Dört yıldır Arap televizyon kanalları arasında üstünlük kuran El Cezire , Ortadoğu'daki önemli gelişmelerin izlendiği neredeyse tek kanal.
El Cezire, izleyicilerin beklentilerine cevap veren bir tutku yaratıyor. İzleyiciler, on yıllardır Arap televizyonlarının resmi propagandalarından bıkmışlardı. Arap izleyiciler kendi televizyonlarında iktidar tekeliyle karşı karşıya kalırken, bir başka Arap ülkesinin televizyonunu açtıklarında, yine karşılarına İktidarların güç birliği çıkıyordu.
Her şeyden önce, klişe bir dil, uzun süre bu televizyonların başvurdukları tek ifade aracı oldu. Uydu yayıncılığı televizyonculuğun gelişmesi bu açıdan yeni bir dönemin başlangıcıydı ama bunun için, devletin de bu "oyunu" oynamaya razı olması gerekiyordu. Bu ülke Katar oldu; macera 1996'da başladı.
Katar Emirliği sıkıntılar içinde yaşayan bir ülkeydi. Ne zaman ki, Hamad İbn Halifa El Tani babasının yerine geçti, işler değişti. Haziran 1995'de, Emir babasının bir dış seyahatini fırsat bilen Tani darbe yaptı, emir oldu. İşte, medyada sansürün azalması ve yeniliklere şans tanınması böyle başladı. Bir yıl sonra, Arapça "El Cezire" logosu Arap ekranlarında belirdi.
Prenses Diana'nın cenaze töreninin naklen yayını, El Cezire macerasının belki de ilk adımıydı. Naklen yayın, Arap dünyasında kıyamet koparınca, yayını yapan Suudi Arabistan Krallığı'nın finanse ettiği "Orbit" televizyonu ile BBC'nin Arapça Servisi arasındaki sözleşme feshedildi.
Bu aynı zamanda, pek çok tanınmış ve deneyimli gazetecinin işsiz kalması demekti. İşsiz gazeteciler için artık merkez Katar'ın başkenti Doha idi. Onların işe, El Cezire'nin de elemana ihtiyacı vardı.
İyi maaş ve ifade özgürlüğü vaadiyle; gazetecilik deneyimi buluşunca El Cezire Arap dünyasının en ünlü televizyon kuruluşu haline geldi.
El Cezire, işe özgür habercilik anlayışıyla başladı ve çok kısa sürede Arap dünyasındaki muhalifler de kendilerini orada buldular. Televizyon, giderek yayıncılıkta çok daha şeffaf hale geldi. O zamana kadar kendi ülkelerinin yanı sıra, bir başka Arap ülkesini bile eleştirmekten çekinenler, El Cezire'de özgürce konuşmaya başladı.
El Cezire herkese açıktı, isteyen herkes onu arar ve görüşlerini telefonla bile iletebilirdi.
Suudi ve Iraklı muhalifler, sürgündeki Komünistler, farklı islami mezheplerin temsilcileri, basit bir telefonla seslerini duyurur hale geldi, mutlak monarşileri ve diktatörleri dize getirme şansı yakaladılar.
Tabii, El Cezire yolunda o kadar pürüzsüz yürüyemiyor. Örneğin, Irak işgalinin yarattığı travma ve Körfez Savaşı'nın etkisiyle Kuveyt iktidarı, El Cezire'de yayınlanan tartışmaları pek içine sindiremedi. Oysa, Kuveyt'teki rejim, Ortadoğu'da bağımsız ve eleştirel basına karşı en hoşgorülü olanı. Yine de, eleştirilerin bütün bir Arap dünyasında sahnelenmesi, Kuveyt iktidarı için kabul edilebilir gibi değil.
El Cezire'ye gönderilen kınama ve protesto mektupları fayda etmiyor. Kuveyt Enformasyon bakanı El Cezire'nin "aşırılıkları"nı önlemek için çok uğraşıyorsa da, boşa kürek çekiyor gibi...
El Cezire'den yakınanların arasında Ürdün hükümeti de var, 4 ay Amman bürosu kapalı kaldı.
El Cezire'nin programları arasında, "Şeriat ve Yaşam" en çok izlenenlerden; seks tabusu da bu programda kırılıyor, insanlar çekinmeden seksle ilgili sorular soruyorlar. İstekleri ve resmi yasaklarla tabular arasında sıkışan halk için bu program ciddi bir soluk alma kanalı oldu.
Aralık 1998 ve Ocak 1999'da El Cezire habercilik anlamında iki büyük başarı elde etti:
* İlki, Afrika'da ABD büyük elçiliklerine yönelik saldırıdan hemen sonra, Washington'un bir numaralı düşmanı Usame Bin Ladin ile yapılan görüşme.
* İkincisi de Çöl Tilkisi operasyonu çerçevesinde İngiliz ve Amerikan bombardımanı sonrasında Saddam Hüseyin ile görüşülmesi.
Katar'ın başkenti Doha'daki El Cezire bürosu, Ürdün Kralı Hüseyin'in ölümünü BBC ve CNN kadar hızlı vermekle övünüyor. El Cezire, Şubat 1999'dan bu yana günde 24 saat yayın yapıyor, sadece Ortadoğu'da değil ABD'de de izlenebiliyor, yakında da kabloda olacak.
Şam'da yaşayan sinema yönetmeni Omer Amiralay, "Arap toplumu üzerindeki El Cezire'nin etkisi bana Cemal Abdül Nasır dönemindeki "Arapları Sesi" radyosunu hatırlatıyor" diyor.
El Cezire'yi yaratan koşullar bazı kısıtlamalar da yarattı. Mesela, Katar ile ilgili haberlere El Cezire'de az rastlanıyor.
Kendini önemli göstermek için kendisinden beklenenden çok daha fazlasını vermekle suçlanan Katar, afacan çocuğu El Cezire'yi kurmak için 1996'da 130 milyon dolar harcamıştı. Televizyonun beş yıllık giderleri de bu bütçeye dahildi. Bu sürede, televizyon gelişecek ve reklamcıların da cazibe merkezi olacaktı. Ne var ki, reklam açısından pek de beklenen olmadı, halen yeterli reklam alma konusunda El Cezire problemler yaşıyor. Bu noktada, Suudilerin engelleyici rolünden kuşkulanılıyor.
Reklam alamama sorunu sürerse, Katar hükümeti, El Cezire'nin yayın hayatına devam etmesi için elini tekrar cebine atmak zorunda kalacak. Bu da; televizyonun en önemli özelliği bağımsızlığının muhaliflerce alay konusu yapılmasına yol açacak belki de.
Mısırlı, Lübnanlı, Suriyeli ve Ürdünlü gazeteci ve teknisyenler, saat saat El Cezire'nin haber merkezinde yerlerini alıyorlar. Müthiş bir tempoyla gerçeğe doğru bir yolculuk bu.
Özetleyerek çeviren: Erol Önderoğlu