İzmir Barosu'nun "Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Oluşturmak, Cürüm işlemeye azmettirme, Kanunun cürüm saydığı bir fiili açıkça övmek, kesinleşmemiş yargı kararları aleyhine yargıyı etkilemeye yönelik beyan ve faaliyette bulunmak" suçu işledikleri için haklarında suç duyurusu yaptığı 11 kişi şunlar:
Doğan GÜREŞ (Eski Genelkurmay Başkanı- DYP Kilis Milletvekili); Tansu ÇİLLER (Eski Başbakan-DYP Genel Başkanı); Necati ÖZGEN (Emekli Orgeneral); Hasan KUNDAKÇI (Emekli Korgeneral); Teoman KOMAN (Emekli Orgeneral); Atilla KURTARAN(Emekli Korgeneral); Adnan DOĞU (Emekli Orgeneral); Kemal ÇELİK (Eski Emniyet Genel Müdürü, DYP Antalya Milletvekili); Saffet Arıkan BEDÜK (Eski Emniyet Genel Müdürü DYP Ankara Milletvekili); Hayri KOZAKÇIOĞLU (Eski OHAL Valisi- DYP İstanbul Milletvekili); Ünal ERKAN (Eski OHAL Valisi); Mehmet AĞAR(Elazığ Milletvekili)
Kamu görevlilerinin suç örgütlenmesi içine girdikleri...
Savcılığı yapılan suç duyurusunda şu açıklamalar yer aldı:
* 3.Kasım.1996 tarihinde Balıkesir'in Susurluk İlçesinde meydana gelen kaza ile ortaya çıkan ve Kamuoyu'nda Susurluk Çetesi olarak adlandırılan grubun ortaya çıkması ile, özellikle 1990'lı yıllarda terörle mücadele adı altında hareket eden kamu görevlilerinin bir suç örgütlenmesi içine girdikleri ve cinayet, uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı, terör eylemleri vb eylemlere yöneldikleri ortaya çıkmıştır.
* Bu çetenin içinde asker-sivil kamu görevlileri ile katliam davaları sanıkları sivillerin bulunduğu ve "vatan savunması" adı altında bir suç makinesi gibi çalıştıkları resmi raporlarla da açıklanmıştır.
* Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu SAVAŞ'ın Raporundaki deyimle ;" Susurluk bir bütündür ve olaylar zincirinden ibarettir. İstanbul'da Özgür Gündem Gazetesi'nin bombalanması,Behçet Cantürk'ün öldürülmesi, Diyarbakır'da yazar Musa Anter'in öldürülmesi,İstanbul'da Tarık Ümit olayı, Azerbaycan'da darbe girişimi Bodrum'da Hikmet Babataş cinayeti, Gaziantep'te Mehmet Ali Yaprak'ın kaçırılması, bankaların trilyonluk kredileri; gerçekte Ankara'da cereyan eden olay muhtelif vechelerdedir..."
Ankara'nın silüeti ile tamamlanan resim
*" ... Susurluk olayının pek çok görüntüsünde Abdullah Çatlı vardır. Ama Çatlı'nın net resminin zemini Ankara'nın silueti ile tamamlanmaktadır"
* Susurluk olayının ortaya çıkmasıyla bu suç çetesi ile ilgili olan tüm sorumlular hakkında yargı sürecinin başlatılmasına yönelik,
toplumda güçlü bir istem ortaya çıkmış , bu istem "aydınlık için bir dakika karanlık eylemi" gibi demokratik eylemlerle ortaya konulmuş, ancak buzdağının görünen yüzü dışında, asıl sorumluların yargılanabilmesi mümkün olmamıştır.
* Nitekim bu davanın sanıklarından Mehmet Ağar ve Sedat Edip Bucak'ın geçtiğimiz yasama döneminde dokunulmazlıkları kaldırılmış olmasına rağmen, yargılanabilmeleri mümkün olmamıştır.(Bkz. Bursa Milletvekili Ali Arabacı ve İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'nın Mehmet Ağar ve S. Edip Bucak'ın dokunulmazlıklarının kaldırılması ve yargılanmaları için TBMM'ne verdikleri dilekçe )
Diğer ve önemli faillerin yargılanamadığı...
* Bu durum yargı kararlarına dahi intikal etmiş ve Susurluk Davası olarak bilinen davanın incelemesini yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin kararında aynen "... ulaşılan bilgi ve belgelerin, olayın arkasındaki ilişkilerin çözülmesinin güç, karmaşık ve duyarlı makamları ve görevlileri kapsayacak ölçüde olduğunu ortaya çıkardığı, haklarında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar dışındaki kimi görevliler ile bunlara yardım edenlerin yargı önüne çıkarılmaları görevi , devletin yetkili organlarında olmakla birlikte ..." denilerek suç örgütlenmesinin diğer ve önemli faillerinin yargılanamadığı açıkça belirtilmektedir.
* Esasen bu örgütlenme, NATO bünyesinde üye ülkelerde oluşturulan ve Türkiye dışında diğer üye ülkelerde tasfiye edilen ve yargılanan Gladio örgütlenmesinin bir parçasıdır.
* Sanıklar, belirtilen dava ile ilgili olarak yargılanan "Korkut Eken'in tashihi karar yoluna başvurduğu aşamada, yargıyı sanık lehine karar verme yönünde etkileme amacıyla bazı basın organlarına açıklamalarda bulunmuşlar ve bu arada Susurluk olayının gerçek failleri arasında bulunduklarını da itiraf etmişlerdir.
İki haber ve ötesi
* " Hürriyet Gazetesi'nin 13.03.2002 günlü sayısında sanıklar Doğan Güreş, Necati Özgen, Hasan Kundakçı, Cumhur Evcil yaptıkları ortak açıklama ile Korkut Eken'e destek verdikleri ve sanık Doğan GÜREŞ'in " özellikle O'nun etkin bir şekilde görev aldığı 1993-1996 döneminde (...) tüm çalışmaları ve faaliyetleri yakın takibimiz altında geçmiştir. (...) Yüksek disiplin anlayışıyla aldığı emirleri eksiksiz yerine getirmiştir." dediği, diğer sanıklar Necati Özgen, Hasan Kundakçı, Cumhur Evcil'in, Korkut Eken'in eylemlerini destekledikleri haberi yer almıştır.
* 14.03.2002 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde ise diğer sanıklar, Teoman Koman,Atilla Kurtaran, Adnan Doğu, Kemal Çelik, Saffet Arıkan Bedük, Hayri Kozakçıoğlu ve Ünal Erkan yine Korkut Eken'in eylemlerini savunan açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu sanıkların Yargıtay Kararı'nda da sözü edilen eylemlerin yapıldığı dönemde yetkili ve sorumlu mevkiide bulunmaları, Genelkurmay Başkanlığı, OHAL Valiliği,Jandarma Genel Komutanlığı, MİT Müsteşarlığı, Özel Harp Dairesi Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü gibi görevlerde bulunmuş olmaları, Korkut Eken'in eylemlerinin bu kişilerin bilgisi ve talimatı ile yapıldığı konusunda açık bir delil oluşturmaktadır.
Tansu Çiller de...
* Dönemin Başbakanı olan Sanık Tansu Çiller'in ise ; aynı gazetede yer alan demecinde "Ben bu devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de kutsaldır dedim... Ülkenin bölünmez bütünlüğü için uğraş verenleri belirli bir ölçüde statüye sokacaksınız ama öbür tarafta başka sorumluluğu olanları da geniş bir affa tabi tutacaksınız. Bu olmaz. Adaletsizlik bu. Bu arkadaşlarımız ülkemizin bölünmez bütünlüğü için kahramanlıklar yapmışlardır..." demek suretiyle işlenilen suçlardan haberdar olduğu ve hatta Korkut Eken'in mahkum olmasının yanı sıra, Susurluk davası olarak bilinen davadan dolayı rahatsız olduğunu dile getirmiştir.
Emir ve komuta zinciri içinde
* Yapılan açıklamalardan Susurluk davasında yargılanan sanıkların eylemlerinin emir komuta zinciri içinde gerçekleştiği ve aleyhine suç duyurusunda bulunduğumuz sanıkların da bu suçlara iştirak ettikleri ve azmettirdikleri, sanıkların belirtilen gazetelerdeki kendi beyanları ile ortaya çıkmıştır.
* Türk Ceza Kanunu'nun 64/2 maddesine göre " Başkalarını cürüm ve kabahat işlemeye azmettirenlere dahi aynı ceza hükmolunur"
* Türk Ceza Kanunu'nun 313/1 Maddesine göre de "Her ne suretle olursa olsun cürüm işlemek için teşekkül oluşturanlara veya bu teşekküllere katılanlara bir yıldan iki yıla kadar ağır hapis cezası verilir"
* Yine "Susurluk Davası" sanıklarının eylemlerinin TCK 313/2-4 maddeleri kapsamında da değerlendirilebileceği açıktır.
* İstanbul 6 No'lu DGM'nin "Susurluk Davası" olarak bilinen 1997/180 Esas,2001/3 Karar sayılı ve 12 12.2001 günlü mahkumiyet kararı, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce onanmıştır. Sanıklar, sistemli ve organize bir hareketle, basına demeçler vermek suretiyle, Susurluk Davası dosyası ile ilgili tashih i karar talebinin karara bağlanmasından birkaç gün önce, yargıya müdahale etmişlerdir.
Anayasa Mahkemesi kararı diyor ki:
Anayasa Mahkemesi'nin 21 09.1995 gün ve E.95/27, K.95/97 sayılı kararında "Hukuk Devleti , İnsan Haklarına saygı gösteren,bu hakları koruyucu, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlet demektir. Böyle bir düzenin kurulması, yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalması, temel hak ve özgürlüklerin, anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır.." denilmektedir.
* Sanıklar, örgütlü bir biçimde hukuk devletine saldırmışlardır. Bu saldırı mutlaka önlenmeli ve sanıklar eylemlerinin sonucuna katlanmalıdırlar.
* Bu durumda, sanıkların örgütlü ve kararlı bir biçimde, Yargıtay kararında sözü edildiği üzere " TCK.nun 313. Maddesindeki suçu oluşturmasının ötesinde Anayasa'nın 6. Maddesindeki ' hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz' hükmüne karşın bir örgütlenme ve yetki kullanımı yoluna gittikleri" Yargıtay kararında sözü edilen örgüt ile tam bir işbirliği içinde oldukları ve bu örgütü yönetip yönlendirdikleri kendi beyanları ile açığa çıkmış bulunmaktadır.
İkrar açıklamaları
* Şikayet olunan sanıkların gazetelere yapmış oldukları ikrar mahiyetindeki açıklamaları; " Susurluk Davası" olarak bilinen davada ; İstanbul 6 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin 12.02.2001 tarihli ve 97/180-Esas, 2001/36-Karar sayılı kararında yer alan ve aşağıda alıntısı yapılan tespitler ile birlikte değerlendirildiğinde , haklarında soruşturma açılmasını gerektirmektedir.
"İşgal ettiği makam ve mevki ne olursa olsun, hiçbir şahıs ve kurum Anayasa ve yasaların vermediği yetki ve görevi kullanamaz. Kullanırsa, bunu Devlet adına yapmış olamaz. Suç işlemiş olur. Bu da hem emir verenlerin, hem de yasadışı emri yerine getirenlerin kişisel sorumluluklarını ve cezai takibata uğramalarını gerektirir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve yüce Türk milletinin iç ve dış güvenliğinin katillere , uyuşturucu kaçakçılarına, kumarhane işletmecilerine emanet edilmesi, bunlardan medet umulması affedilemez, kabul edilemez bir davranıştır. Bu nedenlerle; sanıkların Devlet adına hareket ettikleri savunmaları, tüm dosya kapsamına göre kendilerini suçtan ve cezadan kurtarmaya yönelik samimi olmayan, gerçeklerle ve yasalarla bağdaşmayan savunmalar olarak görülmüş, itibar edilmemiştir."
" Bir daha benzer olayları yaşayıp yeniden toplumsal karamsarlığa kişi ve kamu güvenliği yönünden düşmememiz için yapılması gereken, unutulmaması gereken şey; Edirne'den Kars'a, Sinop'tan Mersin'e Türkiye'nin her köşesinde yaşayan her bireyin, Devletimizin en alt görevlisinden en tepesinde bulunanlara kadar her kese düşen görev, Hukukun Üstünlüğünün hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde tesis edilip sürdürülmesidir..."
"Bir takım idari, siyasi ve yasal düzenleme ve manevralarla yargı denetiminin önüne geçilmesi toplumumuzdaki herkesi üzmekte, korkutmakta ve adalet duygusunu zedelemektedir.(..) Suç işleyip de bazı siyasi, sosyal, idari ve yasal koruma kalkanlarının arkasına sığınanlar ile bu koruma kalkanlarını muhafaza edenler , yada kaldırmayanlar unutmamalıdır ki adalet bir gün onlara da lazım olacaktır."
"Cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün yukarıdan aşağıya emir komuta doğrultusunda; Anayasa ve yasaların vermediği yetki ve görevlerini kullanarak ya da verilen yasal yetki ve görevler aşılıp dışına çıkılarak veya kendi menfaatlerine göre hareket edilerek halk arasında korku endişe panik yaratarak,ammenin selahiyeti aleyhine adam öldürme, adam kaldırma, yağma, ruhsatsız silah taşıma, suikast silahlarını taşıma, sahte kimlik belgesi kullanma, kullandırma, firari cinayet sanıklarını ve kumarhane işletmecilerini kullanma, saklama ve çetesel faaliyetlerine iştirak ettirme şeklinde gayri muayyen suçlarının işlenmesi amacının güdüldüğü, bu yönde suçların işlendiği anlaşılmıştır."
Kamu davası açılmalı
Sonuç Ve İstem : Belirtilen nedenlerle suç işleyen sanıklar hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak cezalandırılmaları talebiyle haklarında kamu davası açılmasını saygılarımızla dileriz. (NU)