Yürüyüş yapan çaresiz sivillere aralarında binlerce çocuk olduğunu bildikleri halde füze atanların, görülmemiş bir şiddetle Irak halkını ezerken aslında bütün mazlum halkları ezmenin talimini yaptıklarını bilenleri nasıl nitelemeliyiz?
Ben 1980 öncesinin turuncu renkli kitabını yeniden okumanın ve "Faşizm, finans kapitalin en gerici, en şoven ve en emperyalist öğelerinin açık terörcü diktatörlüğüdür" diyen Dimitrov'un sesine kulak vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Günümüzde Şaron ve Bush'a faşist demeyeceğiz de kime diyeceğiz? İşkenceyi sadist bir seyirlik olarak gören insanları -evet, askerleri değil insanları- üreten bir kültüre ne isim vereceğiz?
Yanı başında her gün onlarca insanın katledildiğini izleyen, kendi güvenliği için Filistin toplumunun yok edilmesine ses çıkarmayan İsrail halkının ruhunu neyle niteleyeceğiz? Ben bütün belirtileriyle küresel bir faşizm ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum ve hem kişiler hem de ülkeler olarak Bush ve Şaron yönetimleriyle yapılan her türlü işbirliğinin faşizmin suçlarına katılmak olduğunu söylemek istiyorum.
Bu yönetimlerin faşist karakterinin ve soykırımcı özelliğinin en önemli belirtisini çocuklara uyguladıkları şiddet oluşturuyor; İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalinin en büyük faturası da çocuklara çıkmaktadır.
Filistin kaynaklarına göre, 29 Eylül 2000 tarihinden bu yana, İkinci İntifada öldürülen Filistinlilerin yüzde 45'ini çocuklar oluşturuyor. Bir cumartesi günü Refah Mülteci Kampında evinden bakkala giden dört yaşındaki kız çocuğunu başından ve boynundan kurşunlayarak öldüren askerlerle Musevi çocuklarını
gaz odalarına gönderen soğuk yüzlü Nazi subayları arasında ne fark kalmıştır sizce?
En acısıysa, geçen günlerde Gazze'de olduğu gibi, çocukların korku şoku sonucu ölmesidir. Bugünkü İsrail hükümeti, hiç kuşku yok ki, tarihin gördüğü en kanlı yönetimlerden birisidir ve şiddetin giderek çocukları hedef alması açık bir soykırım anlamına gelmektedir.
Irak'ta savaş sonrası haberler günde kaç tane Amerikan askerinin ya da Iraklı sivilin öldüğünü bildirirken savaşın dolaylı etkileriyle her gün kaç tane çocuğun öldüğünü kimse bilememektedir.
Çocuklar, savaşlardan ya doğrudan etkilenerek ölmekte ya da sakat kalmakta ya da yoksulluk, göç, beslenme yetersizliği, bulaşıcı hastalıkların artması, temel sağlık hizmetlerinin ve temizlik alt yapısının çökmesi, okula gidememe, çocuk dünyasının kötüye kullanılması, çocuk işçiliğinin ve çocuk suçlarının artması gibi savaşın dolaylı sonuçlarına maruz kalır.
ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra UNICEF ve birçok uluslararası kuruluş Iraklı çocuklara yardım etmeye çalışmakta, bununla birlikte savaş sonrası durumla ilgili sağlıklı veri elde edilememektedir.
Irak nüfusunun yarısını çocuklar oluşturmakta ve UNICEF, işgal sonrası çocuklarda akut beslenme bozukluğu sıklığının ikiye katlandığını (yüzde 4'ten yüzde 7.7'ye çıkmış), üç bin toplum sağlığı ünitesinin çöktüğünü bildirmektedir.
Geçen haftalarda, bir Anadolu Ajansı muhabiri, işgal sonrası durumu "Ambargo da kaldırıldığı halde, çocukların durumunda iyileşme görülmüyor. 10-11 yaşlarında çocuklar sırtlarında ağır yük taşımak zorunda kalırken, sağlık sektöründeki çöküşten en fazla payı alan yine çocuklar oluyor. Savaşta aile bireylerini yitirmeleri ya da babalarının işsiz kalması sonucu birçok çocuk, evinin geçimini sağlamak için okulu bırakarak çalışmaya başladı. Marangozhanede çalışan on yaşındaki Mustafa Hasan, savaş öncesi inşaat işçisi olan babası işten çıkarıldığı için evin geçiminden sorumlu olmuş. 'Durumumuz çok kötü, geleceğe umutla bakmıyorum' diyen Mustafa Hasan, haftada üç bin dinara çalışıp sekiz kardeşi ve anne babasıyla birlikte ufacık bir odada yaşıyor" cümleleriyle anlatıyordu.
Washington Post'da yayımlanan fotoğraflar, Ebu Gıreyb Hapishanesi'nin aslında "sıradan faşizmin" uygulama yeri haline geldiğini, işkenceci askerlerin yüzlerine yansıyan sadistçe zevkin belki de Bush yönetimine destek sağlayan Amerikan toplumunun ruh halini yansıttığını gösteriyor.
UNICEF sözcüsü Damien Personnaz tarafından 11 Mayıs günü yapılan açıklama ise, Irak'taki hapishanelerde çocukların da cinsel suistimale ve işkenceye uğradığı konusunda UNICEF'in resmi endişelerini yansıtıyor.
Hiç kuşkunuz olmasın ki, yakında çocuk pornosuna nispet birçok resim ortaya dökülecek. Belki o zaman Amerikan toplumu kendi yönetimlerinin faşist karakterini anlayacaktır.
Bu saatten sonra Başkan Bush, Şaron ya da Rumsfeld ile Ebu Gıreyb Hapishanesi'nde işkence yapan askerler arasında bir fark kalmamıştır; asıl yargılanması gerekenler o zavallı psikopatlar değil ellerindeki acımasız şiddet sistemini çocuklara yönelten politik psikopatlardır.
Dileriz tarih bu mutlu anı, başta Filistinli ve Iraklı çocuklar olmak üzere, hepimize bahşeder.(ŞH/EÜ)