"Savaş akıl işi değil, ülke için istikrar lazım"
Siyasi istikrarın oluşmaması, sıkıntıların çözümünü zorlaştırdı. Yeni hükümetin, içte ve dışta birden karşısında bulduğu bu sorunları çözüp, Türkiye'yi düzlüğe çıkaracağına inanıyor musunuz?
Açık söylemek gerekirse, geçen yıllarda Türk ekonomisi çürük bir yapı üzerine oturuyordu. Sorunlar yerinde ve zamanında çözümlenirdi. Köklü bir reform yapılmadı. Diğer idari işler gibi ekonomi de "ahbap - çavuş" ilişkileri içinde yürütüldü. Meseleler büyümeden müdahale edilse idi, bugünkü duruma gelinmez, ağır krizler yaşanmadan hafif bir şekilde atlatılabilirdi.
Zamanında küçük tamirler ihmal edilince, sonradan büyük patlakların önüne geçilemedi ve bunun sonucu Türk ekonomisi çöküntüye uğradı. Bu sonucun oluşmasında birçok neden var tabii ki. Birincisi, finans kurumlarının sağlam bir temele oturtulmaması. Uygulanan yanlış ve gevşek politikalar sonunda her önüne gelen banka kurdu. O kadar çok özel banka kuruldu ki isimlerini dahi sayamaz olduk. Denetimsiz ve kontrolsüz kalan bu finans kurumları sonunda ekonomiye en büyük darbeyi vuran bir sektör haline geldi
Bu noktada Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun (BDDK) sistemi rehabilite etmek adına olumlu bir katkısı olmadı mı sizce?
Ekonomimizi hallaç pamuğu gibi atan krizler yaşanmadan önlemlerimizi oda olarak dile getirdik ama ne yazık ki 57. Hükümet bu önerileri uygulamaya koymadı. Fakat BDDK esasını getirerek en azından bu konuda bir yol açmış oldular. 57. Hükümet'in iyi yönde bir icraatı da uyum yasaları oldu. Son anda gündeme gelen bu icraat 57. Hükümet'in ömrünü uzatmaya yetmedi. 3 Kasım erken seçimlerinde, Türk seçmeni AKP'yi tek başına iktidara getirdi. Artık koalisyonu istemediğini gösterdi.
Hükümetin başında da bir Kayserili var. İlk 3 aylık icraatını artıları eksileri ile nasıl buluyorsunuz?
AKP, muhalefet yıllarında da dersine iyi çalışmış olacak ki, iktidara gelir gelmez meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve sendikalarla iyi diyalog kurdu. Her kesimin fikirlerini almaya özen gösterdiler. Başbakan birçok kuruluşun toplantılarına katılarak uzun uzun görüşlerini almasını bildi. Ayrıca "Acil eylem Planı" ile bazı acil konuları gündeme getirdiler. Mali Milat'ı revize ederek yatırımcının önündeki bu engeli kaldırdılar. Vergiyi tabana yaymak için vergi oranlarının düşürülmesi çalışmaları yapıyorlar. İçte ve dışta savaş çığlıkları atılmasına rağmen döviz, borsa ve piyasalarda olabilecek büyük dalgalanmaları ılımlı bir yaklaşımla dengede tutabiliyorlar. Her şeyden önemlisi "enkaz edebiyatı" yapmıyorlar.
Bunlar AKP iktidarının bu kısa zamanda ortaya koydukları artıları. Yapamadıkları da var tabii. Çiftçilerin mazotunu ucuzlatacağı sözünü vermelerine rağmen, diğer akaryakıtlarla beraber zam görmeye devam ediyor. Ancak şuna inanıyoruz ki; eğer Irak Savaşı olmaz ise ekonomimiz düzlüğe çıkacaktır. Yeni hükümetin kurulmasıyla piyasalara gelen güven, savaşsız bir ortamda artarak devam edecektir. Güvenle birlikte yatırım, üretim, ihracat yolları açılacaktır. Meselelere iyi niyetle yaklaşan hükümetten biz ümitliyiz. Savaş olmaz, sorunların önemine göre öncelik sıralaması iyi yapılır ve kararlılıkla üzerine gidilirse; en geç 2 yıl içinde ekonominin rayına oturacağına inanıyorum.
Bazı çevrelerde, yaşanan krizlerin işadamı ve sanayiciyi ihracata yönelttiği, yeni pazar arayışı içine ittiği söyleniyor. Siz buna katılıyor musunuz?
Kesinlikle katılıyorum. Yaşanan ekonomik krizler işadamı ve sanayiciyi yeni arayışlara sevk etti. Bunların başında iç piyasadan dış piyasaya yönelme, Araştırma Geliştirme (Ar-Ge) ve kalite artırımına önem vererek ihracata ağırlık verme, global ortamda yeni pazarlar elde etme gibi hareketler geliyor. Türkiye kaliteyi yakaladı. Sayın Kürşad Tüzmen'in dış ticaret seferberliği ile de ihracat konusunda epey yol alındı.
Ancak sanayicinin girdi maliyetlerini oldukça artıran pahalı enerji, ağır vergi yükü, pahalı hammadde ve işçilikteki prim, fon, vergi gibi ödemelerin yüksekliği dünya piyasalarına ihracat şansımızı azaltıyor.
İç politika dışında AB, Kıbrıs ve Irak gibi konulardaki gelişmeler iş dünyasını olduğu kadar bütün Türk halkını tedirgin edecek boyutlara ulaştı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Üzülerek belirteyim ki bu bahsettiğiniz kaygı artarak devam ediyor. Dünya siyasetindeki değişim ve uygulanan politikalar haklıyı haksızı belirsiz hale getirdi. Ben bu konuda milli bir politikamızın olmasından ve taviz verilmeden izlenmesinden yanayım. Türkiye'yi ve yakın geleceğimizi çok yakından ilgilendiren bu sorunların masa başında ve diplomasi ile çözülmesi gerekir. Umarım ülkemize ve bölgemize aklıselim ve barış hakim olur. Çünkü barış, akıllı insanların işi. Savaş akıl işi değil.(NK)