Kürtçe'nin seçimlik ders olarak okutulmasını talep eden üniversite öğrencilerinin disiplin soruşturmasına uğramasına son verilmesini isteyen açıklamanın bir çarpıcı yanı da, Çarıklı beldesinde 15 yaşındaki çocukların da böyle bir nedenle gözaltına alındığını hatırlatmasıydı.
Diyarbakır Demokrasi Platformu bu çerçevede; "hukuksal dayanağı olmayan baskılara son verilmesini istiyoruz" diyor.
Çözüm: Anayasal vatandaşlıkta
Çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı, zengin bir toplum gerçeğine tekçi bir bakış açısının dikeceği elbisenin uymayacağı tezini savunduğunu duyuran Diyarbakır Demokrasi Platformu'nun konuyla ilgili görüş ve önerileri şöyle:
*Başta Kürt sorunu olmak üzere farklı din, dil, etnik kimlik ve kültürel sorunların çözümünde demokrasinin çoğulculuk ilkesi ve Anayasal vatandaşlık anlayışının çözüm olacağını savunuyoruz.
* Türkiye'nin yapısal insan hakları ve demokrasi sorunu, Anayasa'nın birkaç maddesinin değiştirilmesiyle çözülecek sorunlar değildir. Askeri müdahale sonrası dayatmayla oluşturulan Anayasa ve yasalar otoriter karakterlidir.
Anayasa'nın 42 maddesi
* Devlet yurttaş ilişkisinde devlet kutsanmaktadır. Çağcıl yönetim modellerinde devlet ve tüm mekanizmalar yurttaşın hizmetinde ve yaşamı kolaylaştırma araçlarıdır. Kutsal olan her biri birey olan yurttaşın hak ve özgürlükleridir.
* Türkiye' de söz sahibi politik ve askeri otoriteler, bu bakış açısını benimsediklerinde yapısal değişim başlamış olacaktır. Bu tespitimizle birlikte faklı dillerin kullanımını olanaklaştıran anayasa değişikliklerini oldukça önemli buluyoruz.
* Anayasanın 13, 14, 26, ve 28. maddeleri değiştirilmiş olmakla birlikte 42. maddede bir değişiklik yapılmadı.
* Anayasa'nın 42. Maddesi 'Türkçe'den başka bir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez' Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunda belirlenir' diyor.
26 farklı dilin konuşulduğu yerde
* Bu hükümün insan doğasına ve doğa yasalarına ters düştüğü, Türkiye gerçeğiyle bağdaşmadığı açıktır. Kabul etmemiz gerekir ki, Türkiye'de herkesin anadili Türkçe değildir.
* Türkçe dışında 26 farklı dili kullanan zengin dil çeşitliliğine sahibiz. Ayrıca Kürtçe yabancı bir dil de değildir. Kürtçe coğrafyamızda yaşayan toplumumuzun içinde ki bireylerin yani yurttaşlarımızın yaygın olarak konuştuğu dildir.
Anayasal ve yasal mevzuat, yasaklar ile uygulamalar
* BM Ulusal yada Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Hakları bildirgesi, Avrupa Bölge ve Azınlık Dilleri Sözleşmesi, Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunması hakkında Çerçeve Sözleşmesi, BM kişisel ve Siyasal Haklar Uluslar arası Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde düzenlenen anadil ve dilin kullanımı ile ilgili düzenlemelerin ihlalini oluşturmaktadır.
* Üniversite öğrencilerinin Kürtçe'nin seçimlik ders olarak okutulmasını talep eden dilekçelerini vermeleri üzerine öğrenciler hakkında disiplin soruşturmalarının başlatılmasını, Cumhuriyet Savcılıklarında ceza soruşturması başlatılmasını ve en son Diyarbakır Çarıklı beldesinde 15 yaşından küçük çocukların gözaltına alınmasını ve sorgulanmasını anlamak, anlaşılır bulmak mümkün değildir.
* Kültür, insanı insan yapan temel özelliklerin, temel insan olanaklarının gerçekleşmesine yönelik etkinlik ve ürünlerden oluşan dinamik bir süreçtir. Tarihsel insan deneyimi olan kültür farklılığı insanlar arası birleştirici özelliğe sahiptir.
Tartışması dahi olmaz
* İnsanların kendi anadilleriyle iletişim kurmaları, eğitim ve yayın gibi kişiliğin ve insani olanakların ön şartı niteliğini taşıyan alanlarda özgürce kullanımları, kullanma istemleri bir tartışma konusu dahi yapılamaz.
* Dil ve kültürü insanın doğuştan sahip olduğu, varlıksal temeliyle ilgili dokunulmaz, devredilmez ve inkar edilmez haklar olarak görmek gerekir. Kişi olmanın ön şartı olan bu olanakların reddi ve onların inkarı bizatihi hak öznesi olan kişinin yok sayılması manasına gelir.
* Ulus-devlet gelenekleri, kamu güvenliği ve sürekliliği gibi bilimsel olmayan tezler sıkça ihlal pratiklerini oluşturmuştur. Hükümet ve kamu otoritelerine düşen ihlal alanlarını sonlandırma ve oluşan tahribatları giderme çabasını güncelleştirecek mekanizmaları oluşturmaktır.
* Devlet tek bir ırktan olanların, tek bir inançtan olanların ve tek bir dilden olanların devleti değildir, olmamalıdır. Devlet, herkesi kucaklamalıdır.
* Üniversite öğrencilerinin veya diğer toplumsal katmanların ve tek tek bireylerin anadilde eğitim ve öğretim konusunda dilekçe haklarını kullanmaları, istemlerini şiddet dışı araçlarla gündeme getirmeleri, şiddet araçlarını dıştalayan yöntem benimsemeleri son derece sevindiricidir. Şiddet dışı yöntemle hak talebi bırakın engellemeyi, desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Türkiye demokrasisi ancak böyle çağdaş düşünsel tartışmalarla ve taleplerle gelişebilir.
Faklı dil ve kültürlere hükümet, eşitlik ilkesiyle yaklaşmalı ve farklılıklar eşdeğer kabul edilmelidir.
Üniversite öğrencilerini destekliyoruz
* Demokratik tartışmayla farklı dillerin hem özel yaşamda hem de kamusal yaşamda nasıl korunup geliştirileceği ve nasıl bir hukuksal çerçeveye bağlanacağı ortaya çıkacaktır. Üniversite gençlerinden ve çocuklardan bazıları sorunu gün yüzüne çıkarıp tartışma çağrısında bulunuyorlar.
* Diyarbakır Demokrasi Platformu olarak, farklı dil ve kültürlerin kullanımı sorunumuz olduğunu bu sorunu demokrasinin çoğulculuk ilkesiyle ve insan hakları belgelerinde yer alan ilkeler çerçevesinde çözülebileceğine inanıyoruz. Üniversite öğrencilerinin önemli bir sorunumuzu güdeme getirmelerini, gündeme getiriş biçimini ve taleplerini destekliyoruz.
* Üniversiteler üzerindeki ablukanın kaldırılmasını bekliyoruz. Bir kez daha hükümet ve ilgili otoritelerin mevcut negatif tutumlarından vazgeçmeye ve üniversite yönetimlerini dil sorununa bilimsel yaklaşmaya çağırıyoruz.(NU)