Mektup bir yandan bugün de Irak savaşına "hayır" seslerini yükseltmeye başlayanlar kadar savaşa katılmak üzere askere yazılan Amerikan gençlerinin de kafa karışıklıklarını, ahlaki ikilemlerini, kararlılık ve kararsızlıklarını anlamak açısından önemli bir belge oluşturuyor.
Öte yandan bu mektup, ABD başkanlığına gidecek olan yolu, ahlaken savunduğu "vicdani ret" ideallerinden taviz vererek, açık tutmayı başaran genç Clinton'un "vicdan azabı" ile, Amerikalı gençleri savaşa süren Başkan Clinton'ın "vicdansızlığı" arasındaki paradoksu görmeye fırsat vermesi bakımından da ilgi çekici.
Clinton'ın bu mektubu başkanlık yarışında Cumhuriyetçiler tarafından "dönekliği"nin bir kanıtı olarak ortaya atılmış ancak Clinton'ın seçimi kazanması engellenememişti.
3 Aralık 1969
Albay Eugene Holmes'a
ROTC Müdürü
Arkansas Üniversitesi
Yazmakta bu kadar geç kaldığım için özür dilerim. Size hiç değilse her ay yazmaya söz vermiştim biliyorum, ve bundan böyle de bunu yapacağım ama bu ilk mektup üzerinde biraz daha uzun boylu düşünmek zorundaydım. İngiltere'ye döndüğümden bu yana hemen her gün size söylemek istediğim ve söylemem gereken şeyler hakkında düşündüm.
Her şeyden önce, size beni askere alınmaktan kurtardığınız için teşekkür ediyorum ama yalnızca bunun için değil, geçen yaz hayatımda hiç olmadığım kadar moralim bozukken bana karşı gösterdiğiniz yüce gönüllülük için de teşekkür ediyorum. Aramızda kurulan iyi niyete dayalı ve bana çok hoş gelen bağın bir nedeni de şahsınıza karşı beslediğim yüksek saygıydı. Ama geriye doğru baktığımızda, aslında benim hakkımda biraz daha fazla bilgi sahibi olsaydınız bu hayranlık belki de karşılıklı olmayabilirdi diye düşünüyorum. En azından benim Yedek Subay Eğitim Programı'na (ROTC) katılmamdansa, askere alınmamın uygun olduğu sonucuna varabilirdiniz.
Bunu açıklamaya çalışayım. Bildiğiniz gibi Senato Uluslararası İlişkiler Komitesinde 2 yıl küçük bir görevde çalıştım. Bunu hem deneyim hem para kazanmak için, ama aynı zamanda Vietnam Savaşına her gün karşı çıkmak açısından, ne kadar küçük olursa olsun, bir fırsat saydığım için de yaptım. Vietnam Savaşına karşı duyduğum karşıtlık ve hoşnutsuzluğun bir eşini bundan önce sadece Amerika'daki ırkçılığa karşı duymuştum. Bu meseleye üstün körü yaklaşmıyordum, dikkatlice incelemiştim, hatta o sırada pek çok kimsenin Vietnam konusunda benim kadar malumat sahibi olmadığını söyleyebilirim.
Savaşa karşı yazılar yazdım, konuşmalar yaptım ve yürüyüşlere katıldım. Vietnam'dan çekilme kampanyasını yürütenlerden biri yakın arkadaşımdı. Geçen yaz Arkansas'tan ayrıldıktan sonra, kampanya merkezinde çalışmak için Washington'a gittim. Daha sonra İngiltere'ye dönerek buradaki Amerikalıları 15-16 Ekim gösterilerine katılmak için örgütledim.
Genç Clinton: "Zorunlu askerlik gayrimeşrudur"
1968 başlarına gelinceye kadar üzerinde özel olarak düşünmediğim zorunlu askerlik savaşla içe içe geçmiş bir konu. Georgetown'daki bir hukuk semineri için yazdığım bir tebliğde Seçmeli Hizmet Sistemi çerçevesinde, yalnızca "her ne şekilde olursa olsun savaşa katılma"ya karşı olanlar için değil, aynı zamanda belli bir savaşa katılmaya karşı olanlar için de seçmeli vicdani redden yana ve karşı görüşler ileri sürmüştüm.
Bu çalışmamın sonucunda zorunlu askerlik sisteminin kendisinin gayri meşru olduğu sonucuna vardım. Bana göre sınırlı, parlamenter demokrasiyi temel alan hiçbir hükümet yurttaşlarını karşı oldukları, hatta yanlış olması muhtemel, ulusun dolaysız barış ve özgürlüğüyle ilgili olmayan bir savaşta ölme ve öldürmeye zorlama yetkisine sahip olamamalıydı.
Zorunlu askerlik II. Dünya Savaşı'nda meşruydu. Çünkü halkın yaşamı topluca tehlike altındaydı. Ulus yaşar kalacaksa bireylerin, yurttaşları ve onların yaşam tarzları uğruna savaşması zorunluydu. Vietnam da ise böyle bir şey söz konusu değil. Kore de, belli bir dereceye kadar askeri eylemi mazur gösterse de, yukarıda belirttiğim denelerden ötürü buna uygun bir örnek değildi.
Siyasal gelecek uğruna...
Zorunlu askerliğe ve savaşa karşıtlığımdan ötürü doğru ya da yanlış, ülkeleri, yani bir hükümet politikası uğruna savaşmak, öldürmek ve ölmek istemeyenlere karşı büyük bir sempati besliyorum. Oxford'da iki vicdani retçi arkadaşım var. Bunlardan biri için Missippi askere alma dairesine, geçen yıl Oxford'da yazdığım her şeyden daha çok gurur duyduğum, bir tavsiye mektubu yazdım. Oda arkadaşlarımdan biri de askere alınmayı reddediyor ve büyük olasılıkla hakkında açılmış bir dava var ve belki de asla ülkesine geri dönemeyecek. O, tanıdığım en cesur insanlardan biri. Ülkesinin onun gibi insanlara, onun sandığından çok daha fazla ihtiyacı var. Onun bir suçlu olarak görülmesini ise ahlak dışı buluyorum
Askerden kaçmamak ve bununla bağlantılı verdiğim diğer kararlar hayatımın en zor kararlarıydı. İnançlarıma rağmen, askere gitmeye, sadece tek bir nedenle, sistem içinde kendime siyasal bir yol açmak uğruna karar verdim. Pratik ve siyasal yeteneklerim ve hızlı toplumsal ilerlemeye olan ilgimle yıllar boyu kendimi siyasal bir yaşama hazırlamıştım. Bugün de bu yaşamı sürdürmeye kendimi mecbur hissediyorum. Siyasal sistemimizin, tanım gereği, çürümüş olduğunu düşünmüyorum, ama son yıllarda tehlikeli ve yetersiz bir hale geldiğini düşünüyorum. Toplum çürümüş olabilir ama, bu aynı şey değil ve eğer öyleyse zaten işimiz bitmiş demektir.
Askere alınma sıram geldiğinde karşısında mücadele ettiğim bir savaşta siyasal inançlarıma aykırı olarak yer alma olasılığıyla yüzleşmekte zorlandım. Size başvurma nedenim buydu. ROTC'a katılmak hem savaşa katılmaktan hem de askerden kaçmaktan kurtulmak için önümdeki son seçenekti. Eğitimime devam etmem, hatta İngiltere'ye geri dönmem ROTC'a katılma kararımda bir rol oynamadı. Şimdi geri dönmüştüm ve yapacak başka bir şeyim olmadığından Arkansas Hukuk Fakütesi'ne girebilirdim . Daha doğrusu bir yıllığına küçük bir yüksekokulda öğretmenlik yapabilir ya da bir yerel yönetim projesinde yer alabilir daha sonra hukuk fakültesine girip girmemek ve öğrendiklerimi uygulamaya koyup koymamak konusunda bir karar verebilirdim.
Yokolan özgüvenin acısı
Ama yaşamımın ayrıntıları benim için söz konusu ilkelerden daha önemli değil. ROTC başvurusunu yazdıktan sonra kendimden verdiğim tavizin askere gitmekten daha tartışmalı olup olmadığı konusunda kuşkuya düştüm. Çünkü ROTC'a karşı hiçbir ilgi duymuyordum ve bu durumda elde ettiğim tek şey kendimi bedensel bir zarardan korumaktan ibaret kalıyordu. Üstelik sizi de yalanlarla değilse de, çünkü hiç yalan söylemedim, şimdi yazdığım her şeyi anlatmayarak aldatmış olduğumu düşünmeye başladım. O zaman bütün bunları birbirine bağlayacak düşünsel tutarlılıktan yoksundum
O zaman, anlaşmaya varıp siz benim tecil kağıdımı askere alma dairesine gönderdiğinizde kendime olan saygımı ve güvenimi kaybetmenin acısı içime oturmuştu. Haftalarca uyku uyuyamadım, sadece mecbur kaldıkça yemek yedim ve kendimi bitkin düşüp uyuklamaya başlayıncaya kadar okumaya verdim. Sonunda 12 Eylül gecesi hiç uyumadan askere alma daire başkanına esasında önceki paragrafta söylediklerimi anlatan ve aslında yardımcı olamayacağı bir durum için yardım etmeye çalıştığı için teşekkür eden, ROTC'u hiç istemediğimi ve beni mümkün olduğu kadar çabuk askere almasını dilediğimi anlatan bir mektup yazdım .
Bu mektubu hiçbir zaman postaya vermedim, ama İngiltere'ye dönene kadar her gün üzerimde taşıdım. Mektubu postaya vermedim çünkü, sonunda Vietnam'a gitmemin kendimi cezalandırmaktan ve layığımı bulmaktan başka bir şeye yaramayacağını görmüştüm. O yüzden Rhodes bursuyla ikinci bir yıl daha bir şeyler yapmak için İngiltere'ye geri geldim.
Vatana hizmetin ne olduğu açık değil
Ve işte şimdi vardığım yer burası. Size yazıyorum çünkü bana karşı iyi davrandınız ve ne hissettiğimi ve düşündüğümü bilmek hakkınız. Ayrıca, size şu nedenle de yazıyorum: Umuyorum ki, benim öyküm ne kadar çok iyi insanın ülkelerini çok sevdikleri halde, sizin ve başka iyi insanların verebileceğiniz en iyi hizmeti vererek yaşamlarınızı adadığınız orduya neden karşı çıktıklarını anlamanıza yardımcı olacaktır. Çoğumuz için artık neyin vatana hizmet olup olmadığı açık değil, açık olduğunda ise vardığımız sonuç çoğu kez yasa dışı.
Mektubumun uzunluğunu bağışlayın. Söylemiş olmam gereken daha çok şey vardı. Söylenecek çok fazla şey daha var ama şimdi sırası değil. Albay Jones'a selamlarımı söyleyin ve iyi Noeller dileyin.
İçtenlikle
Bill Clinton (BB)