Bu yapılırken de eksik, yanlış, tahrif edilmiş veya abanılmış bilgilerle genç beyinler tutsak edilmeye çalışılıyor. Bunun nasıl yapıldığını ortaya koyabilmemiz için tabii ki başta tarih kitaplarında neler yazıldığını kelimesi kelimesine bilmek gerekiyor.
İşte buyrun 2003 yılında Türk Milli Eğitim Bakanlığı'nca düzenlenen ve tüm okullarda okutulan tarih kitaplarındaki incilere...
İlk örnek Kemal Kara'nın Lise 2 Tarihlinden... (Önde Yayıncılık 2003 İstanbul, Bölüm: Ermeni Tehciri... Sayfa 151-154)
Önemli Not: Ara başlıklar AGOS'a aittir!
Ruslar ve Taşnaklar...
Birinci Dünya Savaşı öncesinde Doğu Anadolu vilayetlerindeki faaliyetlerini hızlandıran Ermeniler, Haziran 19l4'de Erzurum'da toplanan Taşnak Komitesi'nin genel kongresinde, İttihat ve Terakki Cemiyeti aleyhinde birtakım kararlar alırlar. O sıralarda İttihat ve Terakki iktidarda olduğundan, alınan kararlar, gerçekte Osmanlı Hükümeti'ne karşı alınmış demekti.
Yine aynı yıllarda Rusya, Osmanlı Ermenileri'ne sağladığı desteği arttırmış ve Ermenilere, Kafkasya ile beraber Doğu Anadolu'daki Osmanlı topraklarını da kapsayan bir devlet sözü vermişti. 1915 Şubatında Tiflis'te düzenlenen ve bütün Ermenileri kapsayan Ulusal Ermeni Kongresi'nde açıklandığına göre, Taşnak Örgütü, Türkiye'deki Ermenileri silahlandırmak ve uygun bir zamanda onları ayaklandırmak amacıyla Rus Hükümeti'nden 200.000 ruble
yardım almıştır.
Rus Ordularının, l Kasım 1914 tarihinde sınırı geçerek Kafkasya'dan Osmanlı topraklarına saldırmaları üzerine, Enver Paşa'nın komutasındaki Üçüncü Ordu 21 Aralık 19l4'te, karşı saldırıya geçmişse de, Osmanlı Ordusu savaşta yenik düşerek geri çekilmek zorunda kalmış ve Rus Orduları da 6 Mayıs 1915 tarihinde Van'ı işgal etmiştir. Doğu Anadolu vilayetleri içinde, Ermeniler'in en yoğun olarak bulunduğu Van'da Ermeniler, 13 Nisan 1915 tarihinden beri isyan halindedirler. Van valisinin, 24 Nisan 1915 tarihinde Dahiliye Nazırına çektiği telgrafta, Van'daki durumun korkunçluğu şöyle anlatılmaktadır:
"Şimdiye kadar etraftan 4000 kadar isyancı Ermeni getirilmiştir. Asiler yol kesiyor ve civar köylere hücum ederek buraları yakıyorlar, buna engel olmak imkansızdır. Şimdi birçok kadın ve çocuk yersiz ve yurtsuz kalmıştır. Bunları aşiret köylerinde barındırmak da uygun ve mümkün değildir. Bunların batıdaki vilayetlere gönderilmeye başlanması münasip midir?"
Ermeniler'in, savaş sırasında iş birliği halinde bulundukları Rus Ordusu Van'a girince, Çar'ın emriyle buraya bir Ermeni vali temin edilmiştir. Bunu takiben Muş ve Bitlis aynı durumla karşı karşıya kalmıştır. Bölgede Ermeni-Rus işbirliği ile Türk halkı üzerinde şiddetli baskı ve katliamlar gerçekleştirilmiştir.
Komitacıların kışkırtmalarıyla Ermeniler, düşmanla işbirliği yapmışlar, cephe gerisinde ayaklanmak, ordunun gerisini ve destek yollarını tıkamak ve kesmek, fırsat bulunca da Türk askerine ve halkına saldırmak, düşman saflarında yer almak gibi, Türk devleti ve halkı için yıkıcı davranışlar içine girmişlerdir. Ermeniler'in Rus Ordusu ile iş yapması nedeniyle, Ermeni çeteleriyle jandarma, asker ve Müslüman halk arasında yer yer çarpışmalar da olmuştur. O günlerde İngiliz ve Fransız donanmalarının asker çıkarması beklenen Kilikya ve İskenderun'un durumu da benzer özellikler taşımaktaydı.
İyiniyetli Talat Paşa!
Dahiliye Nazırı Talat Paşa, Ermeni ayaklanmalarına ve göçüne ilişkin olarak 26 Mayıs 1915 tarihinde Sadarete bir tezkere gönderir. Talat Paşa bu tezkeresinde, savaş bölgelerinde Ermeniler'in, Osmanlı toprağı olan Musul, Halep ve Suriye bölgesinde, belirlenen ve ayrılan yerlere nakil ve yerleştirilmeye devam edilmekte olduğunu belirterek devletin temel çıkarlarına uygun düşen bu işlemin, "bir usul ve kaide-i muttarideyeye (birbirine uyan ve tek biçimde)" bağlanmasını ister.
Dahiliye Nezareti'nin 26 Mayıs 1915 günkü tezkeresiyle, Mec-lis-i Vükela'dan (Bakanlar Kurulundan istediği karar, 27 Mayıs 1915'te Tehcir Yasası olarak çıkarıldı ve l Haziran 1915'te Takvim'i Vakayi gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe girdi. 30 Mayıs 1915'te çıkan Meclisi Vükela kararında, nakli gereken Ermeniler'in, yeni yerlerine yerleşmeler sağlanıncaya kadar, her türlü güvenliğin temin edilerek, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması; önceki durumlarına uygun olarak kendilerine emlak ve arazi temini muhtaç olanlara Hükümet tarafından ev yaptırılması, tarım alet ve tohumluk sağlanması; geride bıraktıkları taşınabilir mal ve kıymetlerin kendilerine uygun şekilde iadesi; boşaltılan şehir ve köylerdeki gayrimenkullerin tespit ve kıymetleri belirlendikten sonra göçenlere dağıtılması; zeytinlik, dutluk, bağ, dükkân, depo, fabrika gibi gelir getiren yerlerin açık arttırma ile satılarak veya kiraya verilerek bedellerinin sahiplerim ödenmek üzere, emaneten ma! sandıklarına aktarılmasını; bütür bu konuların özel komisyonlara yürütülmesini ve bu hususta biı talimatname hazırlanmasını öngörüyordu.
Nakil ve yerleşmenin uygulanışı konusunda hazırlanan talimatnamenin önemli maddeleri şöyledir: "Göç edenlerin gerek kamplarda, gerek yolculuk esnasında biı saldırıya uğramaları halinde, saldırganlar derhal tevkif edilerek Divan-ı Harbe sevk edileceklerdir." (madde 21). Göç edenlerden rüşvet ya da hediye alanlar veya vaat yahut tehdit ile kadınları baştan çıkaranlar yahut onlarla gayri meşru münasebet kuranlar derhal görevden alınıp Divan-ı Harbe sevk edilerek ağır şekilde cezalandırılacaklardır." (madde 22).
Fevkalade karar!
Tehcir göç ettirme olarak bilinen olayın hukuki dayanakları bunlardır. Bunlardan da anlaşılacağı gibi, nakil ve yerleşme işlemlerine, daha kanun çıkmadan ve Meclis-i Vükela'da karar alınmadan önce, Dahiliye Nezareti tarafından başlanmıştır. Bu yer değiştirme işlemleri, 24 Nisan Pazar gününden itibaren harp vaziyetinden dolayı fevkalade bir karar şeklinde tatbik edilmiştir. Böylece Dahiliye Nazırı Talat Paşa, çok ağır sorumluluğu tek başına üzerine almaktan kaçınmamıştır.
Nakil ve yerleştirme ile ilgili işlemler, mülki memurlar tarafından yürütülmüştür. Ordunun bu işle hiçbir ilgisi yoktur. Ancak, ordu mıntıkasından geçecek Ermenilere her türlü yardımın sağlanması ve olası tecavüzlerin önlenmesi tebliğ edilmiştir. O sıralar IV. Ordu komutanı olan Cemal Paşa, kendi mıntıkasından geçen Ermenilere, her türlü yiyecek ve sağlık yardımı yaptığını hatıratında anlatır.
Genel olarak Ermeni terörünün yoğun olduğu şehirlerden yapılan zorunlu iskanla 438 bin Ermeni, yine bir Osmanlı toprağı olan Suriye'ye nakledilmiştir. Bu da 1,5 milyon Ermeni öldüğü iddialarını yalanlamaktadır. Gerek tehcir sırasında, gerekse Ermeni komitacılarının güvenlik güçleri ile olan çatışmaları sırasında bazı Ermeni kayıpları meydana gelmiştir. Ermeni kayıpları daha çok o sıralarda Müslüman nüfusta olduğu gibi hastalıklardan meydana gelmiştir. Bununla beraber Ermeni çetelerinin Rus ve Fransız işgali altındaki Müslüman ahaliye yaptıkları katliamın boyutları, arşiv belgelerine göre yüzbinlerle ifade edilmektedir.
Kendi istekleriyle!
Birinci Dünya Savaşı sırasında tehcir edilenler ve kendi istekleriyle yurt dışına çıkan yaklaşık 650 bin Ermeni'nin, yeniden eski yerlerine döndükleri belgelerde yer almaktadır. Bu da Ermeniler'in iddia ettikleri gibi soy kırıma uğramadıklarını göstermektedir. Kurtuluş Savaşı (1920-1922) sırasında düşmanla işbirliği yapan Ermeniler savaş sonunda düşman kuvvetleri ile birlikte yurdu terk ettiler. Bugün bunlar dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşamaktadırlar.
Tehcir kararına tabi tutulmayan Ermeniler, Anadolu'da güven içinde devlet memuru olarak, tüccar, zanaatkar ve çiftçi olarak yaşamlarını devam ettirdiler.
Tehcir kararından sonra göçe tabi tutulan Ermenilerin yerleştirildikleri bölgelerde güvenlikleri sağlanmış, her türlü ihtiyaçları devletçe karşılanmış, imkanlar elverişli ise eski mesleklerini ve işlerini sürdürebilmelerine izin verilmiştir. Yurt dışına gidenler ise ilk anda çeşitli sosyal ve ekonomik sorunla karşılaşmışlardır.
Geri dönmüşlermiş!
Osmanlı Devleti, askeri ve güvenlik amacıyla uyguladığı tehcir
kararını 25 Kasım 1915'te geçici olarak, 24 Ekim 1916'da da tamamen durdurmuştur. Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'nda yenilince, İtilaf Devletleri'nin isteği üzerine, 1915'te tehcir kararına tabi tutulan Ermenilerle ilgili 'olarak 31 Aralık 1918'de Geri Dönüş Kararnamesi'ni çıkardı. Geri dönen Ermeniler, eski mal ve mülklerine yeniden sahip oldular.
Bazı Avrupalı ve Ermeni yazarlar, nakil ve yerleştirmeye tabi tutulan Ermeniler'in sayısını abartarak, bunu Türkler adına önemli bir malzeme olarak kullanmışlardır. Oysa Ruslar'in Doğu Anadolu'yu istilasından sonra, Ermeni ve Rus zulmünden kaçarak Anadolu'nün iç taraflarına doğru göçen Türkler'in uğradıkları kayıplar Ermeniler'inkinden daha ağırdır. Bunlar Müslüman oldukları için hiçbir Avrupalı ya da Amerikalı yazar ya da siyaset adamı, onların siyaset ya da felaketini Ermenilerinki gibi edebi bir lisanla anlatmak lüzumunu vicdanında hissetmemiştir.
Türkiye düşmanlarıyla ölüm-kalım savaşı verirken, Ermeni Komitacıları, Müslüman halka karşı geniş ölçüde terör ve kırım hareketine girişmiştir. Hıristiyanlık dünyasını aldatmak için de, yine kendi propaganda araçlarını, katledilenlerin Ermeniler olduğu yolundaki yalan haberleri, dünyaya ustalıkla yayabilmişlerdir."
Tüm bu örnekler bir tek tarih kitabından aktarabildiklerimiz. Ne yazık ki diğer ders kitapları da bunları hiç aratmayan benzer incilerle dolu. Şimdi artık demokratlara düşen görev bu anlatılar üzerinden soru sorup sorgulama sürecini başlatmak. Dileriz bu sorular serden hayır çıkmasına da vesile olur. (A/NM)