ANAP Genel başkanı Mesut Yılmaz'ın gündeme getirmiş olduğu tartışma bir konu ülkemizde yaşayan herkesi ilgilendirmektedir. Bu tartışma çok geç başlamış ve artık ertelenemez bir noktaya gelmiştir.
Ulusal güvenlik olarak adlandırılan ve nasıl şekillendiği konusunda bu ülke vatandaşlarının bilgisi olmadığı ve yalnızca bir talebini dile getirdiğinde karşına dikilen bu kavramın artık açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Sorun tartışmayı kimin açtığı ya da kimlerin tartıştığı değildir. Eğer demokrasiyi, hukuku temel alan ve bunların işletilmesi, genişletilmesi üzerinde duran bir ortaklık varsa bu konu ciddi bir biçimde tartışılmalıdır. Konu yalnızca Avrupa Birliği üyeliği süreci olarak alınırsa yine özünden kopacak kimilerinin sıkça vurguladığı Avrupa'ya taviz kapsamında demagoji malzemesi yapılacaktır.
Tartışmanın Türkiye toprakları üzerinde yaşayan herkesin sahip olması gereken temel haklar ve özgürlükleri, demokrasinin işlerlik kazanmasını ve vatandaşlarının ülke yönetimi üzerinde daha çok söz sahibi olmasını, hukukun üstünlüğünün ve herkesin hukuk önünde hesap verebilmesinin sağlanmasını ilgilendiren ekonomiden dış siyasete yaşamın her alanını kapsayan bir içeriği olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
İşte iki basit örnek bunun kanıtıdır.
1. RTÜK, bir yayın kuruluşumuzun BBC ve DW tarafından hazırlanan Türkçe yayınlarının yayımını yasaklamıştır. Gerekçe "Ulusal Güvenlik" tir.
2. Kristal İş sendikasının cam endüstrisinde çalışan yaklaşık 6 bin üyesi adına yürüttüğü toplu sözleşme görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine yasaların kendisine tanıdığı yetkiler çerçevesinde grev kararı almış ancak Bakanlar Kurulu grevi erteleşmiştir. Gerekçe yine "Ulusal Güvenlik".
Avrupa Birliği'ne üye olmak için değil, çağdaş uygarlığın insanlığın evrensel değerlerine sahip bir ülkenin vatandaşları olabilmek için bu konular tartışılmalıdır.