Seylani bugün yaptığı açıklamada şu saptamaları yaptı:
* 1960 ortaklık anlaşmaları, 1977, 1979 doruk anlaşmaları ortada iken, "Hatay" modeli çözümleri gündeme getirmek ya da dünyaya meydan okumak, Türkiye'nin AB'ye entegre olmak için çizdiği rotayı değiştirmesi ve ağır siyasi ve ekonomik bedeller ödemesini gündeme getirebilecektir.
* Yıllardır sürdürülen politikaların iflası Kıbrıs Türkü'nü de iflas ettirmiştir. "Çözümsüzlük çözümdür" mantığı ve felsefesi iki taraftaki şoven güçler ve fanatizm ile birleşince süreç Kıbrıs Türkü'nün aleyhine işletilmiştir.
* Kıbrıs Rum tarafının AB ile yaklaşmakta olduğu sonu geciktirmek ve yeni bedeller ödememek için Türk tarafı hem BM'ye hem de AB yetkililerine çözüme yatkın taraf olduğunu hissettirmek durumundadır.
* Vakit geç olmadan ve Türk halkı ve Kıbrıs Türkü daha çok bedel ödemeden Kıbrıs sorununun çözümünde iki bölgeli, iki toplumlu, federal bir çözüm sonrasında AB üyeliği tezini kabul ederek, Kıbrıs'ta sorunun eşit iki ortağından birisi olarak dünyaya duyurmalıyız.
* Güney'in tek taraflı AB üyeliği ya da entegrasyon politikaları ile Kıbrıs sorunu ve Kıbrıs'ı yeni maceralara sürüklemek ne Kıbrıslılar, ne Türk ve Yunan halkları ne de AB için hayırlı olacaktır." (NU/NA)