Duruşmada karar çıkmadı, Avukat Ömer Kavili, "465 klasörün fotokopisinin çekilmesi, incelenmesi, yorum yapılarak savunma dilekçesi hazırlanması için sadece iki ay süre tanındı" dedi.
Raportör "İdama onama" istedi
Duruşmada Raportör üye, yorum niteliğindeki raporunda, daha önce Başsavcılığın idam cezalarının onanması yönünde verdiği görüşe katıldığını bildirdi.
Raportör üyenin bu raporunun ilk kez duruşmada okunduğunu açıklayan Av. Kavili, "Rapordan raportörün de 465 klasörü incelemediği anlaşılıyor" dedi.
"3 bin 500 sayfa belge yok mu edildi"
Yaşar Kanbur'un avukatı Kavili'nin dışında, diğer sanıkları, aralarında Şenal Saruhan, Mehdi Beştaş ve Hakan Yıldırım'ın da bulunduğu 8 avukat temsil etti.
Av. Kavili, önceden istedikleri ancak yeni fotokopisine ulaştıkları 3 sayfalık dizi pusulasında, klasör sayıları üzerinde elle oynama yapılarak sayıların düşürüldüğü ve 7 klasör sayısının eksiltildiği iddia ederek "Bu surette ortalama 3500 sayfa belgenin yok edilmiş olabileceğini düşünüyoruz" dedi.
Kavili, fotokopi çekilmesi için Yargıtay'ın fotokopi makinesi konusundaki yardım talebine Barolar Birliği'nin olumlu yanıt verdiğini, avukatlara koordinasyon içerisinde fotokopi verilebileceği söylendiğini bildirdi.
"Dosyanın tümüne erişemedik"
Yargılama prosedürünü eleştiren Av. Kavili, şu eleştirileri yaptı:
* Öncelikle, bir dosya üzerinde sağlıklı karar verilebilmesi için dosya evraklarına çeki düzen verilmesi gerekiyor.
* Adalet Bakanlığı'nın Ceza Mahkeme ve Cumhuriyet Savcılığı Yazı İşleri müdürlüğü Yönetmeliği'nin 78. maddesine göre, seri sıra numarası verilerek, hukuki güvenliğin sağlanması gerekiyor. Bu yapılmadı.
* Adil bir yargılama için dosyanın tümüne erişmemiz lazım. Hukukta buna "silahların eşitliği ilkesi" denir. Avukatlar Yasasının 2. maddesi ve CMUK'un 143. maddesi bunu gerektiriyor.
"Pusulada tahrifat var"
* İki yıldan beri birçok dilekçe vermemize rağmen ne esas Mahkeme ne de Yargıtay bunu gerçekleştiremediler. Cevap bile vermediler. Bu suretle yargılamanın uzamasına neden oldular. Gelinen aşamada dosyalar eksik.
* Klasörlerin içindeki evrakların dökümüne yer veren dizi pusulasında tahrifat var. Belgeyi kimin düzenlediği ve hangi tarihte düzenlediği de yazılmamış. Belgeye göre, 465 klasör var, oysa sanıklar 700 klasörden söz ediyorlar.
* Sonuçta, 465 Klasörün fotokopisi, klasördeki belgelerin değerlendirilmesi ve savunma için sadece iki ay süre verildi.
* 28 Mayıs'a gün verilmesine itiraz ettik; duruşmayı uzatacağını, işin kapsamına uygun düşmeyeceğini, savunma yapmaya yetmeyeceğini, boşuna olacağını ve yeni bir duruşma günü tayin etmek zorunda kalınacağını bildirdik.
Avukatların bu itirazı Mahkeme Başkanı Ersan Ülker'in kararını değiştirmedi.
"Suçları işleyenler bulunsun"
Dün "bianet"e bir açıklama yapan Av. Kavili, duruşmanın ertelenmesi gerektiğini bildirmişti. Kavili, müvekkili Yaşar Kanbur adına Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı suç duyurusunda ise, mahkeme dosyalarını yok etmek, sahte tutanak hazırlamak, tutanak üzerindeki rakamları değiştirmek, yasa ve yönetmelikleri çiğnemek, savunma makamından belge gizlemek, savunma makamına belge vermemek vb. suçları işleyen kişilerin ortaya çıkarılarak cezalandırılmaları istemişti.
2002'den bu yana Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi ile Yargıtay 11. Ceza Dairesine konuya ilişkin başvurular yapan Kavili, son kez 9 Mart Salı günü, Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi üyesi iki avukatın da hazır bulunduğu incelemede, kalemle sahtecilik yapıldığını, davadaki dosya sayısının 471 yerine 465 olarak kaydedildiğini saptamıştı.
Bitmeyen dava
Devrimci Yol ana davası, Ankara 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nde önce 574 sanıkla 18 Ekim 1982'de başladı; birleştirilen dosyalarla sanık sayısı 723'ü buldu.
Askeri Mahkeme, 17 Temmuz 1989'da 7 kişi için idam, 39 kişi için ömür boyu, 346 kişi için 2-20 yıl arasında değişen ağır hapis cezaları verdi.
Ancak Yargıtay 11. Ceza Dairesi verilen cezayı az bularak 22 idam cezası daha istedi. Bu arada sivil mahkemeye aktarılan dava Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, Yargıtay kararına uygun şekilde 7 idam cezasına ek olarak 22 idam daha veren kararı ile devam etti.
Yargılamanın uzun sürmesi dolayısıyla Avrupa İnsan hakları Mahkemesi Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum etti. (EÖ/BB)