Dinçer'in açıklaması şöyle:
* Bugün, demokratikleşme sürecinin başat tartışma konusu 12 Eylül dönemi ve bu dönemin ürünü olan kurul ve kurumlardır. Bilindiği gibi 12 Eylül askeri yönetim dönemi temel hak ve özgürlüklerin budandığı, demokratik kurumların, partilerin, sendikaların, kitle örgütlerinin kapatıldığı, üye ve yöneticilerinin hapse atıldığı, düşüncenin yasaklandığı, düşüncesini açıklayanların binlerce yıl hapis cezalarına çarptırıldığı bir dönemdir.
* 12 Eylül Türkiye tarihi açısından kara bir lekedir. Çünkü, demokrasi tamamen rafa kaldırılmış, Türkiye baskıcı ve otoriter bir yönetim anlayışının cenderesi altında tutulmuştur.1982 Anayasası baskıcı ve anti-demokratik yönetim anlayışının vücut bulduğu bir metin olarak, Türkiye'nin geleceğini ipotek altına almak üzere düşünülmüş ve hayata geçirilmiştir.
24 Kasım Deli Gömleği
* "24 Kasım Öğretmenler Günü" 12 Eylül döneminin bir ürünü ve öğretmenlere bir dayatmasıdır. 24 Kasım 12 Eylülcülerin nasıl bir öğretmen istediklerinin simgeleştiği bir gündür.
* 12 Eylülcüler tarafından örgütleri kapatılan, hak ve özgürlükleri elinden alınan, 1402 sayılı yasayla işten atılan, hapishanelere gönderilen, sürgüne uğratılan, mağdur edilen öğretmenlere "Deli Gömleği" giydirilme çabasıdır 24 Kasım.
* 24 Kasım'ı reddediyoruz. Öğretmenler olarak 12 Eylül'ü, her türlü otoriter, baskıcı, anti demokratik yönetim anlayışını nasıl reddediyorsak, 24 Kasım'ı öyle reddediyoruz.
* Öğretmenlerin,annelerin, çocukların, gençlerin bir günle anılmasını ve sonradan unutulmasını neden istemiyorsak, 24 Kasım'ı bu yüzden istemiyoruz.
24 Kasım'ın, Atatürk'ün Başöğretmen olarak kabul edildiği gün olması açısından tarihsel bir gerçekliği ve önemi bulunmaktadır. Ancak, 12 Eylülcülerin dayatması nedeniyle 24 Kasım'a öğretmenlerin kalbinde yer açmak mümkün olmamıştır.
24 Kasım, Öğretmenlerin yoksullaşması
* Bugün öğretmenler sefalet ücretine mahkum bir hayat sürmektedir. Öğretmenler mesleğine küsmüştür; emekli olmak istemektedir. Özlük ve sosyal hakları kullanma konusunda büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Sürgünler, keyfi atamalar, norm kadro uygulaması öğretmenleri mağdur etmektedir. Eğitimde nitelik düşürülmüştür ve eğitimin kamusal özelliği yok sayılmaya çalışılmaktadır. Okullar eğitim kurumları değil, ticarethane gibi görülmekte ve eğitim adım adım paralı hale getirilmeye çalışılmaktadır.
* Bu şartlar altında öğretmenlerin 24 Kasım'da bir kez daha "kutsanmayı" kabul etmeleri beklenebilir mi; hamasi nutukları duymak istediklerini kim söyleyebilir?
* Eğitim Sen 24 Kasım'ı öğretmenlerin yoksullaşma sürecinde önemli bir basamak olarak değerlendirmektedir. Eğitim emekçilerinin bugünkü ekonomik, sosyal, kültürel, özlük haklar noktasındaki geriliğin yegane sorumlusu, kazanılmış hakların geri alındığı ve öğretmenlerin örgütsüzlüğe mahkum edildiği 12 Eylül dönemidir.
200 dolar ücret
* Bu nedenle Eğitim Sen 24 Kasım'da bir kez daha eğitim emekçilerinin ve eğitim-öğretim sisteminin sorunlarını mücadele konusu yapmaya devam edeceğini ilan etmektedir.
* Öğretmenler sefalet ücreti almaktadır. 1980 yılında ortalama 500 dolar maaş alan 9/1'deki bir öğretmenin maaşı 2001 temmuzunda 200 dolara kadar gerilemiştir. 24 Kasım'ı dayatanlar, öğretmenlerin daha yakıcı sorunları olduğunu görmelidir. Bırakalım 20 sene önceyi aynı ücret kaybı 2000 ile 2001 yılları arasında da görülmektedir. Geçen yıl 433 dolar maaş alan 1/4 'ündeki bir öğretmenin maaşı bu yıl 283 dolara kadar gerilemiştir. Siyasi iktidar bu ayıbı temizlemeli, öğretmene insanca yaşayacağı bir ücret vermelidir.
* Ülkemizdeki öğretmen maaşları diğer ülkelerdeki meslektaşlarıyla karşılaştırıldığında ortada kapanması zor bir uçurum olduğu görülecektir. Bu uçurumun kapanması için ücret sisteminde bugünden köklü değişikliklerin yapılması zorunluluktur.
* Ücretlerdeki reel kayba karşılık mal ve hizmet fiyatları gün geçtikçe artmaktadır. 2000 yılı ile 2001 yılı arasındaki fark, maaşlardaki düşüşle birlikte, iyice açılmıştır. Bu fark kapatılmalıdır.
* Eğitime Hazırlık Ödeneği, bu yıl 115 milyon lira olarak ödendi. Eğitim Sen ödeneğin, 1/4'ündeki bir öğretmenin maaşı kadar olmasını, yılda 4 defa ödenmesini ve bütün eğitim emekçilerini kapsamasını istiyor.
Toplu sözleşme olmalı
* Öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve özlük durumları ile ilgili yaşadığı sorunlar varlığını korumaktadır. Bu sorunlar ancak sendikanın işverenle yapacağı toplu sözleşmeyle çözülebilecektir.
* Öğretmen açığı devam etmektedir. Özellikle edebiyat, İngilizce, rehberlik, sınıf öğretmenliği ve okul öncesi öğretmenliği açıkları bulunmaktadır. Her yıl ataması yapılan öğretmen ancak emekli olan öğretmeni dengelemekte, böylelikle açık devam etmektedir.
* Öğretmenlerin lojman, servis, sosyal donatı alanlarına duyduğu ihtiyaç devam etmektedir. Bu sorunların giderilmesi, genel bütçeden eğitime ayrılan payın çoğaltılması ve yatırım yapılmasıyla olabilecektir.
* Öğretmenlerin hakları noktasında Türkiye başka ülkelere göre çok gerilerde bulunmaktadır. Genel ekonomik hak ve özgürlükler konusunda sınıfta kalan Türkiye ne yazık ki öğretmen hakları noktasında da sınıfta kalmıştır.
8 yıllık hedefleri
* Aynı şekilde, eğitim yatırımlarının durma noktasına gelmesi nedeniyle, okul ve derslik ihtiyacı artmıştır. 8 yıllık zorunlu ilköğretimin kısa plan hedefleri arasında, bilgisayar laboratuarlı okullar, 30 kişilik sınıflar, 190 bin öğretmen ataması ve 140 bin derslik yapımı bulunuyordu. Bir sınıfa 30 öğrenci hedefine ancak okul ve derslik sayısı arttırarak ulaşılabilir. Dört yıl sonra gelinen nokta, hedeflerin çok gerisinde kalındığını gösteriyor. İlköğretimde dört yılda 106 bin öğretmen alınmış, 86 bin derslik açılmıştır. Program hedeflerine ulaşılamamış ve yatırımlar gerçekleştirilememiştir.
* Öğretmenler demokratik haklarını özgürce kullanmak, özgürce örgütlenmek, insanca yaşayacak bir ücret, sağlıklı çalışma koşulları, nitelikli, kamusal, demokratik ve laik bir eğitim istiyor. 24 Kasım'da göstermelik törenlerle 'yasak savmaya' çalışanlar, eğitim emekçilerinin sorunlarını görmezden gelmeyi, seslerine kulak tıkamayı bırakmalı, eğitim emekçilerini eğitimin saygın bir unsuru yapacak önlemeleri bir an önce almalıdır.
* 24 Kasım'da siyasi iktidarın vicdanını rahatlatmayacağız; öğretmenleri, eğitim emekçilerini hatırlamayanların vicdanlarını rahatlatmalarına izin vermeyeceğiz.
* Çünkü, öğretmenlerin hamasi nutuklara ihtiyacı yok ve öğretmenler sorunlarını ancak kendi örgütlü güçleriyle çözebileceğinin farkındadır.(NA)