Siz otuz yıl önce çocuk doğurduğunuzda aynı zamanda kadın hakları için sokaklarda eylem yapıyordunuz. Bir anne ve feminist olmak arasında çelişki var mı?
ANNE ROIPHE: Bence bir çelişki yok. Ebeveyn olmak da kadın olarak yaşamak da insani haklardır. Kadınların haklarına sahip olmaları ve insan olarak yaşamalarını talep eden feminist düşünce, anneliğe karşı değildir. Ebeveyn olarak da haklarınızı talep edersiniz. Feminist hareketin ilk yıllarında anne olmak konusunda isteksiz kadınların sayısı fazlaydı. Annelik ikincil bir etkinlik gibiydi ama ben de bunu böyle kabul edemiyordum. Çocuklarım benim için hep önemli oldular.
30 yıl boyunca başarılı bir iş hayatı ile anneliği bir arada yürüttünüz. Ne tür zorluklarla karşılaştınız?
ANNE ROIPHE: benim çektiklerimi kuşağımdaki herkes de çekti. Başarılı bir iş hayatı istiyorsunuz ama aynı zamanda evin idaresi de sizden soruluyor. Erkeklerle savaşıyorsunuz, aile kavramını sorguluyorsunuz ve kendi kafanızdaki aileyi kurmaya çalışıyorsunuz. Sonunda, feminist devrimin henüz tamamlanmamış olduğunu farkına vardır. Bizim feminist aileler kurmamız için erkekleri eve çekmemiz gerekiyor. Feminist aile diyorum, sadece feminist toplum değil.
15 yıl önce Betty Friedan Second Stage adlı bir kitap yazdı ve annelik-feminizm ilişkisini inceledi. Ama annelik hiç bir zaman feminist hareketin ana teması olmadı. Neden?
ANNE ROIPHE: Betty Friedan anne olarak da kadınların haklarını talep ettiklerini dile getiren ilk kişidir ve onun takipçisiyim ben de. Ama bu fikirler hareket içinde komplo teorilerine yol açtı. Bazılar, bu kadınlar bizi mutfağa geri yollamak istiyor diye düşündüler. Betty, hümanist bir feminizm diyebileceğim kavramla ilgileniyor. Ama gündeme gelebilen isimler, pek öyle olmayabilir.
Kitabınızda da kendi anlayışınızı ortaya koyuyorsunuz.
ANNE ROIPHE: Evet. Biz feministiz. Biz kadınların zekalarını kullanmalarını, kendi ayaklarının üzerinde durmalarını savunuyoruz. Kadınların evcil hayvanlar gibi yaşatılmalarına karşıyız. Ama biz anne olmanın da ayıplanacak bir tarafı olmadığını düşünüyoruz. Bu, insanın içinden geliyor. Çocuk sahibi olmak, türümüzün bir özelliği. Bizi eve kapatacak komplo planının bir parçası değil.
Genç kadınların bu konudaki fikirleri nasıl?
ANNE ROIPHE: Genç kadınlar çok parçalanmış durumda. Bebekleriyle zaman geçirmeyi isteyenler var. Ama bir çocuk insanın hayattaki bütün beklentisi olarak kalamaz. Genç kadınlar çelişkiye düşüyor. İşe gidince, evdeki çocuklarını özlemeye başlıyorlar. Bu yüzden işlerini bırakan çok kadın var. Anneyken çalışırlarsa suçluluk duyuyorlar.
Siz patriyarkanın dayatmalarıyla uğraşıyorsunuz, annelik güdüsüyle değil.
ANNE ROIPHE: Kadınların çelişkisi de bu yönde. Çocuğa bağlılık duyma, çocukla özdeşleşme. Bu dışardan gelen bir şey değil, içinizden geliyor. Şimdi, erkeklerin de bizler gibi hissetmesini nasıl sağlayabiliriz? Bence mesele bu. Gelecekte bu konudaki hissi eşitliği sağlamayı düşünmeliyiz.
Kadınların çocuk doğurmak gibi bir mecburiyetleri mi var?
ANNE ROIPHE: Hayır, asla. Hatta genç yaşlarda çocuk doğurmak korkutucu bir olay. Kadınlar 40'larına gelip doğum yapmadıklarında kötü hissedebiliyorlar ama böyle bir zorunluluktan söz etmek imkansız. Doğru zamanı bulmadan çocuk dünyaya getirilmemeli. Erişkin olmadan yeterli maddi güce sahip olmak zor. Zaten 40 yaşında da çocuk sahibi olabilirsiniz. Hayat düşündüğümüzden çok daha uzun.
Annelik korkusu ile kadın düşmanlığı arasında bir ilişkilendirme yapmışsınız.
ANNE ROIPHE:Havva hikayesini düşünün. Bütün kültürlerde kadın bir nefret figürüdür. Kadınlardan, kadınlıktan korkulur. Şimdi annelikten nefret ediliğinde, kadınlıktan da nefret edilmiş oluyor bir şekilde. Kadın düşmanlığı da hayatını tamamen bir çocuğa adayan kadın figürünün kaynağıdır. Eğer kadınların hayattaki temel işinin çocuk büyütmek olmadığını kanıtlarsak, büyük bir devrim yapmış olacağız. Ama bu konuda kendimizi bile ikna edemiyoruz. Bir kere, 12 yaşındaki çocuğum grip olmuştu. Rengi soldu. Eşim muayenehanesinde, bir hastasıylaydı. Onu rahatsız etmek istemedim, başka bir doktor çağırdım. Sorunun üstesinden tek başına gelmek, süper anne olmak istedim. Sonrasında eşim bana kızdı ama o anda onunla sorumluluk paylaşacak kadar zeki değildim. Sonuçta biz kadınlar değişmeliyiz, erkekleri değiştirmeliyiz, erkeklere yönelik beklentilerimizi değiştirmeliyiz.