"Herkesin savaştan bahsettiği bir dönemde, karşı karşıya olduğumuz olduğumuz durum savaş değil, saldırıya benzediğini" belirten Başkaya açıklamalarını şu sözlerle devam ettirdi.
Savaş değil, fetih var
* Söz konusu olan savaş değil, saldırı veya fetihtir. Bir yerde saldırı veya fetih varsa, orada mutlaka haksızlık da var demektir. Haksızlık karşısında sessiz ve tepkisiz kalmaksa alçalmaktır.
* ABD (ve müttefiki İngiltere) Irak'a saldırmak için bir dizi gerekçe ileri sürüyor. Elbette saldırının gerekçesi olmaz ama ileri sürülen gerekçelerin hiçbir gerçekliği ve inandırıcılığı yok.
* Bir diktatör gitsin diye bir ülkeye saldırmanın bir mantığı olabilir mi? Kaldı ki, ABD her zaman en kanlı diktatörlerin en büyük destekçisi ve koruyucusu oldu. Filipinlerde Marcos'un, Küba'da Batista'nın, Endonezya'da Suharto'nun, (ki, bu ülkede 500 ile 1 milyon arasında insanın katledildiği tahmin ediliyor...) İran'da Şah'ın, Şili'de Pinochet'nin, Nikaragua'da Somoza'nın... ve daha nicelerinin arkasında ABD vardı.
* Uzağa gitmeye gerek yok. Daha geçtiğimiz Eylül (2002) ayında Ekvator Gine'sinin çılgın diktatörü Teodora Obiang, Başkan Bush tarafından büyük bir izzet ve ikrâmla Beyaz Saray'da ağırlanmadı mı?
* Bir de ABD'nin Irak'a "demokrasi getirmek için" Saddam'ı hedef aldığı söyleniyor. Herhalde bu dünyada gerçekten demokratik kaygılar taşıması gereken en sonuncu ülke ABD olabilirdi... Zira, hegemonya ancak demokrasi yokluğunda mümkündür.
* Kaldı ki, ABD'nin başka devletlere kitle imhâ silâhı verdiği gibi demokrasi de vereceği mi sanılıyor? Demokrasi, özgürlük ve sivil haklar verilmez, ancak mücadeleyle kazanılabilir...
"Demokrasiden en son bahsedecek ülke ABD'dir"
* Saddam Hüseyin'in kitle imhâ silâhlarına sahip olduğu, dolayısıyla bölge ve dünya barışı için potansiyel bir tehdit oluşturduğu söyleniyor. Kitle imhâ silâhlarına (biyolojik, kimyasal, nükleer) en çok sahip olan ve bunları en çok kullanan ülke bizzat ABD'nin kendisi değil mi?
* Bölge'de en çok kitle imhâ silâhına sahip olan Siyonist İsrail de bölge ve dünya barışı için bir tehdit oluşturmuyor mu? Sadece İsrail değil, bir çok Ortadoğu ve Asya ülkesi de bu silâhlardan bazılarına veya tamamına sahip veya sahip olma potansiyeli var.
* Bir saldırı gerekçesi de Irak rejiminin İslâmî terör örgütleriyle bağlantısıdır. Böyle bir ilişkinin varlığı kesin değildir ama bu da bir saldırı gerekçesi yapılamaz.
* ABD saldırısının asıl gerekçesi ABD'nin hegemonik çıkarlarıyla, ABD'nin yeni stratejisini hayata geçirmekle, ABD için giderek kritik ve stratejik bir kaynak haline gelen petrole el koymakla, silâh tekellerinin kârını artırmakla, yeni silâhları denemekle, silâh piyasasını kızıştırmakla, velhâsıl emperyalist çıkarları güvence altına almakla ilgili...
"ABD yeni stratejisini uygulamak istiyor"
* ABD bölgeye daha çok yerleşmek istiyor. Kafkasları, Orta Asya'yı tam denetim altına alarak, muhtemel veya 'yeni stratejisinin' bir gereği olarak, potansiyel rakiplerini etkisizleştirmek istiyor.
* ABD başkanı Bush, petrol ve silâh lobilerinin adamları tarafından (Cheney, Rumsfeld, Wolfowitz, Perle, Feith, Balton, Crouch vb.) kuşatılmış durumda ve ABD halkı bu klik tarafından aldatılıyor.
* Adına savaş denilen bu saldırı karşısında Türkiye'nin özel bir durumu var. Eğer Türkiye limanlarını, hava alanlarını, topraklarını Irak'a saldıracak Amerikan askerlerine açarsa, bu tam da "yardım ve yataklık" yapmak demeye gelecektir ki, böyle utanç verici bir durumun hiçbir surette haklı gösterilmesi mümkün değildir.
* Eğer, ezici çoğunluğun "niyetinin" ne olduğu" ve Türkiye'nin "ulusal çıkarlarının" ne olduğu konusunda hâlâ şüpheleriniz varsa, yapılacak şey süratle referanduma gidip halk iradesinin ortaya çıkmasının yolunu açmak ve durumu netleştirmektir.(NK)