Cumartesi Anneleri / İnsanları bu hafta 2001'de kaybedilen HADEP Silopi İlçe Teşkilatı üyeleri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in akıbetini sordu.
Bugün saat 12:00’de Galatasaray Meydanı’nda yapılan basın açıklamasını Sebla Arcan okudu.
Demokratik siyaset kanallarının kapalı tutulmasının ve kutuplaşma odaklı siyasette ısrar edilmesinin toplumsal sorunları çözümsüz bıraktığı vurgulandığı açıklamada “Bu siyaset tarzı yalnızca hak ve özgürlükler alanında değil, ekonomik alanda da büyük bir yıkıma yol açtı.” denildi.
“Barış içinde, onurlu bir yaşam hepimizin hakkı”
“Demokratik siyasette ısrar ettikleri için gözaltında kaybedilen Kürt siyasetçiler Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için adalet istiyoruz.” diyen Cumartesi Anneleri / İnsanları şunları vurguladı:
Artık yeter! Barış içinde, onurlu bir yaşam hepimizin hakkıdır. Özgür, eşit, adil bir yaşam hepimizin hakkıdır. Tüm sorunların konuşarak, müzakere edilerek demokratik yöntemlerle çözüldüğü, insan odaklı, hak odaklı siyasetin egemen olduğu bir ülke hepimizin hakkıdır. Bu haklarımızın güvence altına alınacağı bir demokratik dönüşüm hepimizin hakkıdır.
AİHM, Türkiye'yi sorumlu tuttu
Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in kaybedilmesine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) 2005’te oybirliği ile Türkiye’ye verdiği cezanın hatırlatıldığı açıklamada, “Türkiye, AİHM kararını tam olarak uygulamadı ve sadece tazminat ödemekle yetindi. Yaşam hakkı ve adil yargılanma hakkı ihlalleri ile ilgili yükümlülüğünü yerine getirmedi.” denildi.
Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in kaybedilmesi
Serdar Tanış ve arkadaşları, 2000 yılında Silopi'de HADEP ilçe teşkilatı açmak üzere çalışmalara başladı. Ancak burada “Benim bulunduğum bölgede HADEP açılamaz, buna asla izin vermem” diyen Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı General Levent Ersöz ve Silopi İlçe Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı Süleyman Can’ın ağır tehdit ve baskısı ile karşılaştı.
Tüm baskılara rağmen, 3 Ocak 2001 tarihinde HADEP ilçe teşkilatı açıldı ve Serdar Tanış, İlçe Başkanı oldu. Ancak baskılar daha da arttı.
25 Ocak 2001 tarihinde, Silopi Jandarma Komutanlığı, Serdar Tanış’ı telefonla arayarak komutanlığa gelmesini istedi. Serdar Tanış, ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz ile birlikte Silopi Jandarma Komutanlığı’na gitti ve bir daha onlardan haber alınamadı.
Silopi Jandarma Komutanlığı, beş gün boyunca Tanış ve Deniz’i görmediklerini söyledi. Kamuoyu baskısının artması üzerine Şırnak Valisi Hüseyin Başkaya, onların 25 Ocak'ta Silopi Jandarma Komutanlığı’na geldiklerini, ancak yarım saat kaldıktan sonra ayrıldıklarını belirtti.
Takipsizlik
İnsan hakları örgütleri, aydınlar ve BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Komisyonu, Tanış ve Deniz’in akıbetinin araştırılması için devreye girdi, ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı.
Dosya, etkin bir soruşturma yürütülmeden 2015 yılında takipsizlik kararı ile kapatıldı.
Takipsizlik kararına yapılan itiraz ise Cizre Sulh Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi. Bunun üzerine aileler, 17 Ağustos 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. AYM, 18 Temmuz 2019 tarihinde, suçun devamlılık arz eden özgün niteliği nedeniyle zamanaşımına uğramayacağını dikkate almaksızın başvuruyu süre aşımı gerekçesiyle reddetti.
General Ersöz: “Oğlun Şırnak’a ayak basarsa yaşatmam”
Tanış’ın babası Şuayip Tanış ise kamuoyuna yaptığı açıklamada General Levent Ersöz’ün tehditlerini anlattı:
“Oğlum, ilçe teşkilatını açmaya çalışırken Levent Ersöz bizi sürekli tehdit etti. Beni, Şırnak İl Jandarma Komutanlığı'na götürdüler. Levent Ersöz, 'Oğlun bu işten vazgeçsin, yoksa sizin için iyi olmaz' dedi. Oğlum parti çalışmaları için Diyarbakır’a gittiğinde, Levent Ersöz beni telefonla arayarak, 'Oğlun Serdar, Şırnak topraklarına ayak basarsa yaşatmam' dedi. Oğlum Diyarbakır’dan geldiğinde, Silopi İlçe Jandarma Karakolu'na çağrıldı. Gitti, bir daha da dönmedi.”
Buluşmada Ebubekir Deniz’in kızı Ceylan Deniz’in Cumartesi Anneleri’ne Silopi’den gönderdiği mektubu kayıp yakınlarından Setenay Yarıcı okudu:
Ceylan Deniz’in mektubu
Ben Ebubekir Deniz’in kızıyım. Bir gün kapı açılır da babam cıkagelir diye 24 yıldır baba yolu bekleyen, babamın hiç büyüyemeyen kızıyım. Çocukluğundan çıkamayan, hep 5 yaşında kalan Ceylan Deniz’im ben.
Düşünsenize bir gün babanız çıkıyor ve onu son görüşünüz oluyor. O gün kolumuz kanadımız kırıldı, o gün çocukluğumuz bizden alındı. Sahipsiz kaldık.
“Zaman her şeyin ilacı” diyorlar ya, zaman bizim düşmanımız oldu. Çünkü zaman babamızla geçirdiğimiz anıları unutturmak istiyor. Oysa ki ben her gün yeniden ve yeniden hatırlıyorum babamla yaşadığım kısacık anıları.
Çok şey istemedik bu hayatta ailemizle güzel anlar biriktirmekten başka. Sen gidince çok eksik kaldık babam. Oysa ki her çocuğun babasıyla, annesiyle yaşama hakkı var. Ama bu hak bizden alındı.
Bazı zamanlarda şimdi çıkıp gelsen hatırlar myım seni, diye düşünüyorum. Sonra aklıma unutamadığım kokun geliyor. 24 yıldır bitmeyen tükenmeyen bir hasret, bir bekleyiş, bir umutla bekliyoruz. Ne yazık ki 24 yıllık süreçte ne adalet işlendi ne de kanun uygulandı.
Failler belliyken meçhul bırakıldı. Çalmadığımız kapı kalmadı, ama bize ufak bir bilgi dahi verilmedi. AİHM’nin Türkiye’yi mahkum etmesine rağmen hiçbir sonuç alamadık.
Bizler, yüzyıllar bile geçse failler hesap vermeden, kayıplarımızın akıbeti açıklamadan davamızdan asla vazgecmeyeceğiz.
(EC)