TESPİTLER
Kriz ve Afet Yönetimi Alanındaki Tespitler
Bingöl depremi sonrası oluşan kriz merkezindeki yönetim kargaşası ve koordinasyon eksikliği, kriz anında yapılması gerekenleri geciktirmiş ve özellikle de halkın sorularını cevaplama ve bilgi aktarma konusundaki boşluk, şehirde tansiyonun yükselmesine sebep olmuştur. Kendileri de depremi yaşamış olan mülki amirler ve diğer yetkililer, yaşanan şok ve ardından yükselen gerilimle birlikte sorun çözmede yetersiz kaldılar.
Başka bölgelerden gelen vali yardımcıları sayesinde olaylar biraz daha düzelme yoluna girdi fakat kamu kurumlarında çalışan yetkililerin çoğunun, kriz anında görevlerinin başında olmadığı gözlendi.
Kriz masasında kentteki merkezi ve yerel yönetimlerin bir arada çalışmaları gerekirken çoğunun, kriz masalarında olmadığı ve bunun, sorunların tespitini geciktirerek afet yönetimini zorlaştırdığı görüldü. Özellikle Bingöl Belediyesi'nin kriz merkezinde yeterince temsil edilmemesi, yerel yönetimin yurttaşla kurduğu ilişkinin kriz masasında sürdürülmesini engelledi.
Muhtarların bulunamaması ya da başka nedenlerle kriz yönetimi içinde yeterince yer alamamaları, mahallelerle ilgili bilginin toplanmasını zorlaştırdı. Bu durum, yardımların koordinasyonu ve ihtiyaç sahiplerinin tespitini güçleştirdi.
Depremden bir gün sonra Valilik önünde yaşanan olaylar, halkın Valiliğe olan güvenini sarstı, bu gerilim tüm Türkiye'deki ilginin başka bir noktaya çevrilmesine neden oldu ve zaten az sayıda olan gönüllülerin, motivasyonlarının azalmasına yol açtı. Ayrıca bu gerilim, kamu kurumlarında, çeşitli birimlerde çalışan görevlilerin bir kısmının görevlerinin başına gelmemesine neden oldu.
Kızılay ile Valilik arasında yaşanan "çadır pazarlığı", depremi yaşayan halka bakış açısındaki etik kaygıların gözetilmediğini gösterdi. Uzman olmayan insanların gözüyle bile görülebilen (ki 3 Mayıs'ta Bayındırlık Bakanlığı tarafından yapılan ön hasar tespitine göre 2556 ağır hasar/girilemez bina var) ağır hasarlı binalar ortadayken Valilik ya da Kızılay yetkilileri, hem basın açıklamalarında hem de kişisel beyanatlarında sürekli çadıra gerek olmadığı, herkese çadır verilmemesi gerektiği, 100-200 kadar girilemez bina olduğu (bu açıklamalar, henüz hasar tespitleri yapılamadan gerçekleşen açıklamalardır), dolayısıyla ancak bu kadar aileye çadır dağıtılması gerektiği vurguladılar.
Oysa depremin üzerinden çok kısa bir süre geçmiş durumdaydı ve artçı sarsıntılar devam etmekteydi. Afet yönetimi, düzenli geçici yerleşim birimlerinin kurulmasını esas almasına rağmen depremi yaşayan vatandaşların, bu şoku üzerlerinden atamadıkları için bireysel çadır taleplerinde ısrar etmekte haksız sayılmayacaklarını düşünüyoruz. Artçı depremler nedeniyle binalarına giremeyen vatandaşlar, güvenliğin sağlanamaması nedeniyle hırsızlık ve yağma olaylarından çekinerek, çadırların kendi binalarının yakınında kurulmasını tercih ettiler.
Vali yardımcılarının (16 vali yardımcısı görev yapmaktadır) tüm iyi niyetlerine rağmen, yetki kargaşasının bulunması ve çadır operasyonunun nasıl yapılacağı konusunda kararsızlığın uzun sürmesi, gelen yardımların hızlı ve doğru yönlendirilmesine engel oldu. (Mehmetçik Çadırkenti'nin altyapı, elektrik, su, mutfak, tuvalet gibi sorunları buna bir örnektir.)
Merkezi yönetim, yerel yönetim, Kızılay ve sivil toplum örgütlerinin birlikte hareket ettiği bir afet yönetim merkezi kurulamaması ve ardından yaşanan gerginliğin, Valilik Kriz Merkezi ve Belediye Kriz Merkezi olarak iki ayrı kriz merkezinin oluşmasının, akut dönemde ve uzun vadedeki çalışmalar açısından bir eksiklik yarattığını düşünüyoruz.
Bu nedenle gerek Valilik gerek Belediye ile görüşmeler yaptık ve yukarıda tarif ettiğimiz biçimde bir kriz merkezinin oluşması gerektiği konusunda ısrarcı olduk. Bu konuda büyük itirazlarla karşılaşmadık ve Valilik'in hemen yan sokağındaki Zübeyde Hanım Anaokulu, kriz merkezi olarak düzenlendi. Yeni düzenlenen kriz merkezinde, Valilik, Belediye, Silahlı Kuvvetler, Kızılay, STK'lar ve benzeri birimler için masalar oluşturuldu. Bu kriz merkezinin en önemli fonksiyonu, daha önce Valiliğe ulaşamayan vatandaşların, sorunlarını aktarabilecekleri bir kurum ihtiyacını karşılamasıydı. 4 Mayıs sabahı kriz merkezi aktif hale geldi. O gün itibariyle en azından binlerce insanın gelip dilekçelerle problemlerini aktardıkları bir durumda idi.
Afet mevzuatına göre her ilin hazırlaması gereken acil durum planları ve operasyon planlarının olmadığı ya da varsa bile uygulanmadığı dikkat çekmiştir. Bingöl'deki en önemli eksiklerden biri, devlet kurumlarının elinde, afetten hemen sonra kullanılacak ihtiyaç tespit formu ve basılı evrakların bulunmaması idi. Bu eksik, bilginin belli bir format içinde toplanamamasına neden oldu, sorunun kendisini ve sorunu çözecek unsurları etkisizleştirdi. Yaşanan şaşkınlık sonucu, halk ve çevre sağlığı, travma , özel ihtiyaçlar gibi alanlara yönelik bir çalışma yapılmadığı ya da kamu yöneticilerinin bu alanda ufkunun olmadığı gözlenmiştir.
Gelen yardımlar, Tugay'da kurulan lojistik destek biriminde toplanıyor ve buradan yönlendiriliyor. Yardımların tek elden ve güvenli bir yerde tutulması ve toplanması doğru bir yaklaşım olmasına rağmen eksik bilgi ve organizasyon bozukluğu, yardımların dağıtımında sorun yaşanmasına neden oldu. Askeri birim, hem kendi tespitleri hem de Valilik'ten yapılan tespitler doğrultusunda kurulan çadırkentlere ve mahallelere yardımlarını sürdürüyorlar.
İrili-ufaklı çadır grupları ve az sayıda çadırkentin olduğu Bingöl'de TSK Mehmetçik çadırkenti kurmuş, ayrıca 250 konteynerdan oluşan bir prefabrikkent hazırlığına başlanmıştır.
Arama Kurtarma Alanındaki Tespitler
Depremden hemen sonra önce yerel halk ve yerel TSK personeli daha sonra arama kurtarma ekipleri hızlı bir şekilde çalışmalara başladılar. Sivil Savunma ve TSK ekipleri (DAK, JAK) yoğunluklu olarak bölgede çalıştılar. Bu ekiplerin, malzeme ve personel açısından yeterli olmakla birlikte planlama konusunda eksik kaldıkları gözlendi.
Çeltiksuyu Yatılı Bölge İlköğretim Okulu enkazının üstünde risk yaratacak sayıda arama-kurtarma ekibinin bulunması en önemli hatalardandı.
Arama-kurtarma ekiplerinin önceden teknik-ortak dil, beraber çalışma deneyimlerinin olmaması ve koordinasyon içinde çalışmamaları, arama-kurtarma faaliyetinin karmaşıklaşmasına, kaynakların ve zamanın doğru kullanılmamasına yol açtı. Binanın üst katlarının kademeli olarak sekiz metre arkaya kaydığı gözlemlenmesine rağmen enkazın etrafında ve özellikle arka tarafında güvenlik sağlanmaması, eksiklerden biriydi.
Arama-kurtarma çalışmaları sırasında yaşanan başka bir problem ise, enkazın çevresinde vatandaşları bilgilendirecek, sakinleştirecek görevlilerin bulunmayışıydı. Bunun yerine yalnızca megafon ile mekanik, sıcak olmayan açıklamalar yapıldı.
Bingöl'de çalışma yapan arama kurtarma ekipleri şunlardır:
* Sivil Savunma (Ankara, Adana, Gaziantep, Diyarbakır, Van, Kayseri, Muş, Bingöl, Kocaeli, Sivas, Urfa, Erzurum, Bitlis)
*(DAK-TSK) Doğal Afetler Arama Kurtarma Birliği
*(JAK-TSK) Jandarma Komando Arama Kurtarma Taburu
*(AKUT) Arama Kurtarma Derneği
*(AKA) Arama Kurtarma Araştırma Derneği
* GEA (Yeni Yüksektepe, Arama-Kurtarma)
*Türkiye Dağcılık Federasyonu
*(KYÖD) Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği Medikal
* 911
* (SAKAY) Sabancı Arama-Kurtarma Acil Yardım Ekibi
* (Aydın) UMUT Arama Kurtarma Ekibi
* SOS
* VAKUR (Vakıfbank Arama Kurtarma)
Gönüllüler ve STK'lara İlişkin Tespitler
Kocaeli ve Düzce depremlerinde gördüğümüz sivil toplum örgütlerinin kriz yönetimine olan katkıları Bingöl depreminde yoktu. En çok da sivil toplum kuruluşlarından gelen gönüllülerin enerjisi ve insan gücünün (deprem bölgesi için gerekli olan uyanıklık hali ve operasyonellik) olmaması, gerek bilgi toplamada, gerekse bu bilginin karşılığı olarak yapılması gerekenlerde eksikliğe neden oldu. Oysa sivil toplum kuruluşlarının bölgede yeterince varolmaları, vatandaşların yalnız olmadıklarını hissetmelerini ve yöneticilerin işlerini kolaylaştırmasını (kimi zaman ise baskı unsuru olmada) sağlayacaktı.
Devlet yetkililerinin kendilerinin yeterli olduğu konusundaki açıklamaları, Türkiye'nin diğer illerinden gelme ihtimali olan yardımların ve gönüllü insan gücünün düşük olmasına neden olmuştur. Bu, aynı zamanda özellikle yıkılan YİBO konusundaki duyarsızlığı artıran bir etken oldu.
Toplum Gönüllüleri Vakfı ile çalışan ve çoğunluğu çevre illerden gelen gençlerin, yardım dağıtımında çok çabuk organize oldukları ve gençlerin Belediye Kriz Merkezi'ne destek verdikleri, Belediyenin daha doğru bir çalışma yapmasını sağladıkları görüldü.
Bilgi toplama ve yardım faaliyetlerinde bulunan sivil toplum kuruluşları şunlardır:
* (ASK) Afete Karşı Sivil Koordinasyonu Destekleme Derneği
* Acil Destek Vakfı
*(TOSAV) Toplum Sağlığı Vakfı
* (KESK) Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu
* (İHD) İnsan Hakları Derneği
* (İHV) İnsan Hakları Vakfı
* Diyarbakır Tabip Odası
* Ulaşılabilir Yaşam Derneği
* Toplum Gönüllüleri Vakfı
* UNICEF
* (KAMER) Kadın Merkezi
Bingöl'de sivil toplum kuruluşlarının arasında da diyalog problemi yaşandığı, her kurumun kendi enerjisi ve imkânlarına göre çalışmalar yaptığı gözlendi. Kriz merkezlerinde siviller için bir birimin bulunmaması ayrıca bu kurumların birlikte çalışmak konusundaki hazırlıklarının olmaması da çalışmalarının daha efektif olmasını engelleyen bir etken olarak göze çarptı
III. TOPLU DEĞERLENDİRME
III.1. Kriz ve afet yönetimi alanındaki tespitler
a) Hazırlık ve zarar azaltma safhasında çok ciddi boyutta eksiklik olması
b) Mevzuat uyarınca hazırlanması gereken plan ve prosedürlerin uygulamaya sokulamaması
c) Kamu ve yerel yönetim arasındaki güvensizlik ve koordinasyonsuzluk
d) Ön hasar tespiti ve ihtiyaç tespitinin başarılı olamaması
e) İletişim, bilgi akışı ve haberleşmenin yetersiz olması
f) Kitle psikolojisinin yönetilememesi
g) Yönetime gönüllü kuruluşların dahil edilmesinde eksiklik
h) Kamu görevlilerinin yeterli düzeyde çalışmalara katılmaması/katılamaması
i) Düzenli geçici barınma alanlarına ilgisizlik ve kamu tarafından bu konuda bir politikanın oluşturulamaması
j) Kamu binalarının çoğunun güvensiz yapılar olması.
Arama-kurtarma alanındaki tespitler:
a) Kamu örgütlenme ve müdahale düzeyinde eskiye göre nitelik ve nicelik artışı,
b) Koordinasyon ve ortak dil konusunda sorunların devam etmesi,
c) Müdahale tekniklerinde ve güvenlik önlemlerinin alınmasında eksik tutum ve davranışlar,
d) Olayın medyatik boyutunun, işin etiğine dair kaygıları zaman zaman münferit de olsa gölgelemesi,
e) Kaynak ve zaman kullanımının başarılı olamaması
Gönüllü kuruluşlara yönelik tespitler:
a) Gönüllü kuruluşlar arasındaki koordinasyonun yetersiz olması
b) Afet yönetimi alanındaki yerleri, rolleri ve muhataplarının tanımlanmamış olması
c) İnisiyatiflerle sürdürülen çalışmaların halen devam etmesi
d) Gönüllüler arasında münferit medyatik kaygıların devam etmesi ve insanî yardımın temel koşullarının her kişi ve kurum tarafından yeterince algılanmaması
e) Teknik bilgi ve özellikle uygulama düzeyinde yetersizlikler.(HA)