Raporu gelecek sene sonunda verilecek olan karara giden yolda önemli bir kilometre taşı olarak nitelendiren Aktar, ABnin iki vitesli Türkiyeyi yeni keşfettiğini söylüyor.
Aktar, bir tarafta devlet yani sivil ve askeri bürokrasi, diğer tarafta da hükümetin yer aldığı devlet yapısının AB uygulamalarına aykırı olduğunu vurguluyor; raporda da bu noktaya dikkat çekildiğini söylüyor.
Aktara göre, raporda dikkat çeken bir diğer önemli nokta da inanç özgürlüğü ve Türkiyenin gerçek anlamda laik bir ülke olmadığı konusundaki görüşler.
"Avrupa Birliği İlerleme Raporu" nedir?
AB İlerleme Raporları, 1998den beri yayınlanıyor. Bu altıncı rapor. Her ne kadar bilimsel bir çalışma olmasa da, Türkiyenin siyasi, iktisadi, içtimai sorunlarının kuşbakışı fotoğrafını çeken ve ülkenin içinde bulunduğu ahval ve şeraiti 130 kadar sayfayla ortaya çıkartan, epey kapsamlı bir belge.
Raporun önemi, ağırlığı nedir?
Gelecek sene sonunda verilecek olan karara giden yolda bir kilometre taşıdır. Esas önemli olan, gelecek sene Hollanda Dönem Başkanlığı esnasında yapılacak zirvede Türkiye ile ABnin müzakerelere başlaması veya başlamaması ile ilgili verilecek karardır.
O karar da, benzer bir ilerleme raporunun temelinde alınacak. Ama, son sözü bu rapor ve bu raporu yazan komisyon değil, 25 ülkenin hükümet ve devlet başkanları alacak. Ve hatta, bu 25 ülke içerisinde Almanya ve Fransa esas Türkiye ile ilgili kararda belirleyici olacaklar.
Bu raporun içinde neler var?
Bu yılın raporunda, Türkiyede insan hakları, demokratikleşme konularını yakından izleyenlerin bilmediği bir şey yok.
Fakat, belki bizim yeterince ilgilenmediğimiz, inanç özgürlüğü konusu ile Türkiyenin gerçek anlamında laik bir ülke olmadığı yani her dine ve her dinin farklı mezheplerine eşit mesafede duran bir kamu otoritesi sergileyemediğinin altı çiziliyor.
Bu önemli bir gözlem. Diğer konular yani ifade özgürlüğü ile alakalı, demokratikleşme ile alakalı, Türkiyenin malûm eksikliklerin altı çiziliyor.
Fakat burada AB ülkeleri açısından bir yenilik var: AB iki vitesli Türkiyeyi keşfetmiş. Bir tarafta devlet yani sivil ve askeri bürokrasi, diğer tarafta da hükümet. Diğer bir deyişle, bir tarafta atanmışlar diğer tarafta seçilmişler.
Seçilmişlerin çıkardıkları kanunlardan övgüyle bahsediliyor. Ama, atanmışların yaptığı icraatın da bu yasaların ruhuna aykırı olduğu söyleniyor. Bu iki vitesli işleyiş, Avrupalıların pek aklının erebileceği bir şey değil. Bu çerçevede, 2004 yılı boyunca uygulamaya dikkat edilmesi gerektiğini öğütlüyor ve işbaşına diyor.
Biz de hep bunları söylüyoruz zaten. (CA/BB)