Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki 'hak ihlali' kararı sonrası gözler İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne çevriliyken, AYM Başkanı Zühtü Arslan'dan 'hak ihlali kararları uygulansın' mesajı geldi.
AYM kararlarının herkesi, her kurumu bağlamasında bir tereddüt olmadığını vurgulayan Arslan, “AYM’nin yapısal sorun tespit ettiği alanlarda artık AYM’den yeni bir ihlal kararı beklemeden kamu gücü kullanan organların burada belirlenen ilkeleri ve esasları dikkate alarak karar vermesi gerekir” dedi.
"Can Atalay’ın tahliyesinin önündeki tek engel 13. Ağır Ceza Mahkemesi"
“Türk Anayasa Mahkemesi’nin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi” başlıklı Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi Ortak Projesi kapsamında İzmir'deki bir otelde, “Adli Yargıda Bireysel Başvuru İhlal Kararları ve İhlalin Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması Bölge Toplantısı” düzenlendi.
Anadolu Ajansı’nın haberine göre, açılışta konuşan Arslan, bireysel başvuruda Türkiye'nin hemen her kesiminden insanların bir şekilde temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasıyla AYM’ye gelebildiğine dikkat çekerek, AYM’nin bireysel başvurudaki kararları verirken temel meseleleri, temel anayasal meseleleri de ele aldığını, konuya ilişkin ilkeleri, standartları belirlediğini dile getirdi.
“Bireysel başvuru hukuk sisteminde devrim yaşamıştır”
Zühtü Arslan, bireysel başvuruyla sadece AYM’nin değil tüm hukuk sisteminin bir dönüşüm yaşadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Bireysel başvuru, hukuk sisteminde bir devrim yaratmıştır. Mesela hukukun anayasallaşması olarak ifade edilen bir süreç başlamıştır ve bu süreç çok önemli bir noktaya ulaşmıştır bugün itibarıyla. Ceza hukukundan iş hukukuna kadar, idare hukukundan aile hukukuna kadar her alanda anayasa artık çok daha fazla kullanılan bir üst norm haline gelmiştir. Bu hem doktrinde böyledir hem de yargı kararlarında böyledir. Bu, beraberinde Anayasa hükümlerinin yeknesak şekilde yorumlanması zorunluluğunu getirmiştir. Böyle bir ihtiyaç doğmuştur. Çünkü mahkemeler Anayasaya uygun karar vermek durumundadır. Bunu yaptıklarında da kaçınılmaz olarak Anayasayı, anayasal hükümleri yorumlamak zorundadır. Ve birden fazla yorumcunun olduğu yerde birden fazla yorum vardır. Bu yorum farklılığı, yorum çeşitliliği, demokratik hukuk devletleri bakımından bir zenginlik geliştirir. Demokratik hukuk devletlerinde buna yer vardır. Ama yorum kakofonisine yer yoktur.”
“AYM kararları herkesi bağlar”
Demokratik hukuk devletlerinde yorum karmaşasının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Arslan, bu ortaya çıktığında artık farklı kişilere, farklı hukukun uygulanması gibi bir sorunla karşı karşıya kalınabileceğini söyledi.
Arslan, bu durumda hukukun yeknesaklaştırılması, daha da önemlisi Anayasa hükümlerinin yeknesak bir şekilde yorumlanması gerekliliğinin ortaya çıkacağını ifade ederek, bunu çözecek organın da Anayasa’yı yorumlamak ve uygulamakla görevli olan AYM olduğunun altını çizdi.
Arslan, bireysel başvurunun henüz 11 yılını yeni tamamladığını belirterek ‘bazı sorunlar olabileceğini’ anlattı.
Anayasa Mahkemesi kararlarının herkesi, her kurumu bağlamasında bir tereddüt olmadığını vurgulayan Arslan, şöyle devam etti:
“Objektif etkiyi biz bireysel başvurunun amacı bağlamında tartışmak durumundayız. Nedir o amaç, ihlallerin önlenmesi, yeni ihlallerin engellenmesi ve ihlalin kaynağının kurutulmasıdır. Bireysel başvurunun amacı tek tek herkesin temel hak ve özgürlüklerle ilgili hak ihlali iddialarını ele alıp çözüm bulmak değildir. Olamaz da... Bireysel başvurunun amacı hukuk sisteminin, hukuk düzeninin, yargının işleyişini hak ihlali üretmeyecek, ortaya çıkarmayacak bir noktaya getirmektir. Bu da ancak objektif etkiyle mümkündür. Çünkü objektif etki dediğimizde şunu anlıyoruz. Anayasa Mahkemesi bir anayasal meseleye ilişkin, bir anayasal hak ve özgürlüğün alanına, sınırlarına ilişkin bir karar verdikten sonra ve ilkeleri belirledikten sonra artık bu ilkelerin her defasında tekrar tekrar başvurularla ifade edilmesine gerek kalmaksızın tüm kamu gücü kullanan organları tarafından dikkate alınmasını gerektirir. Aksi takdirde her bir olay Anayasa Mahkemesi’nin önüne bireysel başvuru yoluyla gelecektir, bunun da bireysel başvurularının ikincilliği ilkesiyle bağdaşır bir yanının olmadığını takdir edersiniz.”
“Çok daha hassas olmamız gerekiyor”
Arslan, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kapsamındaki her özgürlükle ilgili temel ilke ve esasları belirlediğini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Anayasa Mahkemesi’nin yapısal sorun tespit ettiği alanlarda artık Anayasa Mahkemesi’nden yeni bir ihlal kararı beklemeden kamu gücü kullanan organların burada belirlenen ilkeleri ve esasları dikkate alarak karar vermesi gerekir. Aksi takdirde biz Anayasa koyucunun iradesine de aykırı davranmış oluruz. Anayasa koyucu irade 2010 yılında bireysel başvuruyu getirirken tek tek her bir vatandaşın bireysel başvurudaki hak ihlali iddialarını Anayasa Mahkemesi çözsün diye getirmedi. Anayasa Mahkemesi verdiği kararlarla bataklığı kurutsun, ihlal üreten nedenleri ortadan kaldırsın diye getirdi. Başka türlüsü de zaten düşünülemez. O yüzden bir objektif etki konusunda Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlardaki ilke ve esasların dikkate alınması konusunda çok daha hassas olmamız gerekiyor.”
Bireysel başvurunun 100 yıllık Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri olduğunun altını çizen Arslan, “Bu kazanımları korumak, bu kazanımı geliştirmek ve bunu gelecek nesillere aktarmak yeni yüzyıllara bu kurumu etkili, verimli bir hak arama yolu olarak taşımak hepimizin görevidir” dedi.
(VC)