İKV'nin değerlendirmesi şöyle:
* Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanan Türkiye İlerleme Raporu ve Türkiye'nin de dahil olduğu 13 aday ülkeyi kapsayan Genişleme Stratejisi'ne yönelik belge 13 Kasım 2001 tarihinde açıklanmıştır.
Bir yıllık değerlendirme
* Bilindiği gibi ilerleme raporları, aday ülkelerin, AB'ye uyum sürecinde kaydettikleri gelişmelerin yanı sıra son bir yıl içindeki ekonomik ve siyasi durumlarını da değerlendirmektedir.
* 2001yılı İlerleme Raporu, Türkiye'nin Ulusal Programı'nı AB'ye sunmasının ardından hazırlanan ilk Rapor olması nedeniyle daha önce yayınlanan raporlara oranla özel bir önem taşımaktadır.
* Rapor'da, Ulusal Program'ın Kopenhag Kriterlerine uyumu temel alan Katılım Ortaklığı Belgesi önceliklerini kısa ve orta vadede karşılayıp karşılamadığı değerlendirilmekte, son bir yıl içinde siyasi, ekonomik kriterlere ve AB müktesebatına uyum ile idari kapasitelerin kuvvetlendirilmesi alanında gerçekleştirilen aşamalar, ilerleme kaydedilmeyen alanlar ve önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler ele alınmaktadır.
Bir çok eleştiri var, ama
* Ana hatlarıyla değerlendirildiğinde bir çok eleştirinin varlığına rağmen Rapor'un gerek üslup, gerek içerik açısından ılımlı, büyük ölçüde tarafsız ve yapıcı olduğunu söylemek mümkündür.
* Raporda, Ulusal Program'ın ekonomik ve siyasi reformlar açısından kapsamlı bir Program olduğuna ve Katılım Ortaklığı Belgesi'nin hemen ardından onaylandığına değinilmekte ancak, Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB)ile içerik ve takvim açısından bire bir örtüşmediği, gerçekleştirilecek reformların finansmanına ve idari kapasitelerin güçlendirilmesi konusuna yeterince ağırlık verilmediği eleştirisi getirilmektedir.
* Her iki eleştiri de gerçekçi olmakla birlikte, hatırlanacağı üzere Ulusal Program'ın açıklandığı dönemde bu konular Türk Hükümeti'nce de dile getirilmiştir. Ancak programın hazırlandığı dönemde KOB'un yanı sıra Kalkınma Planları çerçevesinde Türkiye'nin diğer önceliklerinin de dikkate alınması gereğinden hareket edildiği belirtilmiş ve sürecin dinamik bir süreç olması nedeniyle Program'daki eksikliklerin revize edilerek tamamlanabileceğine dikkat çekilmiştir.
Türkiye teknik destek alamadı
*Ulusal Program'ın (UP) hazırlık döneminde ortaya çıkan bir başka sorun
ise, Türkiye'nin tarama sürecinde olmayışından kaynaklanan teknik bir sorundur. Türkiye dışındaki tüm aday ülkeler bu süreçte yer aldıklarından, AB tarafından, kendilerine özel olarak hazırlanan müktesebat uyum listelerini temel alarak hazırlıklarını yaparken, Türkiye son derece kapsamlı olan AB müktesebatını teknik destek almaksızın incelemek ve çalışmalarını yürütmek zorunda kalmıştır.
* Gerçekleştirilecek reformların finansmanı ve idari kapasitelerin güçlendirilmesi konularındaki eksiklikler de bir ölçüde, Türkiye'nin diğer aday ülkelerden farklı konumuyla bağlantılıdır.
* Bilindiği üzere, AB, tüm adaylara, sürecin gereklerine uyum sağlamak ve gerçekleştirilecek reformları desteklemek amacıyla mali ve teknik yardım sağlamaktadır. Aday ülkeler de bu kaynakları gerek müktesebat uyumunun gerçekleştirilmesinde, gerek benimsenen mevzuatın uygulanmasını sağlayacak kurumsal yapılarını kuvvetlendirmede kullanmaktadır. Türkiye, Ulusal Programı'nı hazırladığı dönemde AB tarafından sağlanacak mali yardımın netleşmemesinin yanı sıra, öngörülen kaynakların diğer adaylara oranla düşük olması ve yeni yapılanmanın getireceği yüklerin belirlenmesi konusunda kamu kurumlarının deneyim eksikliğinin AB tarafından teknik destekle giderilmemiş olması, sorunun çözümü yönünde sadece Türkiye'nin değil, AB'nin de önümüzdeki dönemde çaba göstermesi gereğini ortaya koymaktadır.
Ulusal Program daha yeni açıklandı
* Bu temel eleştirilerin yanı sıra, Rapor'un çeşitli bölümlerinde ortaya koyulan kısa vadeli kriterlere uyum yönündeki değerlendirmeler konusunda vurgulanması gereken önemli bir husus, Ulusal Program'ın AB'ye sunuluş tarihi olan Mart ayından itibaren geçen sürenin henüz kısa vadeli kriterlerin takvimi olan bir yılı doldurmadığıdır. Bu açıdan bakıldığında, içinde bulunduğumuz aşamada Türkiye'nin kısa vadeli takviminde bir gecikme yaşandığını söylemek, gerçekçi bir değerlendirme olmayacaktır.
* Raporun siyasi kriterler bölümünde, gerçekleştirilen Anayasa değişikliklerinin ve siyasi reformların önemine değinilmekte, bunların süratle uygulamaya geçirilmesi gereğine işaret edilmekte, bu çerçevede Hükümet'in Anayasa değişikliklerinin uygulamasına yönelik yasal değişikliklere ilişkin öneri paketinin son şeklini vermekte olduğu belirtilmektedir.
* Yargı alanında yapılan düzenlemelere karşın, yargının bağımsızlığına ilişkin endişelerin devam ettiği, MGK konusunda yapılan Anayasa değişikliğinin uygulamadaki etkisinin izlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin belirli kısıtlamaların kaldırıldığına ancak halen bazı sınırlamaların varlığını koruduğuna, İnsan hakları alanında iyileştirmeye ihtiyaç duyulduğuna bununla birlikte insan hakları sözleşmelerine katılım yönünde bir ilerleme kaydedilmediğine değinilmektedir.
İşkence endişe verici
* Rapor'da,1984 yılından beri uygulanmayan idam cezasına ilişkin Anayasa değişikliğinin idam cezasını belirli durumlarla sınırlandırdığına işaret edilmekte, gözaltı süresinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarına göre düzenlenmesinin memnuniyet verici olduğu, ancak işkence ve kötü muamelenin önlenmesi konusunda ilerleme sağlanamamış olmasının endişe verici olduğu belirtilmektedir.
* Cezaevleri koşullarının iyileştirilmesi yönünde yapılan düzenlemelerin olumlu olmakla birlikte, sürdürülen açlık grevlerine ve şiddet kullanımına çözüm bulunamamasının kaygı verici olduğunun ortaya koyulduğu Rapor'da, Terörle Mücadele Yasası'nda yapılan değişikliklerin olumlu yansımaları vurgulanmaktadır.
* İfade özgürlüğüne bağlı suçlardan dolayı tutuklu bulunan binlerce kişinin durumuna dikkat çekilen Rapor'da, basın özgürlüğü, dernek kurma ve barışçı gösteri yapma hakkına ilişkin olarak gerçekleştirilen Anayasa değişikliklerinin cesaret verici olduğu ancak uygulama yasalarının çıkarılması gerektiği belirtilmektedir.
Aleviler ve Hıristiyan kiliseler
* Siyasi partiler tarafından gözetilmesi gereken ilkelere ilişkin Anayasa değişikliğine karşın, parti kapatma ile ilgili maddenin değiştirilmediği, Refah Partisi'nin kapatılması ile ilgili kararda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk Anayasa Mahkemesi'ni haklı bulduğu belirtilmektedir.
* Din özgürlüğü konusunda, olumlu gelişmeler kaydedildiği bununla birlikte, Alevilere ilişkin resmi yaklaşımın değişmediği, Hıristiyan kiliselerinin mal edinme konusundaki sıkıntıların sürdüğü ifade edilmektedir.
Kürtçe'nin eğitim dili olması
* Anayasa değişiklikleri ile ekonomik, sosyal ve kültürel hakların güvence altına alınmasının önemine değinilen Rapor'da halen çocuk hakları, toplu sözleşme ve grev hakları ve bazı kamu çalışanlarının bu haklardan yararlanması konusunda ilerleme kaydedilmesine ihtiyaç duyulduğu, eğitim alanında ise Lozan Antlaşması kapsamına girmeyen gruplar için kendi dillerinde eğitim hakkının sağlanmadığı vurgulanmaktadır.
* Güneydoğu bölgesinde kaydedilen gelişmelere karşın, halen mevcut koşulların iyileştirilmesine gereksinim duyulduğu, terörün etkilediği bölgelerde yapılan ekonomik yardım ve kalkınma programlarına yönelik yatırımların olumlu sonuçlar verdiği, Güneydoğu Eylem Planı'nın yasalaşmasının önemli bir gelişme olduğu belirtilmektedir.
* Kıbrıs sorununun çözümü konusunda, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin çabalarının desteklendiğine ilişkin ifadelere karşın, bu yaklaşımın somut adımlarla desteklenmemesinin hayal kırıklığı yarattığı ifade edilmekte, güçlendirilmiş siyasi diyalog sürecinde Türkiye'nin Kıbrıs'a ilişkin müzakerelerin yeni ön koşullar getirilmeden sürdürülmesi yönünde cesaretlendirici girişimlerde bulunmaya davet edildiği vurgulanmaktadır.
* Türkiye ile Yunanistan arasındaki ikili ilişkilerin gelişiminden duyulan memnuniyet ortaya koyulmakta, ihtilafların barışçı yollarla çözümlenmesine elverişli bir ortam oluşmasının beklendiği ifade edilmektedir.
Sonuç olarak
* Türkiye'nin kısa vadeli kriterlere uyumu tamamlaması içinde önünde yaklaşık dört aylık bir süre bulunmaktadır. Orta vadeli kriterlere uyum takvimi de işlemektedir. Yapılması gereken, zaman kaybetmeden Ulusal Program'da ortaya koyulan taahhütlerin yerine getirilmesi yönünde uyum çalışmalarını hızlandırmaktır.
* AB'nin Genişleme stratejisine ilişkin belgede tüm adaylar için yaptığı değerlendirmeler ve önümüzdeki dönem için ortaya koyduğu perspektifler çok iyi değerlendirilmelidir.
2002 kritik yıl
* Genişleme süreci hızla ilerlemektedir. 2002 yılı, sürecin en kritik yılıdır. 2002 yılı sonunda Birliğe katılacak ilk adaylar belirlenecektir. Türkiye'nin katılım müzakerelerinin açılma kararının 2002 yılında alınması, sürecin geri döndürülemez biçimde işletilmesi açısından çok önemlidir. Türkiye, AB sürecini, sadece Türkiye-AB ilişkileri açısından değil, bir bütün olarak Genişleme Perspektifi içinde algılamalı ve süreçte yerini sağlamlaştırma yönünde başta siyasi kriterlere uyum olmak üzere üstlendiği yükümlülükleri hızla yerine getirme gayreti göstermelidir.(NA)