O dönemin örgütlerinden biriydi. Dönemin örgütleri derken Anneler Derneği gibi örgütleri kastetmiyorum, solcu kadın örgütlerinden söz ediyorum. İKD de, solcu bir kadın örgütüydü. Kadının devrimle kurtulacağını söylüyordu.
-Ama diğer kadın örgütlerinden bazı farkları da var.
Bizim ilk kurucu ekibimiz biraz daha yaşlıydı. Yirmi sekiz, otuz hatta daha büyük kadınlar yer aldı. O zaman on yaş fark vardı. İlk başta diğer gruplara göre sekter değildik. Siyasi deneyimlerden geçmiştik. Özel yaşamlarımızda deneyimlerimiz vardı, kimimiz evli, kimimiz boşanmış... Başlangıçta geniş tutmaya çalıştık. Genişlik derken, sol içi genişliği kastediyorum tabii. İlk dergimizde örnek kadın olarak Behice Boran yer aldı. Bir de şu farkımız vardı, günlük sorunlarla ilgileniyorduk. Kadın olmaktan kaynaklanan sorunlardan çok, gecekondu, yol, su gibi günlük sorunlarla ilgileniyorduk. Kurulduğumuzdan itibaren kreş talebini dile getirdik.
-İlk başta sekter değildik, dedin, sonra sekterleştiniz mi?
Evet, 1978'lerde İKD giderek sekter konuma çekildi. Koşullar farklılaştı, faşist saldırılar yoğunlaştı, sol içi gerilim arttı. İlk kuruluşumuzda başka sol gruplar da vardı İKD'nin içinde ama sonra birbirimize tahammülümüz kalmadı.
-Sen parti görev verdiği için mi, İKD kurucusu oldun?
Kurulduğumda TKP'li değildim. Bir kadın örgütü fikri iyi geldi.
-İKD'nin görece bir özerk yapısı olduğu söyleniyor. Böyle miydi?
Parti önem vermiyordu. Yaptığımız iş onların gözünde önemsizdi. Sendikal alana, gençlik alanına verdikleri önemi bize vermiyorlardı.
-Peki bu sizin çalışmalarınızda da ayrı bir çalışma geliştirmenize neden oldu mu? Örneğin, parti Ulusal Demokratik Cephe kampanyası yaparken, siz başka bir kampanya kararı aldınız mı?
Biz çok sağlam partiliydik, bu yüzden de UDC'nin en içten savunucusu bizdik. Biz sendikal alandan, gençlerden daha disiplinliydik.
-Hiç özel hayat, erkeklerle çelişkiler gündeminize geldi mi?
Erkeklerle çelişkiler yayınlara yansımıyordu. Ama çeşitli zamanlarda partiye protesto mektubu yazdığımız oldu. Partinin bir il yöneticisi bizim üyemize tecavüze kalkıştı, kadına sahip çıktık. Bir dayak olayında infial yarattık, tepkiden çok nasıl çözeriz bu sorunu diye düşünüyorduk. Ama bilemiyorum, daha farklı bir çelişki olsaydı, partililiğimiz ağır basardı herhalde.
-İKD size ne kazandırdı?
İKD'yi çok sevdik, çok eleştirdik. Bağımsız bir kadın örgütü kurmadık ama bu deneyimin olmasından pişman değiliz. Bize bir şeyler kattığını düşünüyoruz. Çeşitli zamanlarda bir araya geldiğimizde merkeziyetçi yapısını eleştiriyoruz. Ama olumlu bir deneyim olduğunu düşünüyoruz. Kişisel gelişmelerimizde çok olumlu etkisi oldu. Her işi kadınlar olarak yaptık. Çok baştan itibaren toplantılarımıza ve şubelerimize erkek almadık. Başlangıçta öğrenci erkekler geliyordu. Bir baktık, hep onlar konuşuyordu, erkekleri almamaya karar verdik. Ama bunu feminist tavırla yapmadık, pratik öyle gerektirdiği için bu kararı aldık. Tabii bu Anadolu'daki bazı şubelerin işine geldi. Kadınlar erkeklerin gitmediği bir mekana daha kolay gidip gelmeye başladılar. Şimdi de pek çok feminist kadın feminist mücadelede yer alıyor.
-Her şeyi hiç destek almadan yapmak zor oldu mu?
Çok çok zorlandık. Dört sayfalık bir dergi çıkarmak için günlerce uğraştık. İlk sayıda her yazı 5 kere okundu. Sayfa düzeni yüz kere çizildi. Ama sonuçtan çok memnun olduk. Afişlerimiz hep kendimiz astık. İlk kez miting düzenledik, Diyarbakır'da 300 kadın yürüdü. Her ilde, her şubede kadınlar inisiyatif aldılar, iş yaptılar.
-Toplumda İKD'nin bir etkisi oldu mu?
Solun ne kadar etkisi oldu ki? Sarsıcı etkileri olmadı İKD'nin de. Ama kişilere etkisi oldu.
Tabii 8 Mart'ları kutlamak, erken emeklilik kampanyaları, illerden Ankara'ya yürüyüş, bunlar insanların hafızasında kalmıştır herhalde.