasalara müdahale aracı ve ihtiyaç duyulduğunda bir kaynak olarak kullanması,
* Seçim dönemlerinde belirli yatırımların finansmanı için kamu bankaları kaynaklarının kullanılması,
* Belirli kesimlere destekleme ödemelerinde bulunulması,
Raporda son olarak şu noktaların altı çiziliyor:
"Bütün gerçeklere karşın kamu bankalarının özelleştirilmek istenmesi ve çalışanların üçte iki oranında azaltılmak istenmesi, toplumsal faydanın göz ardı edilmesinden kaynaklanmaktadır. Yaşanan olumsuzluklar, siyasetçilerin politik tercihlerini ön plana alıp verimli ve etkin çalışmayı göz ardı etmelerinden kaynaklanmaktadır. Özelleştirmelerin hiçbir haklı dayanağının olmadığı, IMF politikalarının bir ürünü olduğu ortadadır. Yaşanan olumsuzluklar yönetim sorunu olup, çalışanların da yönetimde söz sahibi olduğu özerk bir yapıyla çözülebilecektir. En kısa zamanda tüm özelleştirmeler durdurulmalı ve kamu bankaları asli işlevlerine geri döndürülmelidir."
Tablo 1
Banka.. Şubesayısı.. Personel sayısı..Şube başına pers.