Fotoğraf: Nadire Mater
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın danışmanlığını yapan Zınar Karavil’in yazdığı, “Demirtaş’ın Beyaz Sandalyesi” adlı kitap için Diyarbakır Dicle Fırat Kütür Derneği’nde söyleşi ve imza günü düzenlendi.
Etkinlikte Başak Demirtaş, Zınar Karavil ve Demirtaş’ın avukatlarından Mahsuni Karaman soruları yanıtladı.
“Beni yüreklendirdi”
Söyleşi de ilk sözü alan Karavil, kitabı yazmadan önce Demirtaş’a danıştığını söyledi. Demirtaş’ın hem kitabı yazması için teşvik ettiğini hem de katkı sunduğunu vurgulayan Karavil, şunları belirtti:
“Ben her ne kadar basın danışmanı isem de bir yazar değildim. Böyle bir kitabı kaleme alabilir miydim? diye düşündüm. Çünkü Demirtaş hakkında bir kitap yazmaya karar vermenin her aşaması güzel ama bunu yapmak ağır bir yük. Kararımı hiç kimseyle paylaşmadan önce yazmaya başladım. 33 sayfaya kadar olan giriş bölümü, cezaevi giriş bölümü, arka planda olanları yazdım. Sonra Demirtaş'a mektup gönderdim ve durumu izah ettim. Demirtaş hakkında bir kitap yazılması gerektiğini söyledim. Andreas Papandreo hakkında bir kitap yazılmıştı ve bizim eve gelmişti ama Demirtaş gibi ikonik bir siyasetçi hakkında yazılmış bir kitap yok. Bu bir eksiklik, Demirtaş'a bundan söz ettim. Kendisi sağ olsun beni çok yüreklendiren, motive eden, destekleyen bir mesaj gönderdi ve ‘devam edip bitirmen lazım’ dedi. Seçimlerde de gördük bir şey yapmanızı istediği zaman genelde yapıyorsunuz” dedi
“Kitap bizim mücadelemiz”
Söyleşide konuşan Başak Demirtaş ise tutuklanma sürecinde yaşananların kaleme alınmasının kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Başak Demirtaş, şöyle dedi:
“Cesurca yürütülen bir süreç var. Bu süreç her anlamda devam ediyor. Adaletsizliğe, zorbalığa karşı, zulme karşı hem hukuki anlamda hem siyasi anlamda hem içeride hem dışarıda devam eden bir süreç var. Dolayısıyla bu tür şeylerin karanlıkta kalmaması gerekiyordu. Bunlar unutulmamalı ve gelecek nesillere miras olarak kalmalı. Bu yönüyle de bu kitap çok önemli çünkü bizim mücadelemiz yıllardan beri bugüne kadar böyle geldi.”
Kitaptan tadımlık...
Demir kapıların biri açılıyor, biri kapanıyor. Göz taraması, xray cihazı... Bir bölümden bir başkasına geçiyorum. Onu görecek olmanın verdiği mutluluk ve heyecan... Onu cezaevinde görecek olmanın verdiği üzüntü ve ıstırap... Tarifi imkansız duygular içindeyim, Edirne'deyim.
Birazdan kardeşi ve avukatı Aygül Demirtaş'ın savcıdan aldığı özel izinle, Selahattin Demirtaş'la yarım saat görüşeceğim.
Demirtaş'la ilk kez 2011 yılının yaz aylarında, İstanbul Florya'daki TBMM misafirhanesinin kafe bölümünde görüşmüştük. Onu ileride, hükümette bir görevde göreceğimi düşünmüştüm. Oysa şimdi...
Peki, neler olmuştu da Demirtaş ülke yönetimi yerine şimdi evine çok uzak bir cezaevinde, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumundaydı? Onu ve arkadaşlarını cezaevine
götüren süreçte neler yaşandı? O içerideyken yaşanan gelişmeler nelerdi? İçeride neler yapıyor, dışarıda olan bitenlere nasıl bakıyordu? Neler yaşıyor, nasıl hissediyordu?
Tarihe derli toplu kaydolması için arşiv taraması yaparak önemli olayları, Demirtaş'ın röportajlarında, yazılarında, savunmalarında öne çıkan noktaları derledim.
Arkadaşlarıyla, avukatlarıyla görüştüm. Kardeşleri Aygül Demirtaş, Süleyman Demirtaş ve eşi Başak Demirtaş ile konuştum. Bunun yanı sıra Abdullah Zeydan'a ve tabii Demirtaş'ın kendisine avukatları aracılığıyla ilettiğim sorulara gelen yanıtlardan yararlandım.
Bu kitapta daha önce hiç duymadığınız, hiçbir yerde karşılaşmadığınız pek çok bilgiyi ve anekdotu bulacaksınız. İçeriden dışarıya Demirtaş'ı okuyacaksınız.
(EMK)