Hükümetin 15 kilometre duble yol vaadine ilişkin olarak Dinçer, "Yapılması vaat edilen yollar, eğitimin dağlaşmış sorunlarını yok sayarak ilerlemesi mümkün değildir" dedi.
Yaşanan çok çeşitli olumsuzluklar nedeniyle öğretmenlerin mesleklerine küstüğü, isteksiz çalıştığı ve emekli olmak istediklerinin belirtildiği açıklama ile, "Öğretmenlik mesleğinin sorunlu ve stresli bir meslek olmasından kaynaklı sorunlar, çalışma ortamlarının sağlıksızlığıyla birleşince eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkiliyor" denildi.
"Öğretmen taksitle yaşayıp borçlu ölüyor"
Cumhuriyet tarihinin kuruluş yıllarından bu yana eğitimin durumunu değerlendiren Eğitim-Sen, öğretmenlerin karşı karşıya kaldıkları güçlükleri ve yaşam koşullarına ilişkin tepkilerini şu şekilde dile getirdi:
* Eğitimin yükünü sırtlayan öğretmenler mutsuz, yoksul ve taksitle yaşayıp borçlu ölüyorlar.
* Türkiye öğretmenlerinin yaptıkları işin önemine karşılık gelecek bir yaşam düzeyine ulaşamadıkları ortaya çıktı.
* Yıllar itibariyle yaşanan ekonomik, sosyal yoksullaşma süreci öğretmenleri mutsuz ve yarınından umutsuz olan bir noktaya taşıdı.
* Öğretmenler; ekonomik anlamda 1920'li yıllar ile 1950'li yıllar arasında daha iyi yaşam koşullarına sahipken 50'li yıllardan 65'lere kadar büyük zorluklarla mücadele etmek zorunda kaldılar.
Öğretmenler fakirleşti
* 1965'lerde başlayan nispi iyileşme dönemi 70'li yıllara kadar sürmüş, bu yıldan sonra öğretmenlerin satın alım güçleri her geçen yıl biraz daha bozularak 90'lı yıllara kadar gelindi.
* Son on yılda ise; krizler ve enflasyon nedeni ile büyük bir yoksullaşma süreci yaşanır olmuştur. Özellikle son üç yılı ele aldığımızda; eğitim emekçileri son on yılı dahi arar duruma getirildi.
Öğretmen kendini yenileyemiyor
* Yaptığımız araştırma ve kıyaslamalar öğretmenlerin günlük koşuşturmanın yoğunluğu içinde kendilerini yenilemeye ve geliştirmeye zaman ayıramadıkları, ekonomik kayıpların yanında sosyal ve yönetsel anlamda da büyük güçlüklerle karşı karşıya olduklarını açığa çıkarttı.
* Öğretmenlerin büyük bir bölümü çalışma koşullarından kaynaklı olarak genç yaşlarda meslek hastalıklarına yakalanıyor, bir çoğu taksitle yaşayıp borçlarını ödemeye zaman bulamadan yaşamdan kopuyorlar.
Sağlıksız ortamda stresli meslek
* Yönetsel, ekonomik, sosyal baskı altında ve psikolojik yönden yıpranmış olan öğretmenler öğrencilerine yararlı olamıyorlar.
* Aldıkları aylıklar 4 kişilik bir ailenin mutfak masrafını bile karşılamaktan uzak. Daha insanca ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için ek işler yapmak zorunda kalıyorlar.
* Öğretmenlik mesleğinin sorunlu ve stresli bir meslek olmasından kaynaklı sorunlar, çalışma ortamlarının sağlıksızlığıyla birleşince eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkiliyor.
* Bu durumda öğretmenler mesleğine küsüyor, isteksiz çalışıyor ve emekli olmak istiyorlar.
İlişkiler bozuldu
* Küresel kapitalizmin bütün insani temel değerleri kar mantığına bağlayan anlayışı mesleki etik değerleri yıkıyor. Bu sonuç öğretmen-öğrenci-veli ilişkisinde büyük bozulma, kirlenme ve yozlaşmaya neden oluyor. On binlerce öğretmen dershanelerde çalışıyor, yüz binlercesi etüt, kurs ve özel ders adı altında yaptığı ek ücretli işlerle yaşama tutunmaya çabalıyor.
* Gelmiş geçmiş bütün siyasi iktidarların, sırt sıvazlanmalarıyla, vaatleriyle oyalanan öğretmenler çok geçmeden vaatlerin boş olduğunu gördüler ve kurtuluşlarının kendi örgütlü güçlerinde olduğunu kavramaya başladılar.
* Eğitim emekçileri sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinde defalarca baskıyla karşı karşıya kalmışlar, sürgünle, meslekten ihraçlarla sindirilmeye çalışılmışlardır. Tüm bu baskılara örgütlü güçleriyle direnen eğitim emekçileri kamu alanındaki sendikal örgütlenme sürecinin motor gücü olmuşlardır.
* Ekim ayı içinde baskılara, sürgünlere, meslekten ihraçlara karşı mücadelelerini yükselten eğitim emekçileri, 3 Kasım seçimlerinden beklentilerini bu çerçevede ele almışlar ve sendikal hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, ekonomik, demokratik taleplerin karşılık bulmasını bu dönemde sürekli olarak dile getirmişlerdir.
Türkiye'nin geleceği için 15 bin km duble yol mu? 5 bin okul mu?
58. hükümetin kurulması süreciyle 24 Kasım Öğretmenler Günü'nün aynı zaman dilimine denk gelmesi ilginç bir tesadüftür. 58. hükümetin önünde eğitimin dağ gibi birikmiş sorunları durmaktadır.
Eğitime ayrılan pay en az iki katına çıksın
Eğitim-Sen hükümetten taleplerini şu başlıklarla aktardı :
* 2003 yılı bütçesinden eğitime ayrılan pay 2002 yılına göre en az iki katına çıkarılmalı.
* Herkese kamusal, nitelikli eğitim hakkı verilmeli, harç, katkı payı vb. uygulamalar sona erdirilmeli.
* Eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşulları düzeltilmeli, insanca yaşayabilecekleri bir ücret verilmeli.
* Zorunlu tasarruflar derhal ödenmeli.
"Enflasyon farkları ödensin"
* 2002 yılı enflasyon farkları derhal ödenmeli.
* Eğitim-öğretim sistemi baştan aşağı gözden geçirilerek, tüm antidemokratik yasalar iptal edilmeli; sistem, çağdaş, bilimsel, demokratik bir içeriğe kavuşturulmalı.
* 58. hükümetin demokratikleşme iddialarında samimi ise, 57. hükümet ve öncesi dönemlerde sürgüne uğramış, meslekten ihraç edilmiş eğitim emekçilerinin mağduriyetine son vermeli.
* Eğitim-öğretim programlarının hazırlanmasında eğitim emekçilerinin, öğrencilerin, ve ailelerin görüşleri alınmalı, eğitim politikaları sadece siyasi iktidarın inisiyatifine bırakılmamalı, eğitim işkolunda yetkili sendika olan Eğitim Sen, başından sonuna kadar bu sürecin içinde esas muhatap olarak yer almalı.
* Eğitim Sen'in yıllardır savunduğu eğitimin laik, bilimsel ve demokratik bir öze kavuşturulması mücadelesini engelleyici tutum ve davranışlardan kaçınılmalı, Milli Eğitim Bakanlığı'nda siyasi kadrolaşmaya gidilmemeli.
* Değişen, gelişen, çağımızın koşullarını ve bilimsel bilgiyi özümseyecek, öğrenmenin yöntemlerini öğretecek öğretmenler yetiştirilmeli, öğretmen yetiştirmeye yönelik eğitim üniversiteleri oluşturulmalı, eğitim sistemimizin önemli bir sorunu olan öğretmen açıklarını kapatılmalı.
* Nüfus artışı ve genç nüfusun yoğunluğu dikkate alınarak başta okul ve derslik sayıları olmak üzere, eğitim-öğretim için gerekli fiziki altyapı yeterli düzeye çıkarılmalı.
* Türkiye toplumunu oluşturan bütün kimliklerin kendi ana dillerini ve kültürlerini kullanabilmelerinin olanakları yaratılmalı.
* 4688 sayılı yasa Grev ve Toplu Sözleşme içerecek ve bütün kamu emekçilerini kapsayacak şekilde özgür ve demokratik bir biçimde yeniden düzenlenmeli.
* 2003 yılını kapsayan toplu görüşme süreci yeniden başlatılmalı. (BB)