Ocak-Haziran 2005 tarihleri arasında Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlallerini ele alan raporda, TCK'nin "Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" başlıklı 301. maddesinin (eski 159) muhalif ve eleştirel fikirleri kısıtlamak için defalarca kullanıldığı belirtildi.
UAÖ, "temel milli çıkarlarına karşı fiilleri" suç olarak tanımlayan 305. maddesinin de ifade özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılabileceğinden kaygı duyduğunu ifade etti.
"Yetkililer, açıklamalarıyla linç kültürüne hizmet ediyor"
Dün (Salı) yayımladığı raporunda, 2002 yılından beri girişilen reformlarda 2005'in ilk yarısında yavaşlama görüldüğünü savunan UAÖ, tüzüğündeki bir madde nedeniyle Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'nın (Eğitim Sen) kapatılmasının ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ihlali olduğunu bildirdi.
UAÖ, "2005 yılının ilk yarısında, muhalif fikirlerini barışçıl yollarla ifade edenlere yönelik çok sayıda kovuşturma açılması bazı savcı ve yargı mensuplarının yeni reformlara direndiğini ve reform sürecini bloke ettiğini, uluslararası insan hakları standartlarını yeterince kavrayamadıklarını ortaya koyuyor" dedi.
Türk güvenlik güçleriyle PKK arasındaki silahlı çatışmalarda, her iki tarafın da uluslararası insan hakları ve insancıl hukuku ihlal ettiklerini duyuran UAÖ, ayrıca, Türkiye'nin en üst düzey devlet yetkililerinin aşırı milliyetçi açıklamalarının, muhalif görüşlere karşı bir "linç zihniyetinin" ortaya çıkmasına yardım ettiğini iddia etti.
"Aktivistlere baskı var, devlet baskıları izlemiyor"
Raporda, İstanbul, Tunceli, Mardin ve Adana'da insan hakları savunucularına baskılar yapıldığı açıklandı.
Londra merkezli örgüt, İnsan Hakları Danışma Kurulu'nda yaşanan sorunların, insan hakları ihlallerini izleyecek etkin bağımsız resmi organların halen varolmadığını gösterdiğini bildirerek, "İzlemenin olmaması, kanun uygulayıcıların işkence ve kötü muamele yapmaya devam etmesini kolaylaştırmıştır" dedi.
"Poliste cezasızlık, vicdani rede baskı var"
UAÖ, N.C.S ve Fatma Deniz Polattaş adlı iki genç kıza işkence ve tecavüzle suçlanan dört polis memurunun beraat etmesi, işkence ve kötü muamele ile suçlanan polislerin bir cezasızlık kültürü içinde görevlerini sürdürmeye devam ettiklerinin de altını çizdi.
Raporda, "Suriye'ye iade edildikten sonra işkence gören Suriye vatandaşı Ahmet Muhammed İbrahim'in vakası Türkiye'deki mültecilerin yaşadıklarına bir örnektir" denildi.
Vicdani retçi Mehmet Tarhan olayının Türkiye'nin hala vicdani reddi kabul etmediğini gösterdiğini bildiren UAÖ, Mehmet Tarhan'ın derhal serbest bırakılmasını istedi. (EÖ/KÖ)