WTO, 50 yıllık bir süreç içinde serbest ticareti desteklemeyi miras almış bir örgüt. Serbest ticaret, bir zamanlar özgürlüğün kendisi kadar gerekli görülüyordu. 1947 yılından beri yapılan sekiz görüşmede, WTO'dan önce kurulan Genel Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması (GATT), yavaş yavaş dünya pazarlarını açmıştı. 1994'te tamamlanan Uruguay görüşmeleri WTO'yu oluşturdu. Bu örgüt, ülkeler arasındaki ticareti düzene sokacak, anlaşmazlıkları giderecek ve dünya ticaretini bazı kurallara bağlayacaktı.
Sorumluluk alanında; gümrükler, kotalar olduğu gibi "gıda güvenliği kanunları", "ürün standartları" ve "yatırım politikaları" gibi "Ticarete Gümrük Dışı Engel" (non-tariff barriers to trade) de sayılıyordu.
Çok taraflı anlaşmalar (Multilateral Agreeements) ile WTO kuruluşunun ülkelerin hangi gümrük veya gümrük-dışı kuralları uygulayabileceğini sınırlaması da bekleniyordu. Bu kurallar yüksek derecede gizlilik altında çalışan ve WTO kurallarına aykırı davranan ülkelere müeyyide uygulama yetkileri olan ticari tahkim kurullarınca oluşturuluyordu.
Dünya Ticaret Örgütü kurulduğu günden bu yana, dünyanın pek çok ülkesinde üretimi ve ticareti ulus devletlerden daha büyük bir güçle kontrol ediyor.
135 ülkenin ticaret yetkilileri küreselleşme ve ticaretin liberalleşmesini tartışmak için Seattle'da, Prag'da ve Cenova'da toplandı. Toplantılar sırasında, Dünya Ticaret Örgütü'nün şirket çıkarlarını, insan ve çevre haklarının önünde tuttuğuna inanan binlerce protestocu da orada yeraldı.
WTO, 1999 yılında, AB'nin, Amerika'nın hormonlu sığır etine sağlık nedenleriyle getirilen 11 yıllık yasağın kaldırılması için baskı yaptı. Örgüt, bu yasak kalkıncaya kadar Avrupa mallarına ambargo konması için Clinton hükümetini zorladı.
29 Kasım 1999'da, Dünya Ticaret Bakanları Seattle'da toplandıkları zaman bu konu gündeme geldi. AB, WTO'nın dünya ticaretinde daha fazla söz sahibi olmasını sağlamak amacıyla yeni bir görüşme süreci başlatmak için toplantı boyunca baskı yaptı.
Küreselleşme karşıtları, WTO'ya karşı
Ulusların birbirleriyle nasıl ticaret yapacaklarını kurallarla belirleyen bu örgüt, kurulduğu günden bu yana, dünya kamuoyunda dev bir savaşa neden oldu.
Muhalifler, Dünya Ticaret Örgütü aracılığıyla, serbest ticaret kisvesi altında küçük çiftçilere, temiz petrol çıkaranlara darbe vurulduğunu, sağlık önlemlerinin hiçe sayıldığını ve bütün bu önlemlerin Amerikan hükümetinin çıkarlarını kolladığını öne sürdü. İnsanların genetik olarak değişime uğramış yiyeceklerle beslenmelerini zorunlu kıldığını savundu.
İddialara göre, WTO dünyanın sadece bu standartları dikkate almasını sağlıyordu. Demokrasi kuralları içinde seçilmiş bir hükümet, halkını korumak için ciddi önlemler alamıyor. Böyle bir girişimde bulunduğu taktirde, WTO bu önlemlerin yasa dışı olduğunu ileri sürüp o ülkeyi cezalandırıyordu.
Çevreciler, WTO'nun gönüllü etiketlemeyi de yasa dışı saymasından korkuyorlar. Örneğin kesilmesi ekolojik bakımdan zararı olmayan ağaçlardan elde edilen tahtaların etiketlenmesi gibi. Hollanda'da böyle bir etiketleme girişimi WTO'ya şikayet etme tehdidiyle önlendi. Başka bir hedef de çay, kahve ve dünyadaki yoksul insanlara yarar sağlayan üretimler olabilir.